Azamet ve kibriya neden lüzumlu bir perdedir? Akıl ile ihata ve kalb ile görmeye mani ve tam marifete neden sed çeker? Ve neden marifette ve imanın inkişafında hadsiz mertebelerin bulunmasına sebeptir? Ve neden marifetullahta terakki ettirmeye cazibedar bir ihticab-ı kudsîdir, Yoksa, hiçbir cihetle inkâr ve nefye sebep olamaz mı? Azamet bir vesile-i ihticab olduğu gibi, azametten neş’et eden ve az...
Azamet ve kibriya arasındaki fark nedir?
Kastamonu lahikasında: "Yalnız Ashâbü’l-Fîl yerinde, ashâbü’d-dünyâ gelir. Fîl kalkar, dünya gelir. (Hâşiye-1) 1: Bu ‘fîl’ lafzının kalkmasının sırrı; eski zamanda dehşetli bir fîl-i mahmûdun azametine ve heybetine dayanmışlar, hücum etmişler. Şimdi ise, dünya servetine ve malına dayanmışlar......"
fil lafzının kaldırılıp dünya lafzının harflerinin hesaplamasının vechi hikmeti ne olabilir?
“ Azametli bahtsız bir kıt‘anın, şânlı tâli‘siz bir devletin, değerli sâhibsiz bir kavmin reçetesi, ittihâd-ı İslâmdır.” Cümlesini açıklar mısınız; "kıt'a", "devlet" ve "kavim" hangileridir?
"“İsm-i Adl’in cilve-i a‘zamından olan kâinâttaki adâlet-i tâmme, umum eşyânın müvâzenelerini idâre ediyor ve beşere de adâleti emrediyor. Sûre-i Rahmân’da وَالسَّمَٓاءَ رَفَعَهاَ وَوَضَعَ الْم۪يزَانَ [Göğe gelince, onu yükseltti ve mîzânı koydu] اَلَّا تَتْغَوْا فِي الْم۪يزَانَ [Tâ ki tartıda haddi aşmayın!] وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْم۪يزَانَ [Ve tartmayı adâletle dos...
...ve küfür ve isyan ile ve seni va‘dinde tekzîb etmekle senin azamet-i kibriyâna dokunan ve izzet-i celâline dokunduran ve ulûhiyetinin haysiyetine ilişen ve şefkat-i rubûbiyetini müteessir eden ehl-i dalâleti ve ehl-i küfrü, haşrin inkârında onları tasdîk etmekten yüz binler derece mukaddessin. Buradaki şefkat-i rububiyetin müteessir olmasını nasıl anlamalıyız? Cenab-ı Hakk kendi yarattıklarında...
"Küre-i arz, âlem-i şehâdette bir çekirdektir; âlem-i misâlî ve berzahîde ise, bir büyük ağaç gibi, semâvâta omuz omuza olacak bir azamettedir." cümlesini açıklar mısınız?
Münacat Risalesi'nde geçen "Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey kibriya-yı azametinden tesettür etmiş olan Sâni-i Hakîm ve Hâlık-ı Rahîm"
sözünü izah edebilirmisiniz?
"Hem tevhîdin sırrıyla, şecere-i hilkatin meyveleri olan zîhayatta bir şahsiyet-i İlâhiye ve bir ehadiyet-i Rabbâniye ve sıfât-ı seb‘aca ma‘nevî bir sîmâ-yı Rahmânî ve bir temerküz-ü esmâ ve اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ deki hitâba muhâtab olan zâtın bir cilve-i taayyünü ve teşahhusu tezâhür eder. Yoksa o şahsiyetin ve o ehadiyetin ve o sîmânın ve o taayyünün cilvesi inbisât ederek kâi...
"Keza zalike(ذَلِكَ) zat ile sıfatı gösteren bir işaret olduğu itibariyle hem Kuranın azametine, hem azameti isbat eden sıfat-ı kemâliyeye işaret eder. Zalike(ذَلِكَ), işaret-i hissiyeye mahsus (hususi olma, sat harfi ile) iken, işaret-i akliyede kullanılması, tazim ve ehemmiyeti ifade ettiği gibi, makul olan Kur'an’ı mahsus (his yani beş duyu organına hitap eden, sin harfi ile yazılır) suretinde ...