Ahir zamanda gençlerde görülen bir sürü kötü ahlak var. Bediüzzaman Hazretleri Risalelerinde enaniyeti geniş bir şekilde ele alıp izahlar yapmış. Peki bu zamanın gençlerinde bulunan şiddetli enaniyet ve ego için ne tür çözümler ortaya koymuş?
Bu problemin birçok sebebi ve birçok çözüm yolu bulunmaktadır. Sosyolojik, psikolojik ve dinî birçok boyutu vardır. Fakat her birisini incelemek bir makale hatta kitap konusu olabilecek kadar geniş olduğu için bizler burada tamamını zikretmek yerine bazı temel esasları maddeleyeceğiz. Buna göre aşağıda maddelenen şu dört temel esas Allah'ın izniyle bu problemin çözümü için büyük oranda yeterlidir.
Arapça’da enâniyyet, bencillik anlamına gelmektedir. Kurân’da, hadiste ve diğer İslâmî kaynaklarda, günümüzde bir ahlâk ve psikoloji terimi olarak kullanılan “insanın yalnız kendisiyle ilgilenmesi, ilişkide bulunduğu herkesi ve her şeyi kendi yararına kullanma isteği” (egoizm) ve “kendini üstün görme, dolayısıyla kendini her şeyin amacı olarak kabul etme eğilimi” (egosantrizm) anlamındaki enâniyeti yeren pek çok ifade bulunmaktadır.[1]
Ene aslında insanın Rabbini bilmesi ve tanıması için Allah’ın ona verdiği vehmi ve farazi bir duygudur. Hakikatte olmadığı halde var olarak kabul ettiğimiz vahid-i kıyasi dediğimiz bir ölçme anlama ve tanıma yöntemidir. Ene için bakınız; https://risale.online/soru-cevap/ene-1
Ancak doğru kullanılmadığında farklı sonuçlar ortaya çıkmakta, yukarıdaki tanımların altına girmektedir. İmam Gazzâlî Hazretleri insanın kendisi dışındaki her şeyle ve her insanla olan bütün ilişkilerinin temelinde ben merkezli bir yaklaşımın bulunduğunu ifade etmiştir. Buna göre insan kendini herkesten üstün ve seçkin kılmak istemekte; bunun için de diğer bütün faaliyetleri gibi başka insanlarla ilişkilerini de temelde kendi yetkinliğini geliştirme amacına uygun olarak düzenlemektedir. Çünkü “her insanın içinde Firavun’a, ‘Ben sizin en yüce tanrınızım’ dedirten bir şey vardır. Bu yüzden insan kendini her şeyin amacı ve her şeyi de kendi “vehmî kemal”inin aracı olarak düşünür. İmam Gazzâlî Hazretlerine göre insanlar bu yanlış ve tehlikeli yetkinlik anlayışı ve egoizmden ancak sağlıklı bir din ve ahlâk telakkisi sayesinde kurtulabilirler.[2]
1) Acz ve Fakr Hususunda Farkındalık Oluşturmak: Gençlerde bu problemlerin sıklıkla ortaya çıkması ve yaygınlaşması temel sebep olarak yaşadığımız bu asrın enaniyet asrı olması denilebilir. Nitekim insanlar, çağın ilerlemesi ve teknolojinin gelişmesi ile her şeyin kendileri için kolay olduğunu, her bir şeyi yapmaya kendilerinin gücünün yeteceğini zannetmektedirler. Bu itibarla ahir zamanın müceddidi olan Bediüzzaman Hazretleri bu asırda mesleğinin düsturlarından iki tanesinin acz ve fakr olarak belirtmiştir. Bu kavramlar iyi anlatılmalı ve farkındalık oluşturulmalıdır. Kişinin hiçbir şeye gücü yetmeyecek kadar aciz olduğu ve hiçbir ihtiyacını karşılayacak zenginliğe malik olmadığı devamlı hatırlatılmalıdır. Bu, kendisinin aslında ancak Cenab-ı Hakk’ın izni ve iradesi ile bazı şeylere güç yetirebildiğini, Allah isterse onu dünyada da ahirette güçsüz, fakir ve aciz kılacağını anlamasında yardımcı olacaktır.
Acz ve fakr için bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/acz-ve-fakr-1;
https://risale.online/search?q=acz%20fakr%20sefkat&p=1
2) Enaniyetin ve kibrin İslâm’ın yasakladığı bir olgu olduğunu anlatmak gerekmektedir: Nitekim bir âyette “Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara erişebilirsin."[3] buyrulmuştur.
Lütfen bakınız; https://risale.online/soru-cevap/kibir-ve-enaniyet
3) Sünnet-i Seniyyeye tabi olmak: Zira Efendimiz (s.a.v) en mütevazı kimse idi. Daima diğergam ve isâr sahibiydi. Ben merkezci değil, insan ve toplum merkezciydi. Bu hususta hadis-i şerifler ve Peygamberimizin (sav) hayatı iyice anlatılmalıdır.
4) Gaye-i Hayal Olmazsa Enaniyet Kuvvetleşir: Kişilerin bencilliğinin ve ben merkezciliğinin önüne geçmenin bir önemli yolu da önlerine bir hayal ve hedef koymaktır. Bir dava şuuru vermektir. Davası uğruna, dini ve vatanı için hareket etmesini sağlamaktır. Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Bir gaye-i hayâlî olmazsa, yahud nisyân (unutma) basarsa, ya tenâsî edilse (unutur gibi yapma), elbette zihinler enelere dönerler. Etrafında gezerler. Ene kuvvetleşiyor, bazen sinirleniyor. Delinmez nahnü (biz) olsun. Enesini sevenler, başkaları sevmezler.”[4]
Yani gaye-i hayâl olan idealler, amaçlar, hedefler, sevdalar olmazsa, enâniyet kuvvetleşir. Bir insanın gaye-i hayâlî demek olan din ve mukaddesat, ümmet ve millet, memleket ve vatan, emniyet ve asayişe hizmet davası, sevdası, ileriye dönük ufku, derdi, düşüncesi, sevdası, gelecek için olan planları olmazsa insan içine kapanır. Kendinde boğulur veya kendinde takılır. İnsanların zihinleri, düşünceleri ve insanların bütün çalışmalarının amaçları yalnız kendilerini düşünmeye, bencilliğe yani enelere dönerler.
Başta da ifade ettiğimiz gibi bu problemin başlı başına izahı çok uzun olacaktır. Bu noktada biz en temel sebepleri ve çözüm yollarını ifade etmeye çalıştık. Bu mesele üzerine daha çok söylenecek söz ve eklenecek maddeler vardır. Ancak şu dört temel esas bu problemin halli için büyük oranda yeterlidir biiznillah.
Ayrıca bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/nefsi-terbiye
https://www.risale.online/soru-cevap/cocuk-terbiyesi
[1] Hayati Hökelekli, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995, c.11, s. 170-171
[2] Ebû Hâmid Muhammed el-Gazzâlî, İḥyâʾü ʿUlûmi’d-Dîn, Dârü’l-ma‘rife Beyrut 1402-1403/1982-83; Beyrut, ts., c.3, s.281
[3] İsra, 37
[4] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.333