Peygamber Efendimizin (sav) teşri görevini nasıl anlamalıyız? Bu konuda âyet var mıdır?
Âyet-i kerimelerde Peygamber Efendimizin (sav) teşri yani hüküm koyma salahiyetinin olduğunu açık ifadelerle belirtilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de Cenab-ı Hak : "Allah ve Resulu bu işte hüküm verdiği zaman, artık mümin bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulune karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur"[1]
"Hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar"[2]
"Bu yüzden Allah Resulunun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine acı bir azap isabet etmesinden sakınsınlar"[3]
"Peygamber size neyi verdiyse onu alın ve size neyi yasakladıysa ondan sakının. Allah 'tan korkun, çünkü Allah'ın azabı çetindir"[4]
Ayrıca Peygamber Efendimizin (sav) din hakkında söyledikleri hükümler şu âyet-i kerime ile güvence ve emniyet altına alınmıştır: Âyette, "Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı."[5] buyrulmaktadır.
Namazın hangi vakitte kaç rekât olacağı ve nasıl kılınacağı, namazı bozan ve bozmayan şeyler, hangi maldan zekâtın ne kadar verileceği, orucun miktarı, orucu bozan ve bozmayan şeyler, hacla ilgili bazı uygulamaların nasıl olacağı… ve daha pek çok konularla ilgili hükümler Kur’ân’da açıklanmamıştır. Fakat bunlarla ilgili uygulamaları biz Sevgili Peygamberimizin (sav) hadislerinden ve sünnetinden öğreniyoruz.
Yukardaki âyetten de anlaşılacağı üzere Peygamber Efendimizin (sav) Kur’ân’da olmayıp ortaya koyduğu; haramlar, helaller ve ibadetlerle ilgili hükümler Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) teşri görevinin var olduğunu ispat eder. Sevgili Peygamberimiz (sav); Kur’ân’da olmadığı halde bu hükümleri beyan ettiği, fakat buna rağmen gücü ve kuvveti alınmayıp, şah damarı kesilmediğine ve sağlık ve afiyet içinde bir ömür geçirdiğine göre, dini meselelerde kendinden konuşmadığı, vahyin yönlendirmesiyle hareket ettiği anlaşılmaktadır. Aksi taktirde Sevgili Peygamberimizin (sav) hayatının devam etmesi mümkün olmaz ve hiç kimse de buna mâni olamazdı. Kur’ân’da "...ben ancak bana vahyolunana uymaktayım; ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."[6] Başka bir âyette de “O, kendiliğinden konuşmamaktadır.Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.[7] buyrulduğu üzere Peygamber Efendimiz (sav) uygulamalarında vahye tabi olmuş ve Kur’ân’da tafsilatıyla bulunmayan bu gibi hükümleri teşri (hüküm koyucu) vazifesini yine vahy-i gayr-ı metlüvün yönlendirmesiyle ortaya koymuştur.
https://risale.online/soru-cevap/sunnet-vahiy-mi
[1] Ahzâb, 33/ 36.
[2] Nisâ, 4/65.
[3] Nûr,4/ 63.
[4] Haşr, 59/7.
[5]Hakka, 69/44-47.
[6]Ahkaf, 46/9.
[7]Necm, 53/3-4.