Eşimle biraz ailevi sorunlarımız var, bir-bir buçuk yıldır da şekeri sınırda olması hasebiyle bir iktidarsızlık problemi var. Tedavisi de var ama tedaviye yanaşmıyor. Bunun yanı sıra bir ilgi bir sevgi bir muhabbet de görmüyorum. Mecbur kalmadıkça benimle konuşmuyor. Ben konuştuğumda da kaş göz işaretleriyle ya da zoraki cevap veriyor. Yatakta da ben yaklaşmaya çalışıyorum ama hiç tepki vermiyor.
Böyle bir durumda ona itaat etme zorunluluğum var mıdır? Ne yapmalıyım ?
Değerli kardeşimiz evvela şunu unutmamak lazım; bu durum sizin için ciddi bir imtihandır.
Elbette insan, özellikle en sevdiği kişilerle sıkıntı içine girmek istemez. Fakat hayatta bazen bu tarz istemediğimiz musibetlerle ve sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliyoruz.
Sizin ifadelerinizden anladığımız kadarıyla, halen bir problem çıkmaması ve dinimize göre yanlış bir şey yapmamak için bir gayret içerisindesiniz. Bu gayretiniz de Allah’ı razı etmek maksadıyla olduğu aşikâr.
Eşinizin size ilgi göstermemesi sizin de ifade ettiğiniz gibi onun içinde bulunduğu hastalığıdır. Siz nasıl imtihana tabi iseniz şu an eşiniz de hastalığıyla imtihana tabi olmuş durumda. Mühim olan kendisinin bu imtihana karşı olan tavırlarıdır.
Dinimiz itaat hususunda aile içi bireylerin birbirine muhabbetle birlikte itaat etmesini tavsiye etmiştir. Hem bu itaatte muhabbet esas olursa aile içerisinde huzursuzluk çıkmaz. Bununla beraber sizin durumunuzda birisinin yapması gereken şey ise; eşinizin bir yerden nasihat almasını sağlamanızdır. Siz eşinizle bu konuda rahat konuşamıyorsanız, ona bu meseleyi yani ailesine, özellikle size karşı nazik olması gerektiğini, sizin ona Allah tarafından bir hediye olduğunuzu anlatacak, sözü geçerli birisini bulup konuşturmalısınız. Bu vesileyle yaptığı davranışların karşıda nasıl yansıdığını öğrenmiş olsa hatalarını düzeltebilir. Eğer bir topluluğa gidiyorsa o zaman orada sözünü dinleyeceği bir büyüğüne özelden bu meseleyi anlatmak icap eder. Bu aile içi bir mesele olduğu için her kesin bilmesi gerekmez. Mühim olan küçük bir kıvılcım büyük bir ateş haline gelmeden o kıvılcımı söndürmek gerekir
Bunlarla beraber iyi huylu olmakla ilgili aşağıya bazı hakikatleri alıyoruz:
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuş:
“Hanımının kötü huyuna karşı sabır gösteren bir Müslümana Allahü Teâlâ, Hazreti Eyyûb (as)'a vermiş olduğu sevap kadarını verir. Hangi Müslüman kadın, kocasının kötü huylarına karşı sabır gösterirse Firavun'un karısı Asiye’nin sevabı kadar kendisine Allah tarafından sevap verilir.”[1]
Başka bir Hadîs-i şeriflerinde ise şöyle buyurmuştur:
“İmanı en kâmil mü’min, ahlâkı en güzel olan ve âilesine en çok lütufta bulunandır.”[2]
Bu iki Hadîs-i şeriften aldığımız ders ile; ailemize karşı biraz daha lütufla yaklaşıp, sabırla bu işin düzelmesi için mücadele etmektir.
Zira Bediüzzaman Hazretleri “kadınlar kahramanlıkta, ihlâsta, şefkat itibarıyla erkeklere benzemedikleri gibi, erkekler de o kahramanlıkta onlara yetişemiyorlar.[3]” Sözü buna güzel bir misaldir.
Son olarak şunu da tavsiye edelim:
Dua her kapının kilidini açan en büyük kuvvettir.
Dua, güçsüzlük ve ihtiyacını ortaya koyarak Allah’a yalvarma, bir şeyin olmasını veya olmamasını isteme, yakarış ve niyaz demektir. Dua, bir ibadettir. İnsanı Allah’a yaklaştırır ve kıymetini artırır. Nitekim Cenâb-ı Hak, âyet-i kerimede “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var.”[4] buyurmaktadır.
İnsan, yaratılışı itibariyle nihayetsiz şeylere muhtaçtır. Ayrıca hastalık, bela ve musibet gibi birçok sıkıntıları vardır. Bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için birinden yardım istemeye ve sıkıntılarından kurtulabilmek için birine sığınmaya ihtiyacı vardır. İnsanın bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve onu sıkıntılarından kurtarabilecek ancak sonsuz kudret ve merhamet sahibi olan Allah’tır. Nitekim Kur’ân-ı Kerimde Cenâb-ı Hak “Bana dua edin size icabet edeyim(duanıza cevap vereyim)[5].” Buyurmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.) bu konuda Hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Dua başa gelen bela ve musîbetlere de (henüz) başa gelmeyen (gelebilecek olan musîbetlere de) fayda verir. Ey Allah’ın kulları size dua etmenizi tavsiye ederim.[6]”
“Kaderden sakınmak herhangi bir fayda sağlamaz. Dua, insanın başına gelen ve gelmeyen belalara fayda verir. Gerçekten dua, belaları karşılar ve dua ile bela kıyamet gününe kadar birbirleriyle mücadele ederler.” [7]
“Dua etmekte aciz olmayın, çünkü dua eden hiçbir insan helâk olmaz.” [8]
Mutlu bir aile hayatı için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/islami-model-bir-aile-yapisi
https://risale.online/soru-cevap/aile-ici-problemler
[1]Müsnedü’l-Hâris, C 1, s. 309, No: 205.
[2] Tirmizî, Hadis No: 2612.
[3] Hayrât Neşriyat, Emirdağ Lâhikası,4.c,shf.259
[4] Furkan, 77
[5] Mü’min, 60
[6] Hâkim, De’avât, No: 1815, 1, 493; Tirmizî, De’avât, 102
[7] Heysemî, Ed’ıye, 1, No: 17192
[8] İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 871; Hâkim, De’avât, No: 1818, 1, 494