ACZ: Güçsüz olmak, kudreti olmamak, zayıflık, güç yetirememek, bir şeyi yapmak veya bir işi yapacak kudreti olmamak, her şeyde geri kalmak anlamında kullanılmaktadır. Kudretin zıddıdır.
Bediüzzaman Hazretlerine göre acz, varlıkların kendisini inciten, korktuklarını defedecek ve ihtiyaçlarını giderecek kişinin zatına ait bir kudretten mahrum olmasıdır. Başka bir ifade ile insanın kendi fiillerini, amellerini ve davranışlarını yaratacak bir kudretinin olmamasıdır. Ona göre acz, bütün varlıkların ortak bir özelliğidir. Acz, Hz. Üstad'ın insanları Allah'a (cc) ulaştırmak için Kur'ân'dan istifade ederek ortaya koyduğu acz, fakr, şefkat ve tefekkür yolunun dört esasının birincisidir.
Bediüzzaman Hazretlerine göre acz, insanları Cenab-ı Hakk'a ulaştıran en kısa ve en selametli bir yoldur.
Acz de, aşk gibi Allah’a îsâl eden yollardan biridir. Ama acz yolu aşktan daha kısa ve daha selâmetlidir.1
İnsan aczini idrak etmekle ubudiyet yoluyla mahbubiyet (Allah'ın (cc) sevdiği kulluk) makamına erişir.
Fâtır-ı Hakîm, insanın mâhiyet-i ma‘neviyesinde nihâyetsiz, azîm bir acz ve hadsiz, cesîm bir fakr derc etmiştir. Tâ ki, kudreti nihâyetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınâsı nihâyetsiz bir Ganiyy-i Kerîm bir zâtın hadsiz tecelliyâtına câmi‘ geniş bir ayna olsun.2
Cenâb-ı Hak, hadsiz kudretini ve nihâyetsiz rahmetini göstermek için, insanda hadsiz bir acz ve nihâyetsiz bir fakr derc eylemiştir.3
Bununla birlikte kişinin aczini insanlara değil Allah'a (cc) karşı göstermesi gerektiğine şöyle dikkat çeker:
Yanlış anlaşılmasın- acz ve fakr ve kusurunu Cenâb-ı Hakk’a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.4
Hz. Üstad, varlıkların aczleri ile Yüce Allah'ın (cc) kudretini ilan ettiğini ifade eder. İnsan yaratılış itibariyle çok nazik ve nazenin yaratılmıştır. Dünyada sıkıntı ve meşakketler cihetiyle çok aciz, güçsüzdür. Başına gelebilecek şeyleri engelleyecek güce sahip değildir. Örneğin kalp atışlarını takip edemez, midesini kontrol edemez. Kendi hastalıklarını engelleyemez. Mesela hayatının devamı için dünyayı döndürerek geceyi götürüp, gündüzü getiremez. Rüzgârları estirip, bulutları hareket ettirerek yağmuru yağdıramaz. Soğuğu kaldırıp sıcağı getiremez. Her sabah güneşi doğduramaz. Yakınlarının hayatlarında karşılaşacakları musibetleri engelleyemez. Özetle; gücü aslında hiçbir şeye yetmez. Bediüzzaman Hazretleri insanın aczını şu ifadelerle nazara vermektedir:
İ‘lem ey mağrur, mütekebbir mütemerrid nefis! Sen öyle bir za‘fiyet ve aczlik, fakirlik ve miskinlik gibi hâllere mahalsin ki, ciğerlerine yapışan ve çok büyütüldükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukāvemet edemezsin. Çünki o mikrop seni her vakit yere serer, öldürür.5
Ey kibirli, kendini büyük gören ve inatçı nefsim, iyi bil ki: Sen zayıflığın, güçsüzlüğün ve ihtiyaç içinde olmanın merkezindesin. Her şeye muhtaç, her an yardıma düçar bir varlıksın. Mesela senin ciğerlerine tutunan ve mikroskopla ancak görülebilen küçücük bir mikroba bile karşı koyacak gücün yoktur. İnsanın bütün büyüklük iddiaları, bir mikropla alt üst olur. Koca ordular, zenginlikler, teknoloji hepsi bir virüs veya mikrop karşısında aciz kalabilir. İnsan, bir damla mikrobun bile kendisini yere serebildiğini düşünmeli, Rabbine olan muhtaçlığını anlamalıdır.
FAKR: Sözlükte fakirlik, yoksulluk, eksiklik ve ihtiyaç olan şeyin yokluğu anlamına gelmektedir. Fakir ise ancak ailesinin geçimini sağlayacak bir mala sahip olana denir. Istılah olarak fakr, kalbin varlıklara bağlı ve tabi olmayarak yalnız Cenab-ı Hakk'a bağlanması demektir. Fakr, bütün varlığı terk etmek ve hiçbir varlığı görmemek yalnız maksut olan Yüce Allah'ı (cc) görmek anlamında da kullanılmaktadır.
Fakrın üç önemli özelliği bulunmaktadır: Birincisi: Kullukta fani olmak. İkincisi: Allah'a (cc) itaatte süreklilik. Üçüncüsü: Nefsin ayıplarını görmek...
Bediüzzaman Hazretlerine göre fakr, her şeyde Allah'a (cc) muhtaç olduğunu hissedip O'ndan istemektir.
Fakr, Hz. Üstad için bir meşreptir. Risale-i Nur'un dört esasından biridir. Kâmil insanlar dahi bu fakr ile övünmüşlerdir.
Kâmil insanlar fakr ile fahr etmişler. -Sakın yanlış anlama! Allah’a karşı fakrını hissedip yalvarmak demektir. Yoksa fakrını halka gösterip dilencilik vaz‘iyetini almak demek değildir.6
Ona göre fakr, yoksullukla insanlara el açarak dilencilik yapmak değildir. Bediüzzaman'ın düşüncesinde insanın sonsuz bir fakrı vardır. Bu fakr ise bir ölçü âleti veya bir ayna gibi ilahî rahmetin zenginliğini göstermektedir. Rızkın verilmesinin ve nimetteki lezzeti tatmanın bir sebebidir. Fakr, manevi zenginlik için bir hazinedir. Kulluğun bir esasıdır. Cenab-ı Hak sonsuz rahmetini göstermek için insana bitmez bir fakr vermiştir.
Acz ve zaafın, fakr ve ihtiyacın ölçüsüyle kudret-i İlâhiye ve gınâ-yı Rabbâniyenin derecât-ı tecelliyâtını anlamaktır. Nasıl ki açlığın dereceleri nisbetinde ve ihtiyacın envâı mikdarınca, taâmın lezzet ve derecâtı ve çeşitleri anlaşılır. Onun gibi, sen de nihâyetsiz aczin ve fakrın ile nihâyetsiz kudret ve gınâ-yı İlâhiyenin derecâtını fehmetmelisin.7
Fâtır-ı Hakîm, insanın mâhiyet-i ma‘neviyesinde nihâyetsiz, azîm bir acz ve hadsiz, cesîm bir fakr derc etmiştir. Tâ ki, kudreti nihâyetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınâsı nihâyetsiz bir Ganiyy-i Kerîm bir zâtın hadsiz tecelliyâtına câmi‘ geniş bir ayna olsun.8
İnsan bir diğer cihetle de çok fakirdir. Birçok ihtiyacı vardır ama bunları karşılayacak güce sahip değildir. Örneğin insanın yaşamak için havaya, güneşe, gece ve gündüze ihtiyacı vardır. Ancak insanın kendi serveti ile bu ihtiyaçlarını karşılanması, gece ve gündüzü satın alması mümkün değildir. Yani insan hem çok acizdir hem de çok fakirdir.
Ancak insanı bu kadar acizlik ve fakirlik içerisinde sonsuz bir güce ve zenginliğe ulaştıran bir sır vardır. Bu ise iman ve ibadettir. Eğer insan güçsüzlüğünü ve fakirliğini anlayarak sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbine yönelir; ona zikreder, ona sığınır, ona secde eder ve ona dua ederse hulasa ona ibadet ederse büyük bir güce ve zenginliğe dayanmış olur.
Ayrıca Bakınız:
Acz ve Fakrın Tevhide Delil Olması
Acz-i Mutlak, Fakr-ı Mutlak, Şükr-ü Mutlak, Şevk-i Mutlak
Risale-i Nur'un Takip Ettiği "Acz, Fakr, Şefkat ve Teffekkür" Esasları
Bediüzzaman, Mesnev-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 198
Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 113
Bediüzzaman, Lem'alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 9
Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 86
Bediüzzaman, Mesnev-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 80
Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 17
Bediüzzaman, Tılsımlar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 21
Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 113

