Makaleler

Tevrat ve İncil'de Hz. Muhammed (asm) Tevrat ve İncil gibi semavi kitaplarda Peygamberimizin adı, Ahmed, Muhammed ve Mustafa manalarına gelen Süryanice ve İbranice tabirlerle geçiyordu. Açıkça Ahmed ve Muhammed az idi. O az miktarını da kıskanç yahudiler değiştirmişlerdir. Hem, Eski semavi kitaplar en küçük gelecek hadiselerinden bile haber verdiklerine göre, o dinleri yürürlükten kaldıracak olan Hz. Muhammed'den (asm) ve onun meydana getireceği büyük değişimden haber vermemeleri mümkün değildir. Öyleyse o kitaplar Hz. Muhammed'i
Ramazan-ı Şerif, Kur'ân Ayı ve Oruç Ramazan ayı, adeta on bir ayın sultanı hükmünde olan; en kıymetli, en faziletli, en çok sevap kazandıran ve âhirete manevî mahsuller yetiştirmek için en bereketli bir zamandır.   O kadar münbit bir zemindir ki her bir iyilik ve haseneye ya da her bir Kur’ân harfine sair vakitlerde on sevap yazılırken Ramazan’ın gündüz ve gecelerinde en az bire bin sevap verilmekte, hususen Kadir Gecesi olan yirmi yedinci gecesinde bire otuz bine kadar çıkmaktadır. Kadir Gecesinin bin aydan yani 83 seneden daha h
Ramazan-ı  Şerif, Kur’ân Ayı ve Oruç Gelişi ile müşerref ve mesrur olduğumuz Ramazan ayı, adeta on bir ayın sultanı  hükmünde olan; en kıymetli, en faziletli, en çok sevap kazandıran ve âhirete manevî mahsuller yetiştirmek için en bereketli bir zamandır.   O kadar münbit bir zemindir ki her bir iyilik ve haseneye ya da her bir Kur’ân harfine sair vakitlerde on sevap yazılırken Ramazan’ın gündüz ve gecelerinde en az bire bin sevap verilmekte, hususen Kadir Gecesi olan yirmi yedinci gecesinde bire otuz bine kadar çıkmaktadır. Kadir G
BELÂ VE MUSİBET KAVRAMLARI BELÂ VE MUSİBET KAVRAMLARI Belâ: “Allah (c.c)’ın insanları denemek için verdiği maddî ve mânevî sıkıntı, dert, külfet” anlamındadır. Ayrıca belâ; “eskimek; denemek, sınamak; gam, musibet, darlık ve sıkıntı” gibi mânalarda da kullanılmıştır.[1] Cismi yıpratıp eskiten üzüntü ve keder olarak da tanımlanmıştır.[2] Teklif, külfetli bir işi yükleme ya da yükümlü kılma da belâ olarak ifade edilmiştir.[3] Yüce Allah (c.c) kullarını bazen, şükretsinler diye sevinç kaynağı şeylerle, bazen de sabretsinler
Nasılki Kur’ânı dinleyen, onu dinlemekten aldığı feyizle Allah kelâmı olduğunu hissedebîliyor ve ifade tarzına ve edebîyatına dikkat eden, ulaştığı insan üstü edebî zevk ve belağat seviyesiyle mûcize olduğunu anlayabiliyor ise onun gibi mânâlarını ve içindeki ilimleri anlayarak mütalaa eden bir kimse de o ilimlerin ve o mânâların asla âciz bir beşerin basit düşüncesinin mahsulü olamayacağını katiyen anlayabilir. Kur’ân-ı Kerîm, bütün peygamberlerin efendisi ve peygamberlik silsilesinin son halk
Nefsimizi nasıl terbiye edeceğiz? Bazı  dostlarımız –bilhassa gençler- “Nefsimizi nasıl terbiye edeceğiz?” sorusunu çoklukla soruyorlar. Burada hem kendi nefsimi terbiye etmek için, hem de soru soranlara faydalı olmak için bazı noktalar üzerinde duralım. Peygamberimiz düşmanla yapılan cihadı “küçük cihad”, nefisle yapılan cihadı “büyük cihad” olarak tarif eder. İsmail Hakkı  Bursevi, nefis için “7 başlı ejder” ifadesini kullanır. Elbette, bir ejderha ile savaşmak kolay değildir. Küçük cihadla büyük cihad, pek çok yönlerden bir
Tevekkül Ve Tembellik     TEVEKKÜL-TEMBELLİK             KUR’AN VE SÜNNETTE TEVEKKÜL Sözlükte; “Allah’a güvenmek” anlamındaki “vekl” kökünden türeyen tevekkül; “birinin işini üstüne alma, birine güvence verme; birine işini havale etme, ona güvenme” manasına gelir. Birine güvenip dayanan kimseye mütevekkil, güvenilene vekîl denir.[1] Tevekkül ıstılahta ise; “bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi” şeklinde tanımlanmaktadır.[2] Tevekkül, imanın ve
Yılbaşı ve Noel Kutlamalarının İslam’a Göre Anlamı Allahu Tealâ Şöyle Buyuruyor “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur." (Hûd, 113) Ey îmân edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin! Kendi aleyhinizde Allah’a apaçık bir delil kılmak ister misiniz? (Nisa, 144) Resulullah (asm) Şunları Bildiriyor “Kim bir kavme benzerse, onlardandır.” (Ebu Davud, Libas, 4031) “Muhakkak ki siz, kendinizden öncekilerin yoluna kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpatıp uyacaksınız, Hatta onlar (daracık) bir ke
Kudüs ve Mescid-i Aksa Filistin ve Kudüs konusunu detaylıca anlatabilir misiniz? Arkadaş çevremde çok farklı konuşmalar oluyor. Bu meselede yanlış düşünen arkadaşlarıma önceden davrandığım gibi samimi mi davranmalıyım yoksa aramıza mesafe mi koymalıyım?  Öncelikle ifade etmek isteriz ki kesinlikle arkadaşlığınızın bozulmasına değil onlara doğruyu anlatarak fikirlerinin düzelmesine, lütufla ıslahlarına çalışarak arkadaşlığınızın devam etmesine gayret gösteriniz. Onlara Cenab-ı Hak’kın şu ayetini hatırlatınız;; “وَلَا
 Hudus - İmkan Delili İle Gaye - Nizam Delili Mukayesesi Hudus:  Sözlükte “sonradan meydana gelmek” manasınadır. Allah’ın varlığını ispat için bir varlığın, olayın hatta bütünüyle alemin bir zamanlar yokken sonradan var olması manasını ifade eder. Sonradan meydana gelen, yaratılan şeye hâdis, onun yaratıcısına da muhdis denir. Varlık ve olayların bir yokluğun ardından, yani yok iken var olmaları durumu bir yaratıcının bulunmasının aklî bir zorunluluk olarak gerektirir. Her değişen şey, hâdistir, sonradan olmuştur. Her hâdis, mutlaka bir tek muhdise,