"Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır." (Bakara, 2) Takva sahipleri zaten hidayete ermiş müslümanlar değiller midir?
Müttakilerin hidayete erdirilmesi demek, onların yani müttakilerin hayatın her alanında her döneminde, her daim hidayet üzere sabit kadem olmaları için bir Kur'an onlar için devamlı ve süregiden bir rehberdir manasına gelmektedir. Yani müttakilerin bu güzel ve ahsen hallerini devam ettirmeleri ve bu hallerinden şaşmamaları ve yanlış yollara girmemeleri için onlara devamlı surette yol gösteren bir klavuzdur. Fatiha suresinde "bizi doğru yola eriştir" denmesi gibi “bizi doğru yolda sabit ve devamlı kıl manasına gelmektedir.” Halbu ki burada da biz derken zaten hidayete ermiş olan müslümanlar konuşmaktadır. Zaten doğru yolda olan müslümanların tekrardan “bize doğru yolu göster” demek bu hal üzere devam etmek için dua edilmesidir. (Nesefi Medârikü’t-Tenzîl)
Kur’ân hem başlangıç ve hem sonuç itibariyle hidayettir. Bunun için insan, ne kadar yükselirse yükselsin, Kur'ân hidayetinden kendini asla ihtiyaçsız sayamıyacaktır. Onun hidayeti, seçkinlerin ve halkın bütün derecelerini kapsar. Gerçekten İslâm dini, bir taraftan dünya hayatının zaruri şartlarını öğretecek, diğer taraftan bu geçici hayatın mutlak gaye olmadığını ve bunun da hedeflemesi gereken ebedî gayeler bulunduğunu gösterecek ve onun da kazanma şartlarını anlatacaktır. O yalnız ilkel insanların ruhî gıdası değildir, ilerlemiş medeniyetlerin de sonsuza dek yükselmesi için olgunlaşmış teminatı olmak üzere inmiştir. Gerçekten insanlık toplumunda tam mânâsıyla Allah'ın birliğine dayanan bir hayat nizamı genel şekilde henüz kurulmuş değildir. Henüz bütün insanlık Allah'ın korumasına girmemiş, sonuç ve ahiretine kesin olarak inanacak sakınma mertebesine yükselememiş olduğundan âlemde sosyal buhran (kriz) devamlı bulunmuştur. (Elmalı Tefsiri, Bakara Suresi 2. ayet)