Farz namazlardan sonra okunan Salâten Tüncînâ duâsının kaynağı nedir? Kimden gelmektedir? Sünnette var mıdır?
Peygamber Efendimiz’(sav)e salavât okumak, Allah Teâlâ Hazretleri’nin bizlere bir emridir. Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurur: "Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere (sav) salât ederler. Ey îmân edenler! (Siz de) ona salât edin ve (ona) teslîmiyetle selâm verin!"[1]Resul-ü Ekrem’(sav)in de ona salavât getirmeye teşvîk eden pek çok hadisleri vardır. Bir tanesinde şöyle buyurmuştur: "İnsanların kıyamet günü bana en yakın olanı, bana en çok salavât okuyanıdır."[2]
Allah ve Resulü’(sav)nün emir ve tavsiyeleri üzerine, tarih boyunca ümmet-i Muhammed (sav) değişik şekillerde pek çok salavâtlar okumuş ve yazmışlardır. Bu salavâtlarda ümmetin büyükleri olan o zâtlar, Peygamberimiz’(sav)e, O’nun yüce faziletlerini zikrederek salâtüselâm getirmişlerdir.
Meselâ; Hz. Ali’nin (r.a), Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin (k.s), Seyyid Abdulkâdir-i Geylanî Hazretleri’nin (k.s), Ahmed-i Bedevî Hazretleri’nin (k.s) ve daha pek çok evliyânın salavâtları meşhur olmuş ve bugün de okunmaktadır. Salâten Tüncînâ da bu meşhur salavâtlardan biridir.
Esasen bir amelin makbûl ve sünnete uygun olması için aslının sünnette olması yeterlidir.
Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:
“…asılları Kitap ve Sünnetten ahzedilmek (alınmak) şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan (yerleşik) usûl ve esâsât-ı sünnet-i seniyeye (sünnetin asıllarına ve temellerine) muhâlefet ve tağyîr etmemek (zıt olup bozmamak) şartıyla, bid’a değillerdir.’’[3]
Farz namazlardan sonra Salâten Tüncînâ okumanın sünnete uygunluğunu şu hadîs-i şerîf açıkça gösteriyor:
“Peygamberimiz’(sav)e “Hangi duâ Allah katında makbûldür?” diye sorduklarında “Gecenin son kısımlarında ve farz namazların arkasında yapılan duâdır” buyurmuştur.”[4] Demek ki, farz namazın hemen arkasından duâ etmek bizlere Peygamberimiz’(sav)in bir tavsiyesidir. Peygamber Efendimiz’e salât okumanın manâsı ise, O’na rahmet duâsı etmektir. Salâten Tüncînâ okumakla, en makbûl bir duâ olan salavât ile namazın arkasında duâ etmiş oluyoruz.
Hem bunun gibi, farz namaza kâmet edildikten sonra, duâ okumaya teşvik eden bir hadîs-i şerîf de şöyledir:
“İki saat var ki o saatlerde duâ edenin duâsı reddedilmez; Namaza kâmet getirildiğinde ve savaş için Allah yolunda saf tutulduğunda.”[5]
Bu iki hadisten anlaşılıyor ki farz namazın öncesi ve sonrasında duâ etmek Allah Resulü’(sav)nün tavsiyesi olan sünnetlerdir. Salâten Tüncînâ okumakla hem bu sünnet yerine gelmiş oluyor hem de namazın kabul olmasına bir vesîle olması ümid ediliyor. Çünkü iki makbûl duâ arasında yapılan duâ makbûl olur. Meselâ, farza başlarken okunan Kâmet Duâsı, bizzât Peygamberimiz’(sav) in ümmete ders verdiği bir salavâttır. Namaza başlarken Kâmet Duâsını ve selâmdan sonra da Salâten Tüncînâ’yı okumakla, namazımızı iki makbûl duâ olan iki salavât arasına almış oluyor ve inşâallâh bunun kıldığımız namazın makbûliyetine bir sebep olacağını ümid ediyoruz.
Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri şöyle der: "Duâ edileceği vakit, istiğfâr (tevbe) ile mânevî temizlenmeli, sonra makbûl bir duâ olan salavât-ı şerîfeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve âhirde (en son) yine salavât getirmeli. Çünkü iki makbûl duânın ortasında bir duâ makbûl olur."[6]
Salâten Tüncînâ, salavâtlar arasında en çok bilinen birkaç salavâttan biridir. Bediüzzaman Hazretleri onu kısaca şöyle tarîf eder: "Âlemce meşhur ve gayet mücerreb (faydası çokça tecrübe edilmiş) ve umum aktabların merğûbu (kutup makamındaki büyük evliyâlarca rağbet görmüş) bir salavât-ı şerîfedir."[7]
Bu salavâtın gayet zengin olan manâsı şöyledir: "Yâ İlâhenâ! Efendimiz Hazret-i Muhammed’(sav)e, mübârek nesline ve ehl-i beytine salât eyle. Öyle bir salât ile ki, bizi onun hürmetine her türlü tehlike ve âfetten kurtar. Onun bereketine bütün ihtiyaçlarımızı gider. Onun vesîlesiyle bizi günahlarımızın kirlerinden temizle. Onun şerefine bizi en yüksek derecelere çıkar. Gerek hayatta iken, gerekse öldükten sonra bizi hayırlı işlerde varılabilecek en uç noktalara ulaştır. Ey bütün duâları işitip cevap veren Mücîb. Âmin (Bizim de duâlarımızı kabul buyur). Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur."
Salâten Tüncînâ pek çok duâ kitabında geçmekle beraber bunların en meşhuru Delâil-i Hayrât’tır. Delâil-i Hayrât, en meşhur, en muteber ve en faziletli salavâtların toplandığı bir kitaptır. 1400’lü yıllarda yaşamış olan Şâzelî şeyhlerinden Süleyman Cezûlî Hazretleri tarafından, meşhur salavâtlar toplanarak yazılmıştır.
Böyle, amellerin daha faziletli olan şeklini ararken cemaatin âdet ve tercihinin önemli olduğunu Bediüzzaman Hazretleri şöyle anlatır: “Böyle efdaliyet (hangisi daha faziletli olduğu) meselesinde, kabûl-ü âmmeyi (umumun kabulünü) ihsas eden (gösteren) âdet-i cemaat (cemaatin uygulaması) medâr-ı tercihtir (tercih sebebidir). Âdet-i İslâmiye nasıl gelmiş, o daha efdaldir.”[8]
Netice olarak; Salâten Tüncînâ okumak, namazdan sonraki tesbihâtı topluca yapmak, farzdan önce üç İhlâs okumak gibi asılları sünnetten kaynaklanan ve ibadet olan âdetler sünnete uygundur, bid’a değillerdir. Tarih boyunca ehl-i sünnet âlimlerinin destekleyip itiraz etmemeleri sebebiyle cemaatin âdeti haline gelmiş olmaları da makbûliyet ve faziletlerinin başka bir yönden göstermektedir.
[1] Ahzâb, 33/56.
[2] Tirmizî, Vitir 21
[3] Lemalar, Hayrât Neşriyât, 2015 s. 57
[4] Tirmizî, Daavât, 79
[5] Ebû Dâvûd, Cihâd 39
[6] Mektûbat, Hayrât Neşriyât, 2015, c. 1, s. 123
[7] Meâlli Büyük Cevşen, Hayrât Neşriyât, 2015, s. 139
[8] Barla Lâhikası, Hayrât Neşriyât, 2016, s. 329