Bilginin Zihindeki İki Farklı Vücudu
ihnî bir mâlûm olur; vücudu ayrı birşeydir. Eğer zihni
ihnî bir mâlûm olur; vücudu ayrı birşeydir. Eğer zihni
“Ve vücud-u haricî gibi, o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin mânevî bir cilvesine mazhardır ki, mukadderât-ı hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır” Açıklar mısınız ?
Aklımızdaki bilginin vucud-u haricisi var mıdır? Eğer varsa, şirk düşüncesi de bir bilgidir. Fakat hakikati olmadığına göre nasıl vücud-u haricisi olur?
Şerlerin vücudu var mıdır? Emr-i itibari mi yoksa emr-i sabit midir?
Akıl, şuur ve zihnin vb. vücud-u haricileri nasıldır?
fakat vücud-u haricisinin olmadığına itikad ediyoruz. Yahut
Cebr-i mutavvassıt tam olarak ne demektir ve neden Eşariler için bu tabir kullanılmıstır, izah eder misiniz ?
Ruh'un varlığı nasıl ispat edilir? Ruhun mahiyeti ve gerekliliği nedendir?
Vücud-u ilmî, vücud-u hâricî, emr-i itibarî, kanun-u emrî, vâcibü'l vücud kelimelerinin ıstılahi manaları nelerdir?
Allah kâinatı dünyayı, insanı yaratmadan önce ne yapıyordu? Bu tür sorular aklımıza geliyor. Nasıl düşünmeliyiz? İzah eder misiniz?
Oruç tutmanın maddî- mânevî faydaları nelerdir?
Bediüzzaman, 1928 inkılâbı sonrası Kur'ân harflerine sadık kalarak Risaleleri el yazısı ve teksirle çoğaltmış; matbada Latin harfli baskıyı yalnızca zaruret ölçüsünde kabul etmiştir.
Bediüzzaman Said Nursî, medrese tahsilini henüz 14 yaşında tamamlayıp hem dinî hem fenî ilimlerde derinleşen, sürgün ve hapis yıllarında 130 risaleden oluşan Risale-i Nur Külliyatı'nı kaleme alarak asrın müceddidi sayılan büyük bir İslâm âlimidir.
Zulme rıza göstermemeyi emreden “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa ateş size dokunur” ayetini hatırlatıp lütufla hakka çağırınız. Kudüs'teki Mescid-i Aksa, Kur'ân'da mübarek kılındığı, ilk kıble, mirac ve Hz. Peygamber'in namaz kıldırdığı ikinci mâbed olduğu için Müslümanlar için çok kutsaldır. Zulüm altındaki kardeşlerimize hem maddî-mânâvî destek olun, hem dua ordusu olarak arkalarında durun; Mescid-i Aksa'nın özgürlüğü için gayret ediniz.