VAKİT NAMAZLARINI CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ NEDİR?
Sevgili Peygamberimiz (sav) farz kılınışından itibaren hayatının son zamanlarına kadar beş vakit namazı sürekli kendisi cemaate imam olarak kıldırmış, Müslümanları da namazları cemaatle kılmaya teşvik etmiştir. Cemaatin önemini belirten çok sayıda hadis bulunmaktadır. Aşağıda gelen hadislerden istifade ve hareketle Hanbelîler beş vakit namazın cemaatle kılınmasının, erkekler için farz-ı ayın, Şâfiîler ise farz-ı kifâye olduğunu söylemişlerdir. Hanefî ve Mâlikîlere göre ise Cuma namazı dışındaki farz namazları cemaatle kılmak, gücü yeten erkekler için müekked sünnettir.
CEMAATLE NAMAZ KILMAK İLE İLGİLİ HADİSLER
Cemaatle Namazın Önemi ve Sevabı
İbni Ömer (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir. ”[1]
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde ve çarşı pazarda kıldığı namazdan yirmi beş kat daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp, sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe, melekler ona: Allahım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı! diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir. ”[2]
Kendisine Amr İbni Kays da denilen meşhur müezzin Abdullah İbn Ümmü Mektûm, ‘Yâ Resûlellah! Kuşkusuz, Medine’nin zehirli haşereleri ve yırtıcı hayvanları çoktur, dedi. Resûlullah (s.a.v), “Hayye ‘ale’s–salâh, hayye ‘ale’l–felâh’ı işitiyor musun? Öyleyse mescide gel” buyurdu.[3]
Câfer bin Amr, babasının şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
“Resûlullâh’ı (bir koyunun) ön kolundan kesip yerken gördüm. O anda namaza çağrıldı. Hemen ayağa kalktı, elindeki bıçağı bir tarafa bıraktı ve yeniden abdest almadan namaza durdu.” [14]
Cemaati Terk Etmenin Tehlikesi
Ebû Hüreyre(r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adamacemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım. ”[4]
İbn Mes’ûd (r.a) şöyle dedi:
“Yarın Allah’a müslüman olarak kavuşmak isteyen kimse, şu namazlara ezan okunan yerde devam etsin. Şüphesiz ki Allah Teâlâ sizin peygamberinize hidayet yollarını açıklamıştır. Bu namazlar da hidayet yollarındandır. Şayet siz de cemaati terkedip namazı evinde kılan şu adam gibi namazları evinizde kılacak olursanız, peygamberinizin sünnetini terketmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terkederseniz sapıklığa düşmüş olursunuz. Vallahi ben, nifakı bilinen bir münafıktan başka namazdan geri kalanımız olmadığını görmüşümdür. Allah’a yemin ederim ki, bir adam iki kişi arasında sallanarak namaza getirilir ve safa durdurulurdu”. Müslim’in bir rivayetinde İbn Mes’ûd şöyle demiştir: “Şüphesiz Resûlullah (s.a.v) bize hidayet yollarını öğretmiştir. İçinde ezan okunan mescidde namaz kılmak da hidayet yollarındandır”.[5]
Ebu’d–Derdâ (r.a) şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu (s.a.v)’i: “Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu halde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer” buyururken işittim.[6]
Âişe -radıyallâhu anhâ- da şöyle demiştir:
“Kim ezânı işitir de câmiye gitmezse, hayrı istememiş veya kendisi hakkında hayır murâd edilmemiş olur.”[12]
Bütün Gece Namaz Kılmış Gibi Sevab
Osman İbn Affân (r.a) şöyle dedi:
Resûlullah (s.a.v)’i: “Yatsı namazını cemaatle kılan kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibidir. Sabah namazını cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir”.[7]
Tirmizî’nin Sünen’deki rivayeti şöyledir: Osman İbn Affân (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Yatsı namazında cemaatte bulunan kimseye, gecenin yarısına kadar namaz kılmış gibi sevap vardır. Yatsı ve sabah namazlarında cemaatte bulunan kimseye ise, bütün gece namaz kılmış gibi sevap vardır. ”[8]
Ecrini Bilselerdi Emeklerlerdi
Ebû Hüreyre (r.a)‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Münafıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa cemaate gelirlerdi. ”[9]
Faziletini Bilselerdi Yarışır, Kura Çekerlerdi
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“İnsanlar ezan okumanın ve namazda birinci safta bulunmanın ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur’a çekmek zorunda kalsalardı kur’a çekerlerdi. Şayet camide cemaate erken yetişmenin ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, birbirleriyle yarışa girerlerdi. Eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi. ”[10]
Günahların Yok Olmasının Çaresi
Resûlullah sallallahu (s.a.v) şöyle buyurdu:
“–Size, Allah’ın kendisiyle günahları yok edip, dereceleri yükselttiği amelleri haber vereyim mi?”. Ashâb-ı kirâm:
“–Evet, haber veriniz ey Allah’ın Resûlü!” karşılığını verdiler. Resûlullah (sav.) Efendimiz:
“–Güçlüklere rağmen abdesti güzelce almak, mescitlere doğru çokça adım atmak ve bir namazdan sonra diğerini gözlemektir. İşte, bekleyeceğiniz en faziletli nöbet (ribât) budur” buyurdu. [11]
Savaşta Bile Cemaatle Namaz
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle anlatmaktadır:
“Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir sefer esnâsında, Dacnân ile Usfân arasında konaklamıştı. Müşrikler:
«–Onların bir namazları vardır ki, onlar için babalarından ve evlâtlarından daha kıymetlidir. Bu namaz ikindi namazıdır. Hazırlığınızı yapın, üzerlerine toptan hücûm edin!» dediler.
Bunun üzerine Cebrâîl -aleyhisselâm-, Allah Resûlü’ne gelerek savaş esnâsında cemaatle namazın nasıl kılınacağını târif eden Nisâ Sûresi’nin 102. âyetini getirdi.”[13]
Yâni şartlar ne olursa olsun, hattâ harp hâlinde bile olunsa, Müslümanlar için namazı ertelemek ve cemaatle kılınmasını terk etmek mevzubahis değildir.
Sarık sünnetinin ehemmiyeti için bakınız;
https://www.risale.online/soru-cevap/sarik-sunneti
[1] Buhârî, Ezân 30, (I,158); Müslim, Mesâcid 249 (I,450).
[2] Buhârî, Ezân 30 (I,158-159); Müslim, Mesâcid 272, (I,459)
[3] Ebû Dâvûd, Salât 46, (I,375). Nesâî, İmâmet 50, (II,108-109).
[4] Buhârî, Ahkâm 52, (VIII,127); Ezân 29, (I,158); Müslim, Mesâcid 251–254, (I,451-452).
[5] Müslim, Mesâcid 256–257, (I,453); Nesâî, İmâmet 50, (II,108-109).
[6] Ebû Dâvûd, Salât 46, (I,371); Nesâî, İmâmet 48(II,106-107).
[7] Müslim, Mesâcid 260, (I,454).
[8] Ebû Dâvûd, Salât 47, (I,376).
[9] Buhârî, Mevâkît 20, (I,141); Ezân 34, (I,160); Müslim, Mesâcid 252, (I,451-452).
[10] Buhârî, Ezân 9, (I,152); 32, (I,159); Müslim, Salât 129, (I,325).
[11] Müslim, Tahâret, 41
[12] Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 57
[13] Tirmizî, Tefsîr, 4/21
[14] Buhârî, Ezân, 43

