“Hem o mevcûd, bütün müddet-i hayatında geçirdiği etvâr ve ahvâli, ilm-i ezelînin ünvanları olan “İmâm-ı Mübîn, Kitâb-ı Mübîn, Levh-i Mahfûz” gibi vücûd-u ilmî dâirelerinde vücûd-u hâricîsini temsîl eden mufassal bir vücûdu dahi bırakıp, öyle gider. Demek her fânî, bir vücûdu terk eder, binler bâkî vücûdları kazanır ve kazandırır.”
Risale-i Nur'da 24. Mektub'da geçen bu kısmı izah eder misiniz? Özellikle burada Mufassal Vücut ifadesi ile ne anlatılmak istenmiştir? Kur'ân'da veya hadislerde böyle bir vücuttan bahis var mıdır?
“Hem o mevcûd, bütün müddet-i hayatında geçirdiği etvâr ve ahvâli, ilm-i ezelînin ünvanları olan “İmâm-ı Mübîn, Kitâb-ı Mübîn, Levh-i Mahfûz” gibi vücûd-u ilmî dâirelerinde vücûd-u hâricîsini temsîl eden mufassal bir vücûdu dahi bırakıp, öyle gider. Demek her fânî, bir vücûdu terk eder, binler bâkî vücûdları kazanır ve kazandırır.”[1]
Üstad Bediüzzaman Hazretleri burada, varlıkların fanî olup gitmesine rağmen, baki ve ilmî yönlerinin devam ettiğini vurgulamaktadır. Sorunuzdaki “mufassal vücut” kavramını da hem Risale-i Nur’un mantığıyla, hem de Kur’an ve sünnet ışığında açıklamaya çalışalım:
Öncelikle buradaki mufassal vücut kelime olarak; farklı, ayrıntılı, tafsilatlı varlık manasına gelir. Yani her varlığın hayatı boyunca yaptığı her işin, her halin, her değişimin, ilahi ilimde ayrı ayrı detaylı bir karşılığının ve ilmi bir vücudunun olmasıdır.
Yani her mevcut, hayatı boyunca geçirdiği her hali, Allah’ın ezelî ilminde yer alan İmam-ı Mübîn, Kitab-ı Mübîn, Levh-i Mahfuz gibi ilmî dairelerde, kendine ait bir mufassal vücut olarak bırakır ve öylece bu dünyadan ayrılır. Kısacası her fanî, bir bedenini bırakır ama binlerce kalıcı ilmi vücutlara ulaşır.
Özetle, bu dünya hayatı biter ama kişinin bütün hayat hikayesi, bütün halleri, niyetleri, sözleri, Allah’ın ezelî ilminde ve Levh-i Mahfuz’da sanki ayrı varlıklar gibi muhafaza edilir. Bu, maddi bir beden değil, ilmi, manevî ve kayıtlı bir varlıktır.
Hem bu kavramın karşılığı olan manalar Kur’an’da ve hadislerde mecazî ve işarî olarak da geçer;
“Şübhe yok ki ölüleri ancak biz diriltiriz! Hem önceden işledikleri (amelleri)ni ve (geride bıraktıkları) eserlerini yazarız. Ve (olmuş, olacak) herşeyi apaçık beyân eden bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da) kaydetmişizdir.” [2]
“Hiçbir şey de yoktur ki, onun hazîneleri yanımızda olmasın; artık onu ancak belli bir mikdarda indiririz.”[3]
Bu ayetler, her şeyin Allah katında ilim planında var olduğunu ve yazıldığını gösterir. Bu plan, İmam-ı Mübîn ya da Kitab-ı Mübîn diye de isimlendirilir. Mufassal vücut, işte bu ilahi ilimde kayıtlı olan “kişinin bütün ayrıntılı hali”dir.
Sonuç olarak; Mufassal vücut, Kişinin hayatı boyunca geçirdiği her hâlin, yaptığı her işin ve niyetinin, Allah katında ezelî ilmî bir kaydıdır. Bu kayıtlar, Levh-i Mahfuz, İmam-ı Mübîn ve Kitab-ı Mübîn gibi Kur’anî kavramlarla ifade edilir. Kur’an ve hadislerde bu kavramlar açıkça yer alır. Risale-i Nur ise bu hakikati akıl ve kalbe hitap eden böyle bir temsille izah eder.