Bahsedilen hadis şöyledir:
“(Habîbim ya Muhammed) Sen olmasaydın, sen olmasaydın felekleri (âlemleri) yaratmazdım.”[1]
Hadîs âlimlerinden Aclûnî gibi bir kısım âlimler, bu kelâmın lafız itibârıyla hadîs-i kudsî olmadığını nakletmişse de bu kelâm manâ yönünden sahihtir. Maalesef bir kısım tenkitçiler, bu kelâmın lafzının hadîs olmamasını bahâne ederek, Peygamberimiz (asm)in manevî şahsiyetini rencide edecek derecede aşırıya gitmektedirler. Her ne kadar bu hadis (لولاك لولاك لما خلقت الافلاك) lafzıyla meşhur olmuş, bu lafızlarla senedi bulunamamış ve bu yüzden bazı âlimler tarafından mevzu olmakla itham edilmişse de değişik lafızlarla rivayet edilen hadisler aynı manaya gelmektedir.
Hadis âlimleri, bir hadisin manası aynı olmak şartıyla, değişik lafızlarla rivayetini caiz gördükleri için, bu hadis de “Hadis bil-mana” sınıfına girer. Bu hadîsler ma’nâ itibariyle “Sen olmasaydın, sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım.” cümlesini ifade ederler. Zaten cumhur-ı ulemâya göre hadîsi, bil-ma’nâ rivâyet etmek câizdir. Bu “levlâke” cümlesi de lafız itibariyle hadîs olmasa bile geçen hadîs-i şerîflerde de ifâde edildiği gibi, ma’nâ cihetiyle hadîstir. Benzer manada bazı hadisleri zikredelim.
Deylemi’nin İbn Abbas’dan naklettiğine göre buyurmuştur:
Allah azze ve celle (peygamber as’a): İzzetim ve celalim hakkı için, eğer sen olmasaydın cenneti yaratmazdım, eğer sen olmasaydın dünyayı yaratmazdım” [2]
Yine Deylemi’nin İbn Ömer’den nakline göre Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Bana Cibril geldi ve “Ya Muhammed! Sen olmasaydın cennet yaratılmazdı, sen olmasaydın cehennem yaratılmazdı” dedi”.[3]
Abdullah ibni Abbâs (ra) -Allah onlardan razı olsun- rivâyet etmiştir ki:
Cenâb-ı Hak Îsâ (as)’ya vahiy ile buyurmuş: ‘Sen Hz. Muhammed (asm)’e îmân et. Senin ümmetinden ona kavuşanlara da ona îmân etmelerini emret. Eğer Muhammed (asm) olmasaydı Âdem’i yaratmayacaktım. Eğer o olmasaydı cenneti ve cehennemi yaratmazdım. Su üzerinde arşı yarattığımda titremeye başladı. Onun üzerine “La İlahe İllallah” yazdım sükûnet buldu.[4]
“Hâkim’in Müstedrek hadîs kitabında rivâyet ederek sahih dediği ve Taberânî, Ebû Nuaym, Beyhakî ve İbni Asâkir’de rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:
‘Âdem (as) o bilinen hatayı işleyince dedi ki: Ya Rab! ‘Muhammed (asm) hakkına beni affeyle.’ Cenâb-ı Hak hemen buyurdu ki: ‘Ben onu daha yaratmadığım hâlde sen Muhammed (asm)’i nasıl tanıdın?’ Âdem (as) dedi ki: ‘Ya Rab, sen kudretinle beni yarattığında, mahlûkun olan ruhu bana üflediğinde, başımı kaldırdım. Arşın sütunlarında “La İlahe İllallah” yazılı gördüm. Hemen anladım ki, isminin yanına mahlûkatın içinde ancak en sevdiğinin ismini yazarsın.’ Cenâb-ı Hak buyurdu ki: ‘Doğru söyledin ya Âdem! Şüphesiz bütün yarattıklarım içinde en sevdiğim odur. Eğer onun hakkına benden affını istiyorsan seni affettim. Eğer Muhammed (asm) olmasaydı seni yaratmazdım.”[5]
Mesela aşağıdaki âyette bu manaya delalet eden bir delildir:
“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”[6]
Bu âyet de Peygamberimiz’in (asm) da yağmur gibi bütün âlemlere rahmet olduğunu beyân eder. Nasıl ki, yağmura rahmet denir. Hayat ve ruh sahiplerinin yaşamasına bir vesîledir. Bütün canlılar, yağmur ve suyun sayesinde vücut bularak Cenâb-ı Hakk’ın san’at mucizelerini gösterir. Onun isimlerinin nakışlarını, icrââtlarını yansıtır. Allah (cc)’ın varlıklara verdiği hadsiz ihsân ve nimetlerine karşı lisân-ı kal ve hâlleriyle O’na hamd ü senâ ederler. Yani bir kısım varlıklar dilleriyle bir kısım varlıklar da hâl dili denilen durumlarıyla, O Rahmân-ı Rahîme nihâyetsiz hamd ü senâda, tesbih ve ta’zimde bulunarak kıymet ve değer kazandıklarından ma’nen terakki ederler. Böylece su, bütün canlıların maddî olan cesetlerinin, manevî ve ruhî olan bütün gelişmelerinin ve mükemmelliklerinin kaynağı olmuştur. Bu noktadan denilebilir ki, “Eğer su olmasaydı, bu canlıların ve bu neticelerin hiçbirisi olmazdı.” Şüphesiz böyle bir iddiâda bulunan kişiye karşı itiraz edilmez. Ancak hak ve hakîkatten uzak kişiler buna itiraz eder.
Sanki bu âyetle Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: Ey Habîbim! Bütün âlemlerin vücut bulmaları, maddeten tekemmülleri, ma’nen gördükleri vazîfe olan ibâdet, hamd, tesbih ve ta’zimlerle terakkîleri, benim isimlerimin tecelli ve nakışlarıyla şeref ve kemâl kazanmaları ancak senin vesîlenledir."
Zirâ peygamberliği bir yağmur gibi kabul edersek onun menba’ı Cenâb-ı Hak’tır. Havuzu âlemin kendisiyle iftihâr ettiği Peygamberimiz (asm)’dir. Ve o rahmeti, âlemin bütün bağ ve bahçelerine taşıyan kanallar ise diğer peygamberler ve onlara vâris olan âlimlerdir. Âlemlere rahmet olan bu yağmur, yalnız yeryüzündeki canlılara hayat bahşetmiyor. Belki bütün âlemlere ve içindeki varlıklara hayat veren bir rahmettir. Öyleyse diyebiliriz ki, eğer Hz. Muhammed (asm), dolaysıyla Peygamberlik olmasaydı, o âlemlerin hiç birisi olmazdı.[7]
[1] Acluni, Keşfü’l-Hafa, c. 2, s. 164
[2] Müsned-i Firdevs, 8031
[3] Keşfü’l-Hafa, c.1 s.45 hadis no. 91
[4] Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 671
[5] İmam Nevevî, Menasikü’l-Hacc. s. 452/ Celaleddin Suyutî, Ed-Dürrü’l-Mensur Fi’t-Tefsîri’l-Me’sur, Dârü’l-Fikr, C 1, s. 142.
[6] Enbiya Suresi, 107. âyet.
[7] Zakir Çetin, İstikamet Yolu, Süeda Yay., Isparta, s 83