Sarık cübbe gibi bazı kıyafetler peygamber efendimiz zamanında kullanılmış bunlar yerel ve iklime bağlı kıyafetler bunları giymek neden sünnet ve sevap olsun ki?
Hadis kitaplarımızda sarıkla ilgili pek çok rivayetler vardır. Sevgili Peygamberimizin (sav) hadislerde sarığın faziletini beyan etmiş olması sünnet olduğunu gösterir. Örf olarak o dönemde Arapların sarmış olması sünnet olmasına engel değildir. Ancak sünnet olarak sarılan sarık ile örf olarak sarılan sarık arasında farklar vardır. Zira peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde " Müşriklerle bizim aramızı ayıran başa giyilen şey (takke) üzerindeki sarıklardır."[1]
Namazda sarığı sarmanın faziletine ait rivayetler de vardır. Bunlar her ne kadar zayıf da olsa “Kettani’ye” göre bunların bir araya gelmesi onları “hasen” derecesine çıkarır.
Sevgili peygamberimizin cüppe giydiğine dair de pek çok rivayet vardır. Bunlardan biri de “Peygamber (asm) kolları dar bir Rum cübbesi giymişti."[2] Rivatidir. Cüppenin de o dönemde örf olarak giyilmesi sünnet olmasına zarar vermez. Çünkü sevgili peygamberimizin yaptığı, yapmayı tavsiye ettiği ve Sahabe yaptığında ses çıkarmayarak tasvip ettiği şeylerin hepsi sünnet kapsamında değerlendirilir. Bunlar da üçe ayrılır.
Birincisi; Farz (vacip) nevinden olan sünnetlerdir. Kuran’ın bütün emir ve yasakları, ayrıca sevgili peygamberimizin Kuran ayetlerini izahı kapsamında değerlendirilen Kuran’da direk bulunmayıp Peygamberimizin haram kıldığı veya yapılmasına emrettiği emirlerin hepsidir. Bu konuda Bediüzzan hazretleri şöyle buyurur. "Sünnet-i Seniyenin meratibi (mertebeleri) var. Bir kısmı vâcibdir (farzdır), terkedilmez. O kısım, Şeriat-ı Garra'da tafsilâtıyla beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez (değişmez)." “Farz ve vâcib kısımlara zâten ittibaa mecburiyet var."[3]
İkincisi; Nafile nevinden olan sünnetlerdir. Bunlar da ikiye ayrılır:
Sonuç itibariyle Gerek farz ve vacip gerekse nafile ve adap nevinden sünnetlere uymak her an sevgili Peygamberimzi (sav) , Şeriatı, Şeriatı koyan Allah’ı (cc) akla getirir. Böylelikle Kişi Huzur-u daimi denen Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğunu düşüncesiyle hareket eder. Her an Allah’ın rızasını kazanmaya çalışır. Evet “Sünnete ittibâ‘ etmeyen, tenbellik ederse, hasâret-i azîme; ehemmiyetsiz görürse, cinâyet-i azîme; tekzîbi işmâm eden tenkîd ise, dalâlet-i azîmedir.”[6]
Ayrıca sarık hakkında aşağıdaki linklere bakabilirsiniz.
https://risale.online/soru-cevap/sarik-sunneti
https://risale.online/soru-cevap/sarik
https://risale.online/soru-cevap/sarigin-ucunu-sagdan-sarkitma
https://risale.online/soru-cevap/bedirde-melekler
[1] Tirmiz, Libâs, 42.
[2] Tirmizi, Libas, 1768.
[3] Lemalar, 67.
[4] Lemalar, 67.
[5] Lemalar, 67.
[6] Lemalar, 61