Halık-ı Rahimin (merhametli yaratıcının) hazır ve nazır olduğunu nasıl düşünebiliriz?
Gâibâne ve hâzırâne ubudiyetin (kulluğun) farkı nedir? Bu iki ubudiyeti misallerle izah eder misiniz?
23.Sözün 2.Mebhası'nda geçen, "her mekanda hazır, mekandan münezzeh" ifadeleri birbirine tezat bir durum gibi görünüyor. Bunu açıklayabilir misiniz?
Halihazırda zekât veren biri, yeni eline geçen nisap miktarını aşan para ve altını elinde bulunduğu (zekâtını verdiği) nisap miktarı para ve altına ekleyip öyle mi zekâtını vermeli. Yoksa o eline yeni geçen altın ve paranın üzerinden 1 yıl geçtikten sonra varolan varlığına ekleyip zekâtını vermeli?
Gençlik Rehberi'nde geçen, "Hem senin medar-ı fahrin olan uhuvvet ve hürmet ve hamiyet gibi güzel hasletlerin; incecik bir zamana, büyük bir sahradan bir parmak kadar yere inhisar ve hadsiz zamanda yalnız hazır saate mahsus olduğundan, sun'î ve muvakkat ve sahtekâr ve asılsız ve gâyet cüz'î olup, senin insaniyetin ve kemalâtın o nisbette küçülür, hiçe iner." cümlesini izah edermisiniz?
Risale-i Nur'da, Hüseyin-i Cisrî hazretlerinin Risale-i Hamidiye adındaki kitabında semavi kitaplarda Peygamber Efendimiz (asm)'ın geleceğini müjdeleyen yüz on dört işaret Türkçe ve İngilizce'ye tercüme edilip basılmış mıdır? Bu kitapta verilen işaretler hali hazırdaki İnciller'de halen mevcut mu? Mevcut ise nelerdir?
1. Vücud-u ilmi ve vücud-u harici tabirlerini ilk olarak üstad mı kullanıyor; yoksa daha önceki alimler de bu kavramları zikr etmiş mi?
2. Müstakbele daha kudret taalluk etmemiştir diyebilir miyiz?
3. Miraçda Peygamber efendimize cennetin ve cehennemin hadiseleri vücud-u ilmi şeklinde mi; yoksa kudretin taalluk etmiş olduğu vücud-u harici ile mi gösterildi?
4. Allah, zamandan münezzeh olduğu iç...
Cenab-ı Hakk'ın kudreti hazır zamana mı tecelli eder, yoksa zamanın tamanına, geleceğe de tecelli etmiş midir? Mesela, peygamberimiz miracda geleceği ilmen mi gördü, yoksa kudretin yarattığı varlıklar şeklinde mi gördü?
"Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil." Bediüzzaman Hazretlerinin bu cümlede "ihtilalciler" dediği kişiler kimlerdir?
"Risale-i Nurlar'da geçen o gelecek zat diye üstadımızın bahsettiği kişi de yine kendisi olmaktadır. Çünkü Risale-i Nurlar İkinci Said döneminin meyvesidir, ve orada Kur'an'ın mucize-i maneviyesi olan Risale-i Nur'un tercümanlığını yapan İkinci Saiddir. Üçüncü Said döneminde ise üstadımız Risale-i Nur'un yazılmasıyla uğraşmamış bizzat Risale-i Nur'u kendine program yapıp Allah'ın izni ile hizmetin...