Azamet ve kibriya neden lüzumlu bir perdedir? Akıl ile ihata ve kalb ile görmeye mani ve tam marifete neden sed çeker? Ve neden marifette ve imanın inkişafında hadsiz mertebelerin bulunmasına sebeptir? Ve neden marifetullahta terakki ettirmeye cazibedar bir ihticab-ı kudsîdir, Yoksa, hiçbir cihetle inkâr ve nefye sebep olamaz mı? Azamet bir vesile-i ihticab olduğu gibi, azametten neş’et eden ve azametin bir nevi ünvanı ve diğer bir sureti olan şiddetü’z-zuhur dahi bir vesile-i ihtifâ ve ihticab olması nasıl izah edilebilir?
Sebepler, ilahi kudretin tasarrufuna bir perdedir. Çünkü büyüklük, yücelik, kudret sahibi olmak anlamlarına gelen izzet ve azamet perdeyi ister. Zira aklın nazarında ilahi kudretin saygınlığının korunması gerekmektedir. Evet, akıl meydana gelen her şeyin hakiki yönünü tamamıyla kavramaktan acizdir. Nihayetsiz ilim, irade, hikmet ve kudret sahibi olan Cenab-ı Hakkın icraatını tam manasıyla akılla idrak etmek mümkün değildir. Bundan dolayı özellikle gafillerin nazarı, olayların güzelliğini, hikmetini anlayamaz. Haksız olarak şikâyete başlar. Bilmeden itiraz eder. İşte bu şikâyetlerin Yüce Allah’a değil de, vasıtalara yönelmesi için esbap konulmuştur. Eğer insanlar hakikati bulsalar, hikmeti anlasalar onların nazarında sebepler kalkmış olur.
Kısacası batıl olan şikâyetleri reddetmek ve görünüre göre hüküm vermeye alışan aklın nazarında ilahi kudreti kusurdan, zulümden tenzih etmek için sebepler birer perde olmuştur.
Bu konuda son derece sakıncalı olan bir taraf bulunmaktadır. O da, Cenab-ı Hakkı perdelenmiş, perdelerle sınırlandırılmış, varlık ile Onun arasında gerçek bir perde hayal edip inanmaktır. Böyle bir düşünce İmanın esaslarına zıttır. Hiçbir sebep Yüce Allah’ı perdelemekle sınırlandıramaz. Bu perde tabirinin anlamı ise gaflet ve günahlardan kaynaklanan ve kalp körlüğü gibi nedenlerden dolayı insanın nazarında, algısında, düşüncesinde, bakış açısında Allah’ı tanımaya engel olan sebepler demektir. Yani sebepler varlıkların nazarındadır. Varlıklardadır. Onlara aittir.
Azamet ve kibriya akıl ve kalp ile ihata edilemez. Çünkü akıl da kalp te mahluktur. Özellikleri de mahluktur. Bundan dolayı sınırlıdır. Her yönüyle sınırlı olan bir varlık sonsuzu nasıl ihata edebilir ki? Fiil, isim, sıfatları sonsuz olan bir zat hakkında nasıl nihayetsiz marifet mertebeleri bulunmasın ki? Kendisinden başka gerçek fâil olmayan, her şeyi yaratan ve sonsuz hikmetle donatan, herşeyin hakikati esma-yı Hüsnası olan zatın marifeti nasıl kudsi bir cazibe olmasın ki? Evet, şiddet-i zuhuru perdelenmesine bir sebeptir. Zira her yeri nurlandıran güneşin siddetli zuhurundan zatını göremediğimiz gibi..
Ayrıca bakınız.
/soru-cevap/siddet-i-zuhurdan-gizlenme