Giriş Yap
Üye Ol
Anasayfa
Soru Cevap
Makaleler
Kur'ân-ı Kerîm
Meâl
Cevşen
رساله نور
Risâle-i Nur
Istılahlar
Hakkımızda
İrtibat
Anasayfa
Soru Cevap
Makaleler
Kur'ân-ı Kerîm
Meâl
Cevşen
رساله نور
Risâle-i Nur
Istılahlar
Hakkımızda
İrtibat
Herhangi Birisi
Mutlaka Olmalı
Aynen Girildiği Gibi
Bu Kelimeler Hariç
Gelişmiş Arama Yap
1
2
3
4
Arama sonuçları: 35 sonuç bulundu.
"Ama فَقُلْهُ وَلَا تَخَفْ fıkrasında şâyân-ı hayret bir tevâfuk var ki, bu fıkranın ilm-i cifir kaidesiyle makam-ı ebcedîsi bin üç yüz otuz iki eder. Şu halde يَا مُنْشِدًا نَظْم۪ي فَقُلْهُ وَلَا تَخَفْ meâl-i gaybîsi, “Yâ Risâle-i Nûr ve Sözler sâhibi! Bana bak, gāfil davranma! Bin üç yüz otuz ikide (m. 1914) mücâhedeye başla. Sözleri korkma, yaz, söyle!” Filhakîka Said hürriyetten sonra az bir zaman mücâhedesine tevakkuf etmiş ise de, bin üç yüz otuz ikide (m. 1914) İşârâtü’l-İ‘câz’ı te’lîf ile beraber Eski Said’den sıyrılmayı niyet edip, yeni Said sûretinde bütün kuvvetiyle mücâhede-i ma‘neviyeye başlamış. İki üç sene sonra da Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de bulunarak bir-iki sene Hazret-i Gavs-ı Geylânî’nin şu vasiyetini ve emrini imtisâl ederek envâr-ı Kur’âniyeyi neşretmiş. Lillâhilhamd, şimdiye kadar da devam ediyor. Bu şâyân-ı hayret fıkrada, cây-ı dikkat şu nokta var ki, Hazret-i Gavs, doğrudan doğruya altıncı asırdan bu asrımıza bakıyor. O altıncı asrın âhirlerinde Hülâgū felâketi gibi fecî‘, dehşetli meşhur fitnenin çok elîm ve çok fecî‘ ve kuburdaki emvâtı ağlattıracak derecede dehşetli bir nevi‘, bu on dördüncü asırda bulunuyor. Bu iki asır birbirine tevâfuk ediyor ki, Hazret-i Şeyh, o asırdan bu asra bakıyor."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"Ben üç-dört cihetle Nakşî iken, Kādirî meşrebi ve muhabbeti bende ihtiyârsız hükmediyordu. Fakat tarîkatle iştigale ilmin meşguliyeti mâni‘ oluyordu."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
“Beşinci satırdan sonra gelen hâtime-i kasîde, وَجَدّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اَعْن۪ي مُحَمَّدًا ٭ اَنَا عَبْدُ الْقَادِرِ دَامَ عِزّ۪ي وَرِفْعَت۪ي dir. İşte evvelki beş satırda, beş vecihle ve beş tevâfukla şimdi hizmet-i Kur’âniyenin başında bulunanı gösteriyor. Birinci Vecih: Âhirdeki satırda, تَع۪يشُ سَع۪يدًا ismini sarâhatle haber vermekle beraber, maîşet hususunda izzet ve saadetle geçineceğini haber veriyor. Evet Hocamız, küçüklüğünden beri fakr-ı hâliyle ve istiğnâ-yı tâm ile beraber maîşet hususunda en mes‘ud bir zâttır.”
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"Beşinci Vecih: Üstâdımız kendisi söylüyor ki: “Ben sekiz-dokuz yaşında iken bütün nâhiyemiz ve etrafındaki ahâli Nakşî tarîkatinde idiler. Oraca meşhur Gavs-ı Hîzân nâmıyla bir zâttan istimdâd ediyorlardı. Ben akrabama ve umum ahâliye muhâlif olarak ‘Yâ Gavs-ı Geylânî!’ derdim. Çocukluk i‘tibâriyle, elimden ceviz gibi ehemmiyetsiz bir şey kaybolsa, ‘Yâ Şeyh! Sana bir Fâtiha, sen benim bu şeyimi buldur’ derdim. Acîbdir ve yemin ediyorum, bin def‘a böyle Hazret-i Şeyh, himmet ve duâsıyla imdâdıma yetişmiştir. Onun için bütün hayatımda umumiyetle Fâtiha ve ezkâr ne kadar okumuş isem, Zât-ı(asm)Risâletten sonra Şeyh-i Geylânî’ye hediye ediyordum."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"Bugünlerde izhârını bir ihtâr ile hissettim. Hem kalbime geldi ki: “Hazret-i Şeyh bana bir pâye vermiyor, belki Said isminde bir mürîdim hem bir hizmette bulunacak, hem fitne ve belâlardan izn-i İlâhî ile ve Şeyh’in duâsıyla ve himmetiyle mahfûz kalacak.” Hem uzak yerde taşlar görünmez, dağlar görünür. Demek sekiz yüz senelik bir mesâfede görünen, hizmet-i Kur’âniyenin şâhikasıdır. Yoksa Said gibi karıncalar değil...."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri ve devamındaki kısmı
izah
eder misiniz?
“Dördüncü Vecih: Bu beş satırda Hazret-i Şeyh, istikbâlde bir mürîdine te’mînât veriyor قُلْ وَلَا تَخَفْ diyor: “Korkma! Sözlerini söyle!” diyor: “Sen şark ve garba gideceksin. Çok fitnelere ve şerlere girip, umumunda esbâb-ı âdiyenin fevkinde bir tarz ile kurtularak mahfûz kalacaksın!” diyor.
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen Dördüncü Vecih'in tamamını
izah
eder misiniz?
"Elhâsıl: Bu dört zât, bu fakir ile beraber hizmette sebkat edip, Hulûsî (rh) ihlâsıyla, Sabrî (rh) takdîriyle, Süleyman (rh) sadâkatiyle, Bekir (rh) hizmet ve gayretiyle hizmet-i Kur’âniyede bulundular. Hem mertebelerine îmâ sûretinde bu beyt ihbâr ediyor. Elbette denilebilir ki, Hazret-i Şeyh onları izn-i İlâhî ile Said’in etrafında görmüş, haber vermiş. Daha sâir arkadaşlara işaretler var. Şimdi izhâra me’zun olmadığımdan bana tam görünmüyor. لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ فَيَا مُنْشِدًا نَظْم۪ي fıkrasında dahi Hazret-i Şeyh’in muhâtabı, şübhesiz Bedîüzzaman Molla Said’dir."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"Elhâsıl: Şu acîb kasîdesinin âhirindeki şu beş beyitte beş kelime, medâr-ı nazar-ı Şeyh ve mahall-i hitâb-ı Gavsîdir. Ve o beş kelime ise لِمُر۪يد۪ي ve مُر۪يد۪ي ve مُنْشِدًا ve قَادِريٌّ ve سَع۪يدًا lafızlarıdır. Said’in dahi iki lakabı olan نُورْس۪ي، اَلْكُرْد۪ي ve iki ismi olan مُنْلَا سَع۪يدْ، بَد۪يعُ الزَّمَانْ bu beş kelimede bulunur. Hazret-i Gavs’ın medâr-ı teveccüh ve hitâbı olan şu beş kelimesinde, âşikâr bir sûrette mezkûr iki isim ve iki lakab, ilm-i cifir kaidesinde makam-ı ebcedî ile görünmesi şübhe bırakmıyor ki, Hazret-i Şeyh, kasîdesinin âhirinde onunla konuşuyor ve ona teselli veriyor ve teşcî‘ ediyor. وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ sırrıyla muvaffakiyetine te’mînât veriyor."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"Elhâsıl: Şu zamanda dellâl-ı Kur’ân ve hâdim-i Furkān olan o zâtın iki ismi var ve iki lakabı var. ‘El-Kürdî’ lakabıyla ‘Molla Said’ ismi, اَنَا لِمُر۪يد۪ي fıkrasında zâhir görünüyor. ‘Nûrsî’ lakabıyla ‘Bedîüzzaman Said’ ismi كُنْ قَادِرِيَّ الْوَقْتِ fıkrasında âşikâr görünüyor. Hatta hizmet-i Kur’âniyede en mühim bir arkadaşı ve hâlis bir talebesi olan Hulûsî Bey’e, لِلّٰهِ مُخْلِصًا تَع۪يشُ سَع۪يدًا صَادِقًا بِمَحَبَّت۪ي fıkrasında işaret olduğu gibi, diğer bir kısım talebelerine de işaretler var."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"En nihâyet esâretimin
sekizinci
senesinde, en işkenceli ve en sıkıntılı bir zamanda, gâyet kuvvetli bir teselliye ve teşvîke muhtaç olduğumuzdan bana ihtâr edildi ki: “Bunu tahdîs-i ni‘met ve bir şükr-ü ma‘nevi nev‘inden izhâr et! Hem korkma! Kanâat verecek derecede kuvvetlidir.” Bu izhârda en mühim maksadım, esrâr-ı Kur’âniyeye âit olan risâlelerin makbûliyetine Gavs-ı A‘zam’ın(ks) imza basması nev‘inden olduğudur."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
1
2
3
4