Çarşafın hükmüne dair yazınızı okudum. Şeytanın verdiği bir vesveseye binaen izah isteyeceğim:
1- Bahsettiğiniz tesettür şekli "Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez." (Bakara/185)
"O sizi seçmiş ve dinde üzerinize hiçbir zorluk kılmamıştır." (Hacc/78) gibi ayetlere ve “Dininizin en hayırlısı en kolay olanıdır.” “Ben size kolay bir din ile gönderildim.” gibi hadislere zahiren zıt görünmüyor mu?
Zira tek gözü açık kalıncaya kadar örtünmek yani görme açısını dahi kısıtlamak ve bu şekilde sosyal hayata katılmak herkesçe bir eziyet değil midir?
2- Eğer zaten bayanların evlerinde oturması daha makbuldür derseniz; bu durumda, dünyada akıl sahibi insanlar için tefekküre ve marifet-i ilahiyeye sebeb olarak yaratılmış nihayetsiz sanat eserlerinden dahi evlerine kapatılıp mahrum bırakılacak olan kadının İslam'da mümin erkekle eşit olduğu nasıl izah edilebilir?
"Bunca sanat ve güzellik haşa yalnızca erkek için mi yaratılmış?!" yahut Corona Virüsü döneminde de şahit olduğumuz gibi insanın evinde oturması psikolojisini iyi etkilemiyor.
O halde bayanın bu hali, dinin kolaylığıyla nasıl bağdaşabilir" gibi sualler nasıl izah edilebilir?
Sualinizden şunu anlıyoruz: “Kadınlar erkeklere göre daha kısıtlı bir hayata sahipler. Bu durum da kadınlara haksızlık yapılmış olmuyor mu?
Yukarıda sorularınıza ilave ettiğiniz Ayet ve Hadisler bütün Müslümanlar için geçerlidir. Yani hem erkek hem hanım Müslümanlar için bir hayat ölçüsüdür. Müslümanın hayat ölçüsü de Dininin üzerine olması gerekir!
Hem Allah katında Hanımların da Erkeklerin de kıymeti, onların takvasına göredir. Bundan dolayı bir Müslüman Takvayı esas alması gerekir. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; Cennet ise, nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.”[1] Bu Hadis-i Şerife baktığımızda; Cennetin ucuz kazanılamayacağını söyleyebiliriz. Hem “nefis daima kötülüğü emreder”[2] hakikatine göre de bizler sürekli nefsimizle bir mücadelenin içerisindeyiz. Hususen bu zamanda çarşaf giymek büyük bir takvayı gerektirir.
Zahiren bu dünya da takva sahiplerinin yükü ağır gibi gözüküyor olabilir. Hususen Çarşafın taşıdığı özellikler her bayanın kabul edip kullanabildiği bir örtü de değildir. Çarşafı giymek bir tercih (takva) meselesidir. Yanlış anlaşılmasın; diğer tesettürler “uygun değildir” demiyoruz! Ancak tesettürde Çarşafın özel bir yeri vardır. Vücudu tamamen kapatması ve kötü niyetli kişilerin nazarlarını da çekmemesi hususunda en tesirli kapalılığı sağlayan takva elbisesidir.
Sizin de söylediğiniz gibi bu gibi düşünceler vesveseden ibarettir.
Bediüzzaman Hazretlerinin 21. Lem’a isimli mecmuasında, İhlas Risalesinin Birinci Düsturunda şöyle bir ifade geçer: “Amelinizde Rızay-ı İlahî olmalı”[3] yani fiillerinizde, Niyetlerinizde, Kılık ve kıyafetinizde, Yapacağınız işlerde, Alacağınız ve Kullanacağınız eşyada, Gideceğiniz yolda, Yiyecek yemeğinizde, Birlikte olacağınız insanlarda hülasa bütün her şeyinizden Allah Razı olmalı. Böyle olursa ne olur? Bu sorunun da cevabını aynı cümlenin devamında şöyle okuyoruz: “Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse, ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse, tesiri yok.”[4]
Diğer bir konu da çarşaf bölgesel olarak yüz kısımlarında değişik şekilde kullanılıyor. Bazı bölgelerde yüz tamamen kapalı. Bazı bölgelerde burun veya göz açık. Bazı bölgelerde yüz kısmı çeneye kadar tamamen açık. Bu durum çarşafın asli yapısına mâni değildir.
Bir başka hususta şudur: İslamiyet kadının sürekli evinde oturmasını emretmez. Kur’an-ı Kerim bizlerden ilmin öğrenilmesini, tefekkür edip düşünülmesini ister. Yer, gök ve yaratılış inceliklerinden bahseder ve bu konularda kafa yormamızı ister ve bu ilanını yaparken de cinsiyet ayrımı yapmaz.
Mesela bir ayetinde: “Onlar ki, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatar iken Allah’ı zikrederler ve gökler ile yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler. Ve şöyle dua ederler: “Rabbimiz! (Sen) bunları boş yere yaratmadın; Sen (bundan) münezzehsin, artık bizi ateşin azabından muhâfaza eyle!”[5] İşte bu ayet-i Kerimede de görüldüğü gibi kadın olsun erkek olsun Müminlerin derin derin düşünmesini, kâinat kitabının okunmasını tavsiye etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz ’in “İlim öğrenmek kadın-erkek her Müslümana farzdır.”[6] Sözleri de bu konuda bize yeterli bir referans olmuştur.
Sizin de ifade ettiğiniz gibi, bunca sanat ve güzellik yalnızca erkek için yaratılmış olsaydı hem adalet-i İlahiye hem de rahmet-i İlahiye ye ters düşerdi.
Tesettürü emreden Ayet-i Celile’ye baktığımızda:
Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve Müminlerin kadınlarına söyle, başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde dış örtülerinden çarşaflarından bir kısmıyla üzerlerini örtsünler!
Bu, onların iffetli olarak tanınıp da rahatsız edilmemeleri için daha yakındır daha elverişlidir. Allah ise, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.[7]
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Risale-i Nur’da bu ayetin emrettiği tesettürü şu şekilde tefsir eder:
“Malumdur ki, insan sevmediği ve istiskal ettiği (rahatsız olduğu) adamların nazarlarından (bakışlarından) sıkılır, müteessir olur. Elbette açık-saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâmahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskal eder.
(İnsan sevmediği birilerinin kendisine bakmasından rahatsız olur. Bundan dolayı da açık saçık olan bir kadın, tanımadığı kendisine helal olamayan erkeğin bakışlarından rahatsız olur.)
Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen (yani fuhşa düşmeyen ve ahlâkı bozulmayan) bir güzel kadın, nâzik ve serîü’t-teessür (ince ruhlu ve çabuk etkilenen) olduğundan, maddeten tesiri tecrübe edilen belki semlendiren (zehirleyen) pis nazarlardan elbette sıkılır.
(Namuslu ve iffetli olan bir kadın, başkasının bakışlarının tesirine maruz kaldığında, ince ruhlu da olduğu için hemen rahatsız olur.)
Hattâ işitiyoruz, açık-saçıklık yeri olan Avrupa’da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, ‘Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar’ diye polislere şekvâ (şikâyet) ediyorlar.
Demek medeniyetin ref‘-i tesettürü (tesettürün kaldırılması), hilâf-ı fıtrattır (yaratılışa terstir).
(Başka erkeklerin kendilerine bakmalarından rahatsız olan Avrupalı açık saçık kadınlar, “bu alçak erkekler bizi göz hapsine alıp ruhumuzu sıkıyorlar” diyerek, o erkekleri polislere şikâyet ediyorlarmış. Bu durum şunu gösteriyor: tesettürün olmaması yaratılışa da terstir.)
Kur’ân’ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o ma‘den-i şefkat ve kıymetdar birer refîka-i ebediye (şefkat madeni ve ebedî hayat arkadaşı) olabilen kadınları, tesettür ile sukuttan (kıymetten düşmekten), zilletten (alçalmaktan) ve ma‘nevî esâretten ve sefâletten kurtarıyor.”[8]
(İşte tesettür emri; şefkat kahramanı olan annelerin ve erkeğinin ebedi arkadaşı olacak kadınların, kıymetten düşmemelerine bu vesile ile de izzetle yaşamalarına sebep olmak için vardır.)
İslamiyet’te Kadın ve Erkek eşittir manasında bir açıklamanız olmuş. İslamiyet’e göre bu meselenin aslı aşağıdaki linktedir. Okumanızı tavsiye ediyoruz.
https://risale.online/soru-cevap/haklar
Ayrıca İslamiyet’in kadına verdiği değeri şu linkten de okuyarak görebilirisiniz…
https://risale.online/soru-cevap/cennet-nimetleri
Kadının çalışması konusu için bakınız.
https://risale.online/soru-cevap/kadinin-calismasi
[1] Buhârî, Rikak 28; Müslim, Cennet 1. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 22; Tirmizî, Cennet 21; Nesâî, Eymân 3
[2] Yusuf Suresi, 53. Ayet
[3] Bediüzzaman Said Nursi, Altınbaşak Neşriyat, Osmanlıca Mukayeseli Lem’alar, shf 167
[4] Bediüzzaman Said Nursi, Altınbaşak Neşriyat, Osmanlıca Mukayeseli Lem’alar, shf 167
[5] Âl-i İmrân Suresi, 191. Ayet
[6] İbn Mâce, Mukaddime, 17.
[7] Ahzâb Suresi, 59. Ayet
[8] Bediüzzaman Said Nursi, Altınbaşak Neşriyat, Osmanlıca Mukayeseli Lem’alar, shf. 206