Makaleler
Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ olarak iki devreye ayırır. Genel olarak Osmanlı döneminde yaptığı çalışmalar Eski Said devresine rastlarken, Cumhuriyet döneminde yapmış olduğu hizmetler Yeni Said devresine ait olan hizmetleridir. Biz burada daha çok Yeni Said devresindeki faaliyetlerini nazar-ı dikkate alacağız.
Bedîüzzaman Hazretleri Yeni Said olarak hizmete başladığı günlerde memlekette çok büyük bir manevi tahribat yaşanmakta idi. Din eğitimi yasaklanmış, İman ve İ
ÇOCUKLUK YILLARI
“Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben, dokuz yaşından beri şefkatli vâlidemi görmediğimden sohbetinde bulunamadım. O hürmetli muhabbetten mahrum kaldığım ve üç hemşiremi de onbeş yaşımdan sonra göremedim.
Ömrümde mücerred kaldığımdan dünyada çocuklarım olmamasından, çocuklara karşı şefkatkârane zevklerinden, memnuniyetlerinden de mahrum kaldığım ile beraber bu noksaniyeti hissetmiyordum.”
***
“Eski zamanda, dağdağalı hayatımda hakkımda acib havadisler peder ve vâli
Cenab-ı Hak bizleri siz müşfik Üstadımızdan, Risâle-i Nur’dan ölünceye kadar ayırmasın. Siz ve Risâle-i Nur; dünyada mürşidimiz, âhirette şefaatçimizdir. Canımız, Nur-u Kur’ân ve iman olan Risâle-i Nur’a ve Kur’ân dellâlı olan siz Üstadımıza kurban olsun... Her şeyimiz Risâle-i Nur’a feda olsun...
Dualarınıza çok muhtaç talebeleriniz ve manevî evlatlarınız... İstanbul Hanımları. (Hanımlar Rehberi)
Risâle-i Nur’un neşrinde, bazı mübarek hanımlar ehemmiyetli fedakârlıklara mazhar olmuşlardır. Ri
Dine ve maneviyata dayanan müsbet olan İslamî milliyetçilik ise, bir buçuk milyar insanın kardeşliğini ve muhabbetini sahibine kazandırır. Hem kabir kapısına kadar değil, Cennette ebedi olarak devam edecek bir kardeşlik ve muhabbeti ve onlara şefaatçi olmak, faatlerinden istifade etmek ve âhirete gitse bile geride kalan Müminlerin dua ve sevablarından kazanmak gibi daha birçok faydaları kazandırır.
Birbirinizi tanımanız ve sosyal hayata ait olan ilişkilerinizi bilmeniz için sizi taife taife, mi
Risâle-i Nur tarihindeki önemli buluşmalardan birisi belki de birincisi Bedîüzzaman Hazretleri ile Ahmed Husrev Efendi arasında Barla’da gerçekleşmiştir. Bu vuslatın ihtişamı, bugünden geçmişe bakıldığında çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Zira tarih, bu vuslatın bereketiyle, milyonlarca mü’minin imanlarını kurtaracak hidâyet derslerini aldıklarına şahit olmuştur. Çünkü bu vuslat, Asrın İmamı olan Nur Risâleleri ’müellif’inin, ‘nâşir’ine yani eserlerini yayacak, muhtaç kalplere ve dimağlara ulaştı
Barla, 1926’dan beri muazzez bir üstâda mesken olmuştu; bu zât Bediüzzaman Saîd Nûrsî Hazretleri idi. Aynı zamanda Barla, Kur’ân’ın etrafındaki surların yıkıldığı, Müslümanların sâhipsiz ve hâmisiz kaldığı, âhirzaman fitnelerinin tüm şiddetiyle memleketi ve beşeriyeti istilâ ettiği bir zaman diliminde insanlığa iki cihan saadetini temin edecek yegâne ilaçları ihtiva eden Kur’ân’ın yepyeni bir mûcizesine de şâhitlik etmekteydi.
Bu mûcize Kur’ân’ın manevî bir tefsiri olan Nûr Risâlelerinin yazılm
Satırlar sayfalara, sayfalar külliyâta harf harf, kelime kelime nakşedilirken, dudaktan kalblere, kalblerden huzûra giden, nûr yolunun temelinin atıldığı yer olarak nazarımıza ilişir Barla.
Barla denilince akla ilkin Üstad Bedîüzzaman Hazretleri gelir ve çileyle örülü bir ömür… Sonra da, o demleri göremesek de Risâle-i Nûr eserlerin neşredildiği o zamana hayâlen gideriz.
Tarih 1926. Bedîüzzaman Saîd Nûrsî Hazretleri ve Barla… Ömrü çilelerle geçmiş bir zât ve bu çilelere şehâdet eden kent…
Kıy
Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ olarak iki devreye ayırır. Genel olarak Osmanlı döneminde yaptığı çalışmalar Eski Said devresine rastlarken, Cumhuriyet döneminde yapmış olduğu hizmetler Yeni Said devresine ait olan hizmetleridir. Biz burada daha çok Yeni Said devresindeki faaliyetlerini nazar-ı dikkate alacağız.Bedîüzzaman Hazretleri Yeni Said olarak hizmete başladığı günlerde memlekette çok büyük bir manevi tahribat yaşanmakta idi. Din eğitimi yasaklanmış, İman ve İsl
Günümüzde ‘Doğu Meselesi ya da Kürt Meselesi’ olarak anılan problem ne yazık ki yıllardan beri memleketimizin kanayan bir yarası durumundadır. Bu gün bu meselenin çözümü noktasında bütün düşünce sahiplerinin bir şeyler üretmeye başlaması ve olumlu yaklaşımlara girilmiş olması da sevindirici bir durumdur.
Biz de fikrî plandaki bu çözüm çalışmalarına Üstad Bedîüzzaman Hazretleri’nin fikirlerinden istifade ederek yapacağımız bir hulasa ile katkıda bulunmaya çalışacağız. Çünkü kendileri doğ