Soru

Teheccüd Namazı Peygamber Efendimize (sav) Farz mıydı?

Teheccüd namazının hükmü nedir? Hz. Peygambere farz mıydı? Peygamberimizin (sav) teheccüd kılmadığı zamanlar olmuş mudur? Bu konudaki rivayetler nelerdir?

Tarih: 26.06.2025 21:41:42

Cevap

Teheccüd, dinî bir terim olarak, yatsı namazı ile fecr-i sâdık (imsak vakti) arasındaki zaman diliminde bir süre uyuduktan sonra kalkarak kılınan nâfile namazı ifade eder. Bu yönüyle, teheccüd namazı vitir ve teravih gibi diğer gece namazlarından ayrılır.[1]

Teheccüdün Ümmete Farz Olup Daha Sonra Nesh Edilerek Nafileye Dönmesi

Hz. Âişe ve Abdullah b. Abbas’tan gelen rivayetlere göre, teheccüd namazı başlangıçta Müzzemmil sûresinin ilk âyetleriyle farz kılınmıştı. Ancak Hz. Peygamber gibi geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılmaya başlayan Müslümanlara bu ibadet ağır gelince aynı sûrenin yaklaşık bir yıl sonra nâzil olan son âyetiyle bu hüküm kaldırılmış ve teheccüdün nâfile bir ibadet olduğu bildirilmiştir.[2] Bu hadis şöyledir;

“… ‘Allah (azze ve celle), Müzzemmil suresinin başında gece namazını farz kılmıştı. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.v) ve ashabı bir yıla yakın bu namazı kılmaya devam ettiler, tâki (bu namazları kılmaktan) ayakları şişmişti. Allah, bu surenin sonunu on iki ay tuttu (indirmedi). Sonra Allah (azze ve celle), bu surenin sonundaki tahfîfi indirdi. Böylece kıyâmü’l-leyl (teheccüd namazı) farz kılındıktan sonra nafile olmuş oldu.[3]

Bu konuda İbn Abbas’tan; “Müzzemmil sûresi'nin ilk ayetleri nazil olunca (Hz. Peygamber ve Müslümanlar) yaklaşık olarak Ramazan ayındaki kadar gece namazı kılıyorlardı. Bu durum bu surenin (Müzzemmil suresinin) son ayeti ininceye kadar devam etti. (Vacip kılan) ilk ayetlerin nüzûlü ile son ayetinin nüzulü arasındaki süre bir sene idi.” şeklinde benzer bir rivayet de bulunmaktadır.[4]

Bu minvalde İmam Şâfiî, teheccüdün hükmü konusunda nesih söz konusu olduğunu, Müzzemmil suresinin ilk ayetlerinin teheccüdü vacip kıldığını, yine aynı surenin son ayeti ve İsrâ suresi 79. ayeti ile bu vücûbiyetin neshedildiğini, ayrıca Hz. Peygamberin sünnetinde de beş vakit namazın dışında başka farz namaz olmadığının belirtildiğini, bunun da daha önce farz kılınmış bu namazın neshedildiğinin bir göstergesi olduğunu belirtmekte, ama teheccüd kılmanın terkedilmesini de hoş karşılamadığını dile getirmektedir.[5]

Teheccüd Namazı Kılmak Hz. Peygamber’e (sav) Farz Olarak Kaldı mı?

Bu konuda ümmet arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bazı âlimler, teheccüd namazının Hz. Peygamber için farz olmaya devam ettiğini ve onun bu namazı hayatı boyunca farz bir ibadet olarak eda ettiğini belirtmişlerdir. Diğer bazı âlimler ise, bu namazın ümmetten farz oluşu nasıl neshedildiyse, aynı şekilde Hz. Peygamber hakkında da nâfile hükmüne geçtiğini; buna rağmen Efendimizin hayatı boyunca teheccüd namazını hiç ihmal etmeden, büyük bir titizlik ve devamlılıkla nâfile olarak kıldığını ifade etmişlerdir.

Hz. Peygamber’e (sav) de Nafile Olduğunu Söyleyenler

Yukarıdaki rivayetleri dikkate alan Hanefîler’in bir kısmına göre, İmam Şâfiî ve Şâfiî âlimlerinin çoğunluğu ile Hanbelîler’e göre teheccüd başlangıçta Resûlullah’a farz iken ardından nâfileye dönüşmüştür.

Hanefi fakihi İbn Abidin de Hz. Peygamber hakkında teheccüd namazının farziyetinin neshedildiği ve onun için de bu namazın nafile olduğunu belirtmektedir.[6]

Mutasavvıf müfessirlerden İsmail Hakkı Bursevî de başlangıçta vacip kılınan teheccüdün vücûbiyetinin hem ümmet hem de Hz. Peygamber için neshedildiğini dile getirmektedirler.[7]

Hanefîlerden Bedrettin Aynî de Hz. Peygamber hakkında da en doğru görüşün teheccüd namazının onun hakkında farz olmaması olduğunu belirtmektedir.[8]

Bu hususta Şafîi âlimlerinden İmam Nevevî, teheccüdün vücûbiyetinin Hz. Peygamber hakkında neshedilip edilmediği konusunda ihtilaf bulunmakla birlikte, kendileri nezdinde en sahih görüşün Hz. Peygamber hakkında da neshedilmiş olduğunu belirtmektedir.[9]

Hanbelî fakih İbn Kudâme de Müzzemmil suresi ilk ayetler ile teheccüdün Hz. Peygambere farz kılındığını, daha sonra 20. ayet ile bu hükmün neshedildiğini belirtmektedir.[10]

Hz. Peygamber’e (sav) Farz Olduğunu Söyleyenler

Bazı Hanefî fakihleri, Mâlikîler’in çoğunluğu, Şâfiî mezhebine mensup bazı ise teheccüdün Resûl-i Ekrem’e farz kılındığı görüşündedir. [11]

Onlara göre Hz. Âişe’den rivayet edilen, “Size nâfile olan üç şey bana farzdır: Vitir, misvak ve gece namazı”[12] hadisinde Resûlullah’ın bunu bizzat ifade etmiş olması teheccüdün farz kılınmasının Hz. Peygamber’e özgü hükümlerden olduğunu ifade etmişlerdir.

Fahreddin Râzî, teheccüd namazının farzlığının Müzzemmil suresi son ayeti ile ümmet hakkında neshedilip Hz. Peygamber hakkında neshedilmediğini söylemektedir.[13]

Hanefi fakihlerden Kâsânî ve Abdülaziz Buhârî teheccüdün ümmete vacip kılınmamışken, Hz. Peygamber için vacip olduğunu dile getirmektedirler.[14]

Sâbûnî ve Vehbe Zuhaylî de teheccüdün Hz. Peygamber'e farz kıldığını, ümmete farz kılınanın üzerine ona has olarak ziyadeten bir farz namaz olarak anlaşılması gerektiğini belirtmektedir.[15]

Elmalılı M. Hamdi Yazır ise, “Gecenin bir kısmında O’na secde et ve uzun gece boyunca O’nu tesbih et”[16] âyetinin tefsirinde Hz. Peygamber'e teheccüdün vacip olduğuna dair işaret bulunduğunu belirtmektedir.[17]

Ulaşabildiğimiz kadarıyla Hz. Peygamber bu namazı vefatına dek hiç terk etmemiştir. Kaçırdığına dair bir rivayette yoktur. Bu namazın Hz. Peygamber’e vacip olduğu görüşünün ise onun bu namazı hiç terk etmediğinden kaynaklandığı söylenmektedir.[18]

Doğrusunu Allah Bilir.

Teheccüd Namazı hakkında ayrıca bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/teheccud--namzi

https://risale.online/soru-cevap/vitir-namazi-5

https://risale.online/soru-cevap/yatsi-namazi


[1] Saffet Köse, “Teheccüd”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2011), 40/323.

[2] Müslim, “Ṣalâtü’l-müsâfirîn”, 139; Ebû Dâvûd, “Teṭavvuʿ”, 17, 27; Nesâî, “Ḳıyâmü’l-leyl”, 2

[3] Sünenü’n-Nesâî, “Kıyâmü’l-Leyl ve Tetavvuu’n-Nehâr. 2; Müslim, “Salâtü’l-Müsâfirîn”, 18; Ebu Dâvud, “Tatavvu”, 26;

[4] Ebû Dâvud, “Tatavvu”, 17; Taberânî, Mu’cemü’l-kebîr, 12: 196; Hakîm en-Nisâbûrî, el-Müstedrek, 2: 548

[5] Şafiî, Risâle, 113-117

[6] İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, thk. Âdil Ahmed Abdülmevcûd-Ali Muhammed Muavviz, Dâru Âlemi’l-Kütüb, Riyad 2003, c.2, s. 467-468

[7] Bursevî, Rûhu’l-beyân,Matbaat-ü Osmaniyye, İstanbul 1912, c.5, s.191; c. 1, s. 203, 218-220

[8] Aynî, Ümdetü’l-kârî fî şerhi Sahihi’l-Buhârî, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2001, c.1, s. 419

[9] Nevevî, Sahîhi Müslim Bişerhi’n-Nevevi, Müessesetü Kurtuba, b.y 1994,  c.6, s. 39

[10] İbn Kudâme, Ahmed b. Muhammed, el-Muğnî, Dâru Âlemi’l-Kütüb, Riyad 1997, c.2, s.555

[11] Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Câmiʿu’l-beyân ʿan teʾvîli âyi’l-Ḳurʾân, Kahire, c. 17, s.143

[12] Taberânî, III, 315; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, VII, 39

[13] Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1981, c. 30, s. 187.

[14] Kasânî, Alâüddin Ebi Bekr b. Mes’ud, Bedâiu‘s-sanâî‘, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2003), 3: 91; Buhârî, Alâüddîn Abdülazîz b. Ahmed. Keşfü’l-esrâr fî şerhi Usûli Fahri’l-İslam el-Pezdevî. (Beyrut: Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1997), 3: 300.

[15] Muhammed Ali Sâbûnî, Ravâiu’l-beyân tefsîru âyâti’l-ahkâm, Müessesetü Menâhili’l-İrfân, Beyrut 1981, c.2, s, 627; Zuhaylî, Tefsîru’l-münîr, Dâru’l-Fikr, Şam 2009, c. 15, s.158

[16] İnsan 76/26

[17] M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Zehraveyn Yayınları, İstanbul ts,  c. 8, s. 472

[18] Derviş Dokgöz, Tâhiru’l-Mevlevî’nin “Gece Namazı” Adlı Makalesi Ve Teheccüd Namazının Hükmüne Dair Görüşlerin Değerlendirilmesi, Bitlis İslamiyat Dergisi, s.54


Yorum Yap

Yorumlar