Barla, nârdan nûra hicretin adıdır

Satırlar sayfalara, sayfalar külliyâta harf harf, kelime kelime nakşedilirken, dudaktan kalblere, kalblerden huzûra giden, nûr yolunun temelinin atıldığı yer olarak nazarımıza ilişir Barla.

Barla denilince akla ilkin Üstad Bedîüzzaman Hazretleri gelir ve çileyle örülü bir ömür… Sonra da, o demleri göremesek de Risâle-i Nûr eserlerin neşredildiği o zamana hayâlen gideriz.

Tarih 1926. Bedîüzzaman Saîd Nûrsî Hazretleri ve Barla… Ömrü çilelerle geçmiş bir zât ve bu çilelere şehâdet eden kent…

Kıyâmete kadar devam edecek ma’nevî iklimin mi’mârı Hazret-i Üstâd, işte bu târihte Barla’ya gönderilir.

Cebren ikâmete mecbûr bırakılan bu mekânda, binler hatta on binler münevver kalbli neslin yetişmesine zemin hazırlanmıştır. “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; siz cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz” derken bu zeminin teşkîlinde ne çileler çekildiğini açıkça ifâde etmiştir. Sürgün olarak geldiği Barla’da, Saîd Nûrsî Hazretleri yüze yakın nûrun sönmez parçalarını talebelerine burada yazdırır.

Risâle-i Nûrun ekser kısmı burada yazılmış ve Hususen “İbn-i Sina gibi bir dâhi-yi hikmetin "Îmân ederiz, fakat akıl bu yolda gidemez" dediği, yeniden dirilmeyi anlatan 10. söz burada neşredilmiştir ki Risâle-i Nûr külliyâtında yazılan ilk eser bu haşir risâlesidir.

Badem ağaçlarının çiçek açtığı günlerin birinde kıyâmete kadar susmayacak olan nûrânî hakîkatler Kur’ân ve sünnet süzgecinden geçirilerek burada yazılmaya başlanmıştı. Bedîüzzaman Hazretlerinin yanında en sâdık talebesi ve yardımcısı Ahmed Husrev Efendi, Muhâcir Hâfız Ahmed ve Şamlı Hâfız Tevfîk gibi birçok talebesi bu mekânda âdetâ saff-ı evveli teşkîl etmişlerdir. Ki “Barla Sıddıkları” diye tesmiye edilen bu zâtlar Saîd Nursî Hazretlerinin en cefâlı ama en vefâkâr talebeleri olmuşlardır.

Barla ki Hazret-i Üstâdın ikinci vatanıydı. Orada 8-9 yıl ikâmete mecbûr bırakılmıştı…

Barla ki ibtidâ-i medrese-i Nûriyye…

Barla ki tohumun toprağa atılıp, neşvünemâ bulacağı hakîkat çekirdeklerin şerha şerha zerk edildiği yer… Ve bir damla suyun bir gün mutlaka okyanus olacağına inananlara, şâhid olan şehir!

Eğirdir’in coşkunluğu, Çam dağının aydınlık yüzü yansır bu şehre. Her taraf kuraklığa dûçar olurken rahmetle taşar bu nasîbli şehir.

Kutsal yolcuları gelip gitti belki ama silinmez ve taptâze hâtırâlarıyla bekler durur Barla. Acaba bir daha böyle bir misâfire mihmândarlık edebilecek miyim diye!

Kaynak: irfanmektebi.com