İnsanların irade oluşturma ve karar verme merkezleri olan kalpleri bir sayfa gibidir. Bu sayfaya düşen irade ve karar, insanların kendilerinden zannedilir. Hâlbuki bu işte insanlar sadece birer uçturlar. O ucu tutan bir kalem, kalemi tutan bir el ve elin ait olduğu bir zat vardır. Bu zat ise, eşya gibi kalplerde de tasarruf sahibi olan Allah’tır. Allah’ın istediği şeyler insanların kalplerine irade ve karar olarak düşerler. (Gazâli, Kitabu’l-Erbain, s. 236-237)
Yukarıda geçen yeri izah eder misiniz?
Kıymetli kardeşimiz;
Öncelikle bu ifadeler tercüme olduğu için farklı anlamalar ve aktarmalar mümkün olabiliyor. Onun için bu ifadelerin asıl nüshalarından bakılmasında mananın sıhhati noktasında ciddi maslahat görüyoruz. Biz bu tercümenin sıhhatli olduğunu nazara alarak şöyle bir izah yapabiliriz;
İslam âlimleri kaderi, Izdırârî ve ihtiyârî kader şeklinde ikiye ayırmışlar.
İhtiyarî kader; insanın cüz'î irâdesiyle hür bir şekilde tercih yapabilmesidir. Hayrı şerri, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini ve günahı sevabı insanın serbestçe seçip dileyebilmesidir. Elbette hayır ve şer tüm fiillerin yaratıcısı Allah’tır. Burada kul cüz'î irâdesiyle sadece diler ve bir tercihte bulunur, Rabbimiz de o fiili yaratır. Şerleri, fenalıkları Rabbimiz yasakladığı halde insan kendi irâdesiyle istediği için nihayetinde mesuliyeti de kendisi çeker. Zira fenalıkları, günahları isteyen insanın kendisidir. Onun için zerre kadar hayır ve şer işlese mutlaka karşılığını görür.
Izdırârî kader ise; tamamen insan irâdesinin dışında Rabbimizin takdir ve hikmetiyle meydana gelen kaderdir. Bizim var olmamız, varlıklar içinde insan olmamız, vücudumuzdaki hücre ve sistemlerin işleyişi, kadın ya da erkek, sarışın ya da esmer, hangi memlekette hangi anne-babadan dünyaya geldiğimiz gibi bütünüyle Rabbimizin takdiriyle olan kaderdir.
Bu mühim ve derin mesele 26. Söz Kader Risalesi’nde (Bak. Tılsımlar, 80) detaylı izah edilmiştir. Aşağıdaki linklerden de bu konuyla alakalı detaylı malumat elde edilebilir. Biz ihtiyârî ve ızdırârî kader konusunu burada kısa kesip İmâm Gazzâli Hazretlerinin ifade ettiği kısma geçelim.
Üstad Bediüzzaman, 15. Mektub’da her ne kadar insanın küçük dairede bir irâdesi, ihtiyarı söz konusu ise de büyük dairede hüküm ve tercih sahibinin yalnızca Allah olduğunu, kâinattaki tüm sistemlerin ve varlıkların planlanmasında ve idaresinde mutlak irâde ve idare sahibinin sadece ve sadece Cenâb-ı Hak olduğunu beyan eder. Kader söylese iktidar-ı beşer konuşmaz, cüz-i ihtiyârî susar der. Bu iddiasına delil olarak da ‘’Bununla beraber, Allah (sizin serbestçe istemenizi) dilemedikçe, (siz)isteyemezsiniz!’’ (İnsan Sûresi, 76/30) ayetini delil getirir. (Bak. Mektubat-1, 41)
Elbette her şeyde olduğu gibi kalplerde de hakiki tasarruf sahibi ancak Allah’tır. Aksini düşünmek ve iddia etmekse mümkün değildir. Çünkü Rabbimizin mutlak İrade sıfatı bunu gerektirir. Bizdeki cüzî dileme kabiliyeti dahi Rabbimizin küllî irâdesinden verilmiştir. Bütün varlıklar bir araya gelse Allah’ın dilemediği, istemediği bir şeyi yapamazlar. Bizlerdeki dileme de dilediklerimizin meydana gelmesi de Allah’ın emri ve izni dairesindedir. Ancak yanlış anlaşılmasın, bizdeki tercih kabiliyetini Rabbimiz imtihan sırrının bir gereği olarak takdir edip bize vermiştir. Ta ki tercihlerimizden ve amellerimizden sorumlu olalım diye.
İmâm Gazzâli Hazretleri’nin yukarıdaki sözlerinin şerhi sadedinde yine kendi eseri olan İhya ulumiddin kitabında Allah’ın İrade sıfatını izah ettiği yerdeki beyanatları da sualinize cevap mahiyetindedir diye düşünüyoruz.
‘’Yüce Allah, kâinatı irâde, olayları idare eder. Kâinatta cereyan eden az ya da çok küçük ya da büyük, hayır ya da şer, faydalı ya da zararlı, iman ya da küfür, başarı ya da kayıp, ziyade ya da noksan, itaat ya da isyan gibi ne varsa; hepsi O’nun irâdesi, kararı, takdiri, hikmeti ve dilemesiyledir. Gözlerin bir bakışı ve hatıra gelen ani bir şey dahi O’nun dilemesinin dışında kalmaz. O’nun dilediği olur, dilemediği olmaz. O ilk yaratandır ve tekrar döndürülecek olan da O’dur. Murad ettiğini yapandır, hükmüne kimse engel olamaz. Verdiği karardan dolayı cezalandırılamaz. Kulun isyandan uzak durması ancak O’nun rahmeti ve onayıyla mümkündür. Kulun Allah’a itaat edebilmesi O’nun sevgisi ve irâdesiyledir. İnsanlar, cinler, melekler ve şeytanlar toplansalar ve Allah’ın irâdesi ve dilemesinin dışında dünyayı bir zerre miktarı hareket ettirmek ya da durdurmak isteseler bunu yapamazlar. Allah’ın irâdesi, diğer sıfatlarda olduğu gibi zatı ile kaim olan ezeli sıfatıdır…’’( Muhtasar İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn, Şûra Yayınları, s 55)
Elbette her şeyin idarecisi olan Rabbimiz, kullarına dilediği mana ve hakikatleri Peygamberlerine vahiyle ve Evliya ve salih kullarına ilham yoluyla veya sünühat-ı kalbiye kabilinden ihsan eder. Mutlak irâde sahibi olan Allah, her türlü kayıt ve sınırdan uzaktır. Dilediğini dilediğine dilediği tarzda bildirir, gösterir ve yaptırır. Vesselam…
Ayrıca bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/cuzi-irâdenin-mahiyeti
https://risale.online/soru-cevap/kader-hakkinda
https://risale.online/soru-cevap/hur-irâde
https://risale.online/soru-cevap/kaderin-insan-irâdesini-iptal-etmemesi
https://risale.online/soru-cevap/insan-kendi-kaderini-cizer-mi
https://risale.online/soru-cevap/kader-insani-mahkum-etmez
https://risale.online/soru-cevap/kader-ilim-nevindendir