Hidayet Allah'ın elindeyse iman etmek nasıl insanın tercihi, seçimi oluyor?
Bu cümlede maalesef yanlış bir bakış açısı bulunmaktadır. Önce onu izah etmek gerekiyor. Bir şeyin birisinin elinde olması demek onu isteyene vermeyeceği anlamına gelmez. Yani Allah (c.c) hidayet benim elimde, bana aittir diyor, fakat hidayeti birilerine veya isteyenlere vermem demiyor ki. Ebu Cehil de hidayeti isteseydi ona da hidayet verilirdi. Maalesef bu bakış açısından dolayı bu ayet sürekli yanlış anlaşılmaktadır. Üstelik sadece hidayet değil, şifa, zenginlik, ilim, şan-şöhret kısaca HERŞEY ALLAH’IN (c.c) ELİNDE VE O’NUN KUDRETİNDEDİR. Hiç kimse onun izni ve iradesi olmadan ne ilim öğrenebilirdi ne şifa bulabilirdi ne de zengin olabilirdi. Biz biliyoruz ki kim çalışıp çabalarsa adil olan Allah (c.c) onlara istediklerini verir. Fakat haşa VERMEYE MECBUR DEĞİLDİR.
Hiç kimse hidayeti veya diğer şeyleri onun izni ve iradesi olmadan kendisi elde ediyormuş gibi düşünmesin, kibir ve gurura kapılmasın ve haddini bilsin diye Allah (c.c) “hidayet dahil her şey benim elimdedir” demiş ve her şeyin gerçek sahibinin kendisi olduğunu vurgulamıştır. Bu dünya imtihan dünyasıdır Allah (c.c) adaleti gereği her çalışana karşılığını verir. Fakat bu karşılılığın dünyada verilmesi gibi bir şart yoktur. İsterse bu dünyada isterse ahirette verir. Mesela çok çalışıp bir türlü zengin olamayan biri, çalışmasının karşılığını bu dünyada alamadıysa ahirette alır yani ONA VERİLİR. Çünkü vermek de almak da onun elindedir. O (c.c) kimseye zulmetmez. Her işin karşılığını iğne ucu kadar bile olsa insana verilir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus Allah’ın (c.c) bunları vermek mecburiyetinde olmadığını bilmektir. Çünkü tüm başarılar Allah’tan (c.c)dır. Bunu unutan insan maalesef her şeyi kendinden bilir (haşa). İşte Allah’(c.c) kullarının bu iyiliklerinin karşılığında hiçbir hak sahibi olmadıkları halde Allah(c.c) yine de onlara fazlasıyla karşılığını verir. O yüzden “cennet lütfu ilahi, cehennem adli ilahidir” denilmiştir. (Bu cümleyi araştırabilirsiniz)
Hidayet de aynen bu şekilde Allah’ın (c.c) elinde olmakla beraber bunu arzu eden ve isteyen kuluna bunu nasip eder. Zaten Allah (c.c) kullarının hidayet gelmelerini o kullardan daha çok istiyor ki 124 bin peygamber göndermiş. Sırf insanlar hidayete ersin diye onları nimetlerle donatmış cennetle müjdelemiş. Hidayet Allah’ın(c.c.) elindedir diye kişi ben kafir olduysam suç benim değildir diyemez. Allah kimseye ne zorla hidayet verir ve ne de zorla dalalet verir. Kim ne isterse Allah da (c.c) isterse ona onu verir.
Demek Allah (c.c) rahmeti gereği kullarının hidayete erişmesini ister. Fakat onları da zorlamaz ve zorla hidayeti de vermez. Kul hidayeti arzu edip el kaldırınca Allah (c.c) onun bu isteğini geri çevirmez ona hidayeti ihsan eder. Fakat kul bu hidayeti Allah’ın elinden zorla almış veya bunu hak etmiş değildir. Sadece Allah (c.c) rahmeti gereği kulunun küçük bir çabasına binaen ona bu büyük HEDİYEYİ İHSAN ETMİŞTİR. Demek hidayetin bir ihsan, bir hediye, bir ikram, bir lütuf olduğunu hissettirmek için Allah (c.c) kullarına “hidayet benim elimdedir” mesajını vermiştir.
Konuyu başka bir açıdan ele alan bu linke de bakmanızı tavsiye ediyoruz.
https://risale.online/soru-cevap/hidayet-allahtan-ise-kulun-sucu-ne