Dinimizde erkeğin kadın üzerindeki hakları nelerdir?
Cenab-ı Hak evlilikte kadına ve erkeğe bazı vazifeler yüklemiştir. Kadının kocası üzerinde, erkeğin de hanımı üzerinde bazı hakları vardır. Bu haklar kişinin dindar olup olmaması sebebiyle değişiklik göstermez. Cenab-ı Hakk’ın razı olacağı bir evlilik ancak bu haklara riayet ile mümkündür.
Erkeğin kadın üzerindeki hakları:
Kadının kocasına karşı vazifelerinden en birincisi itaattir
“Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler. O sebeple ki Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadından) üstün kılmıştır. Birde (erkekler onların) mallarından infak etmektedirler. İyi kadınlar itaatli olanlardır." (Nisa, 34)
“Şayet ben bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım kadına kocasına secde etmesini emrederdim.” (Tirmizi)
Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Eğer bir kimsenin bir başkasına secde etmesini emretseydim, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim ve eğer bir erkek karısına kırmızı bir dağdan siyah bir dağa ve siyah bir dağdan kırmızı bir dağa taş taşımayı emretseydi, uygun olan, kadının bu emri yerine getirmesidir." (Buhari, Müslim)
Kadının eşine karşı olan diğer vazifelerini de yine Peygamber Efendimiz’in (asm) hadis-i şeriflerinden anlıyoruz.
İbn Abbas şöyle anlatıyor: Haysam kabilesinden bir kadın gelip “Ben kocası olmayan bir kadınım, evlenmek istiyorum. Acaba kocanın eşi üzerindeki hakkı nedir?” diye sorunca, Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:
• Kocanın eşi üzerindeki hakkından birisi; kocası onu yatağa davet ettiği zaman, o devenin sırtında bile olsa kocasını reddetmemesidir.
• Yine kocanın hakkından birisi de kocanın izni olmaksızın onun evinden herhangi bir şeyi başkasına vermemesidir. Eğer kocasından izin almadan onun evinden başkasına bir şey verirse günahı onun boynuna, sevabı ise kocasına yazılır.
• Kocanın hakkından birisi de, kocanın izni olmaksızın nafile oruç tutmamasıdır. Eğer kocanın izni olmadan nafile oruç tutarsa, boşu boşuna acıkmış ve susamış olur, o oruç kendisinden kabul olunmaz.
• Eğer kocanın izni olmadığı halde kocasının evinden çıkarsa, eve dönünceye veya tevbe edinceye kadar melekler ona lânet okurlar. (Beyhaki)
Kadın kocasına hizmet etmelidir
• Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak ölürse, o kadın Cennet’e girer. (Tirmizî)
Kadın kocasının hoşlanmadığı kimseyi eve sokmamalıdır
Kadın kocasının izni olmadan erkek olsun kadın olsun kocasının sevmediği bir kimseyi evine sokamaz. Bu hak kadına verilmemiştir. Bunun sebebi kötü düşünce ve kıskançlıkları gerektireceğinden Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuşlardır: "Kadın kocasının izni olmadan evine kimsenin girmesine izin veremez." (Buhari, c:6, s:150) Bu hususta bazı istisnalar vardır. Kira ile oturulan evde ev sahibinin bir ihtiyaca istinaden eve gelmesine yahut ta misafir odasına girmesine izin vermesi, elektrik su saatine bakması için elektrikçiye verilen izin böyledir. (İslam’da Evlilik ve Mahremiyetleri, Abdullah Aydın)
Kadın yabancı erkeklere bakmamalı ve onlarla konuşmamalıdır
• Ümmü Seleme (ra) şöyle anlatıyor: Hz. Meymûne Resûlullah’ın (asm) yanındayken ben de oradaydım. Tesettürle emrolunduktan sonra İbn-i Ümmü Mektûm oraya gelmişti. Resûlullah (asm) bize hitaben; Ondan sakının yani örtünün buyurdu. Biz; O âmâ değil mi, o bizi göremiyor ve bilemiyor? Deyince Resûlullah (asm) cevaben şöyle buyurdular: Siz de mi âmâsınız? O sizi görmese bile siz onu görüyorsunuz. (Ebû Dâvûd)
Kadın israftan sakınmalıdır
• Hz. Âişe’den (ra) rivayetle Resûlullah (asm) şöyle buyuruyor: Bereket yönünden kadınların en hayırlısı, geçimi (idaresi) en kolay olanıdır. (Beyhâkî)
*Erkeğin kadınına karşı borçları nafakadır: Yiyecek, giyecek, mesken temini. Dinimiz bunların asgarî miktarını tayin ederken devrin şartlarını, örfü, kadının geldiği ailenin iktisadî seviyesini göz önünde bulundurmuştur. Nikâh akdi, istihdam(kadını hizmetlenme) akdi değildir. Bu sebeple yemek yapmak, evi süpürmek, çamaşır yıkamak gibi dahili; dükkanda, tarlada çalışmak gibi harici işleri yapmakla mükellef değildir. Kadın, bu çeşit hizmetlerin görülmesi için, masrafı kocası tarafından karşılanmak üzere en az bir hizmetçi tutmak “hakkına sahiptir. Kadın bir kısım ev işlerini yapıyorsa bunu hukukî bir mecburiyet olarak değil, bir iyilik, hoş bir âdet, örf olarak yapar. Bu çeşit işleri yapmak istemese kocası onu zorlayamaz. Bu davranışı sebebiyle kadın günahkâr da olmaz. Ona terettüb eden hukuki vecîbe: Kocasından izin almadan evden ayrılmaması, kocasının istemediklerini eve almaması, çağırdığı takdirde yatağa gelmemesi. (Kütüb-i Sitte)
Kadın emniyet ve sadakati muhafaza etmelidir
“Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki; kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, kocasının inadına aile dostluğu olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası da zîr ü zeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının ıslahına çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın.” (Hanımlar Rehberi)
Bir kadının emniyet ve sadakati sağlam bir şekilde muhafaza etmesi, eşine karşı en mühim bir vazifesidir.
Tesettür ile kendini muhafaza etmelidir
Kadının en mühim vazifesi sadakattir. Çünkü eşinin malını ve evladını, namus ve izzetini sadakat ile muhafaza edebilir. Tesettür ise bu sadakati temin eder.
“Hepiniz birer çoban gibisiniz ve eliniz altındakilerden sorumlusunuz. Devlet başkanı bir çoban gibidir ve idaresi altındakilerden sorumludur. Bir kimse kendi ailesi içerisinde bir çobandır ve idaresi altındakilerden sorumludur. Kadın kocasının evinde bir çobandır ve eli altındakilerden sorumludur. Hizmetçi efendisinin malı hususunda bir çobandır ve eli altındakilerden sorumludur. Hepiniz birer çobansınız hepiniz idareniz altındakilerden sorumlusunuz. (Buhari ve Müslim)
“…Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır.” (Tirmizi)
Kadın tesettür ile kendini muhafaza ederek, eşine olan sadakatine zarar getirmemelidir.
Bir hanım eşinin sevgisini kazanmak, onu kendinden uzaklaştırmamak ve himayesi altına girmek için, tesettüre muhtaçtır.
Tesettür eşler arasındaki emniyet, hürmet ve muhabbeti temin eder.
“…Onlar sizin için (günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz…” (Bakara, 187)
Elbisenin ayıpları örtmesi, soğuk ve sıcaktan koruması gibi, her biriniz, diğerinin hâlini gizleyip örter, namusunu muhafaza edip, günahlardan korur. (Elmalı)
Kadın eşini kıskandırmamalıdır
Ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı başkasının nazarını kendi mehasinine celbetmemek ve kocasını darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir. Madem mü'min olan kocasının, sırr-ı imana binaen onun ile alâkası hayat-ı dünyeviyeye münhasır değil ve yalnız hayvanî ve güzellik vaktine mahsus muvakkat bir muhabbet değildir; belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle ve hürmetle alâkadardır. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddî hürmeti ve muhabbeti taşıyor. Elbette ona mukabil, o da kendi mehasinini onun nazarına tahsis etmesi ve muhabbetini ona hasretmesi mukteza-yı insaniyettir. Yoksa pek az kazanır, pek çok kaybeder. (Hanımlar Rehberi)
Kadının eşine karşı vazifesi kendini yabancı erkeklerin nazarlarından koruyarak, kocasını darıltmamak ve kıskandırmamaktır.
Ukbe b. Âmir'den (ra) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (asm) şöyle buyurmuştur:
“Yabancı kadınların yanına girmekten sakının” buyurdu. Ensardan bir adam;
“Yâ Resulullah, kocasının akrabası hakkında ne buyurursunuz?”dedi. Resulullah;
“Erkeğin yakınları ile halveti ölümdür” buyurdu. (Buhârî, Müslim)
Evini huzurlu bir yuvaya çevirmelidir
Hanımın eşine karşı en mühim vazifelerinden biri, evini bir tahassüngah ve bir nevi cennete çevirmektir. Çünkü erkeklerin vazifesi dış dairede olduğundan dışarının keşmekeşliğinden ve günahlardan kaçıp sığınacakları bir tahassüngaha muhtaçtırlar.
Yerinde söz söylemelidir
Bir hanım eşine bir meseleyi söyleyeceği vakit, doğru zamanı, mekânı ve eşinin o andaki halini göz önünde bulundurmalıdır. Bazen doğru olan bir söz, yanlış zamanda söylendiği için yanlış anlaşılabilir.
Eşinin akrabalarına hürmet etmelidir
Muhabbet nur gibidir sirayet eder. Yani insan sevdiği kişinin yakınlarını ve sevdiklerini de benimser ve sever. Bu düstura göre bir hanım, eşinin yakın akrabalarını da (anne baba gibi) eşinin hatırına sevmeli ve hürmet etmelidir.
Kadın dışarı çıkarken kocasından izin almalıdır
Kocanın karısını tedip ve dışarıya çıkmaktan menetme hakkı vardır. "Saliha kadınlar, itaatli olanlardır, göze görünmeyeni (kocanın hukukunu) koruyanlardır. " ayeti gereğince kadınların, Allah'a isyan olmayan hususlarda kocalarına itaat etmeleri lâzımdır. (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir)
Allah kadınlarla maruf veçhile (akl-ı selim ve şeriat ölçülerine göre güzel bilinen ölçülerle) geçinilmesini emreder. (Nisa, 19) İnsanın yakınlarını görmesi, gözetmesi, ziyaret etmesi hem şeriatın, hem fıtratın istediği bir şeydir. Binaenaleyh, Müslüman ve anlayışlı bir aile reisinin herhangi bir ciddi sebep yokken buna mani olması, az önce işaret ettiğimiz “Onlarla maruf vech ile geçinin” ilahi emrine uymaması demektir. Keza Resulullah Efendimiz (asm): “Birinizin hanımı mescide gitmek isterse ona mani olmasın.” (Buhari, Ezan 166, Nikah 116; Müslim, Salat 134) Kadınlara hitaben: “Allah ihtiyaçlarından dolayı çıkmanız için size izin vermiştir.” (Buhari, Nikah 115) buyurmuşlardır.
Kocanın karısını her cuma (haftada bir) ziyârete gitmekten alıkoyma hakkı yoktur. Karısının annesi babası kâfir de olsa durum böyledir. Bazılarına göre bu, annesinin babasının kendi yanına gelmemeleriyle kayıtlıdır. Yani kadının anne-babası kendisini ziyarete gelebiliyorlarsa, koca karısını onlara göndermeyebilir, ancak onların gelip kendi evinde kızlarını haftada bir ziyaret etmelerine mânî olamaz. Anne-baba dışındaki mahremlerde bu süre bir yıl olarâk belirlenmiştir.(İbn Âbidîn NI/602-603; Mavsilî, ihtiyâr 534; Vehbe, el-Fıkhu'1- Islâmî VN/336) Ancak bu süreler nasla değil, zamanın örfü (maruf olan ölçüsü) ile sabit olduğundan, her yerin örfüne göre değişebilir. Şâfi ve Hanbelîlere göre ise durum biraz farklıdır: Koca karısını, onun için önemli olan konularda dahi evinden çıkmaktan alıkoyabilir. Bu önemli konular ebeveynini ziyaret, onları hastalıklarında bakma, cenazelerinde bulunma olsa da farketmez. Ahmed b. Hanbel; annesi hasta olan bir kadının, eğer kocası müsaade etmiyorsa, kocasına itaat etmesi, annesine hasta ziyareti yapmasından daha kuvvetli vâciptir, der. Ama izin verirse ne âlâ.(Ibn Kudame, el-Mugnî VN/20; Vehbe, agk.) Böylece onlar da, ahlâkî davranış gereği(bunu diyaneten de diyebiliriz) kocanın karısına anne-babasını ve yakınlarını ziyaret konusunda izin vermek zorunda olduğunu kabul ediyorlar demektir. Bunu da şu şekilde ifade ediyorlar: Kocanın karısını, valideynini ziyaretten ve hastalıklarında uğramaktan alıkoyması (ahlâken) uygun olmaz. Çünkü bu, sıla-i rahimi kesme ve "maruf vech ile muâmele" etmeme anlamı taşır:(Ibn Kudâme, agk. İbn Batta'nin Ahkâmü'n-nisâ da Enes'ten naklettiğine göre: Bir adam yolculuğa çıktı ve karısının da evden çıkmasını yasakladı. Arkadan karısının babası hastalandı, o da onu ziyaret için Resulullah'tan izin istedi "Allah'tan kork, kocana muhalefet etme" buyuruldu. Derken babası öldü, kadın babasının cenazesinde bulunmak için Resulüllah'tan izin istedi. "Allah'tan kork, kocana muhalefet etme" cevabını aldı. Bunun üzerine Allah onu kocasına itaatından ötürü affettiğini Rasulüne vahyetti."
Kocanın kesin izin vereceği komşuya kocasından izin almadan gidilebilir
Bu konuda iki husus vardır:
a) Kocanın hukuku ve izni ile ilgili yönü. Buna göre kadın, kocanın izin edeceğini bildiği komşusuna ondan izin almadan da gidebilir. Hattâ izin edip etmeyeceğini bilmediği komşusuna da gidebilir. Mübah olan bir şey yasak söz konusu oluncaya kadar mübah olmaya devam eder. Komşularına, akrabasına gitmek, kadın için de erkek için de mübahtır; bu yüzden bunun için izin almaya bile gerek yoktur.
b) Allah'ın hukuku ile ilgili yönü: Buna göre de bir kadın, kocanın izni olsa dahî, Allah’ın hukukunun gözetilmediği ve gittiği takdirde de gözetilmesine bir katkısının olmayacağı komşuya gidemez. Bu konuda zâten kadınla erkek arasında bir fark da yoktur. Kısaca: Komşu ya gayrı müslimdir, ama saygısız değildir. Faydalı olacağı düşünüldüğü sürece ona gidilir. Ya müslümandır ve İslâmi ölçülere riâyetkârdır. Ona gitmek zâten bir görevdir. Ya müslümandır, cahildir. İslâmî ölçülere riâyet etmez ama anlatıldığında dinler. Ona anlatılabilecekse gidilmelidir. Ya müslümandır; İslâmî ölçülere riâyetsizdir ve mukaddesatla istihza eder, dinlemez. Ona gitmekte bir fayda yoktur, yerine göre zarar olabilir. Bütün bunlar biraz da gidenin durumu ile ilgilidir. Kültürüne, ağırlığına ve etkinliğine güvenen, İslâmı ve onun şiarı olan örtüyü onurluca savunabilecek bir bayan, erkeklerle beraber oturulmayan, her komşusuna aslında gidebilir. Bu biraz da onun İslâmi temsil gücüne bağlıdır. (İslam’da Evlilik ve Aile Hayatı)
Peygamber Efendimizin (asm) Hz. Fatıma’ya tavsiyesi:
Ebu'l Verd İbnu Sümâme anlatıyor: "Hz. Ali (ra) İbnu Ağyed'e dedi ki: "Sana kendimden ve Resulullah’ın (asm) kızı Fâtıma’dan (ra) -ki o, babasına, ailesinin en sevgili olanı idi- bahsedeyim mi?''
"Evet, bahsedin!'' dedim. Bunun üzerine:
"Fâtıma (ra) değirmen çevirirdi; elinde yaralar meydana gelirdi. Kırba ile su taşırdı. Bu da boynunda yaralar açtı. Evi süpürüyordu. Üstü başı toz-toprak oldu. (Bu sıralarda) Resûlullah'a bir kısım köleler getirilmişti.. Fâtıma 'ya:
"Babana kadar gidip bir köle istesen!" dedim. Gitti. Aleyhisselâtu vesselâm'ın yanında bazılarının konuşmakta olduklarını gördü ve geri döndü. Ertesi gün Resulullah (asm) Fâtıma'ya gelerek:
"Kızım ihtiyacın ne idi?" diye sordu. Fâtıma sükût edip cevap vermedi. Ben araya girip:
"Ben anlatayım Ey Allah'ın Resülü!'' dedim ve açıkladım: "Fatıma'nın değirmen kullanmaktan elleri yara oldu, kırba ile su taşımaktan da omuzları incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uğramasını, sizden bir hizmetçi istemesini ve böylece biraz rahata kavuşmasını söyledim. Bu açıklamam üzerine Resulullah:
"Ey Fatıma, Allah'tan kork, Allah'a olan farzlarını eda et, ailenin işlerini yap. Yatağına girince otuzüç kere sübhanallah, otuzüç kere elhamdülillah, otuzüç kere Allahuekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır.." buyurdular. Fatıma (ra):
"Allah'dan ve Allah'ın Resulünden razıyım" dedi. Resulullah (asm) ona hizmetçi vermedi." (Buhari, Müslim)