İşyerinde birisinin diğeri hakkında söylediği birşeyi ister istemez bir diğerine söylüyoruz. Ama yalan dolan ile değil olduğu gibi. Bundan kaçınmanın yolu nedir?
Deizmin asıl sorunu olan ''Allah saat gibi kainatı kurdu, sonra kendi haline bıraktı'' görüşüne cevap verir misiniz?
Evvelâ: Delil kat'iyyü'l-metîn olduğu gibi, kat'iyyü'd-delâlet olmak gerektir. Hâlbuki tevil ve ihtimalin mecâli vardır. Zira, nehy-i Kur'ânî âmm değildir, mutlaktır; mutlak ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, itiraz olunmaz. Hem de hüküm müştak üzerine olsa, me'haz-ı iştikakı, illet-i hüküm gösterir. Demek bu nehiy, Yahudi ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet...
28.Lem'ada demir bahsinde, ayette geçen "demiri indirdik"cümlesinin izahı yapılıyor. Bu bahsi biraz açar mısınız? Fen ilmine göre iki büyük yıldızın patlaması sonucu olmuştur. O risalede "kâinat tezgahından gönderiliyor" cümlesi neyi ifade ediyor?
Sürekli işlediğimiz bir günahı tekrar işleyeceğimizden korkup tevbeden kaçındığımız zamanlar oluyor. Böyle durumlarda nasıl davranmak gerekir? Alışkanlık olmuş bu günahlardan nasıl kurtulabiliriz?
Allah'a inanıyorum fakat dine inanmıyorum diyen birçok arkadaşım var. Genel savunmaları ise ben zina yapmıyorum, yalan söylemiyorum oluyor. Önemli olan bunları tek başına yapmaktır diyorlar. Böyle düşünen kimselere nasıl cevap vermeliyiz?
Şualarda bir bölüm var: "Bu sûre, beş cümlesinden dört cümlesi ile bu asrımızın dört büyük şerli inkılâblarına ve fırtınalarına mana-yı işarî ile bakar." ve "belki binyüz altmışbir (1161) ve sekizyüzon (810) ederek, o zamanlarda ehemmiyetli maddî manevî şerlere işâret eder." Bu sözde bahsedilen bu asrımızın dört büyük şerli inkılabı nelere işaret ediyor?
Miladi 1161 ve miladi 810 yıllarında y...
Dua nedir? Çeşitleri var mıdır?
Kişilerin hidayete ermeleri kendi özgür iradeleri ve gayretleriyle olabilecekken, bizim biri için Allah'tan hidayet istememiz, o insan gayret etmediği sürece nasıl olacak merak ediyorum.
Dua ederken nasıl bir ruh hâli içinde olmalıyız? Ayrıca, “Kulum beni nasıl bilirse ben ona öyle muamele ederim” hadis-i kudsîsi sadece ahiret hayatı için mi geçerlidir?