Risale i Nur'da bir çok yerde geçen "Şu halde sen ey mülhid, dalaletin itibariyle ya i'dam-ı ebedî ile ademe düşeceksin veya Cehennem'e gireceksin. Şerr-i mahz olan adem ise, senin bütün sevdiklerin ve saadetleriyle memnun ve bir derece mes'ud olduğun umum akraba ve asl ve neslin seninle beraber i'dam olmasından, binler derece Cehennem'den ziyade senin ruhunu ve kalbini ve mahiyet-i insaniyeni yandırır." gibi azabın en şedidine düşecek olan var mıdır? Süfyan veya deccal gibi şahısların milyonların dalaletine yol açtıkları için ademe düşecek denilebilir mi yoksa vücud dairesinde mi kalacaklar?
Allah hiç kimseyi yokluğa atmayacaktır. Nassların delaletiyle onlar ebediyyen cehennemde kalacaktır. Yani daimi ve mutlak manada adem yoktur.
Çünkü gerçek anlamda adem(yokluk) diye birşey yoktur. Sadece görünüşte bir yokluk vardır (adem-i mutlak yok, adem-i zahiri var). Yani, bu adem ve yokluk bizim için vardır. Bizim ademe düşmemiz demek, haşa Allah'ın bilmediği bir yokluğa gitmek demek değildir. Bize göre olan yokluk da O'nun ilminde vardır.
Risale-i Nur'da bu soruya cevap olarak şu kısmı alabiliriz; “Cenab-ı Hak öyle bir Kadîr-i Mutlak'tır ki; adem ve vücud, kudretine ve iradesine nisbeten iki menzil gibi, gayet kolay bir surette oraya gönderir ve getirir. İsterse bir günde, isterse bir anda oradan çevirir. Hem adem-i mutlak zâten yoktur, çünki bir ilm-i muhit var. Hem daire-i ilm-i İlahînin harici yok ki, birşey ona atılsın. Daire-i ilim içinde bulunan adem ise, adem-i haricîdir ve vücud-u ilmîye perde olmuş bir ünvandır. Hattâ bu mevcudat-ı ilmiyeye bazı ehl-i tahkik'a'yân-ı sabite' tabir etmişler."
"Öyle ise fenaya gitmek, muvakkaten haricî libasını çıkarıp, vücud-u manevîye ve ilmîye girmektir. Yani hâlik ve fâni olanlar vücud-u haricîyi bırakıp, mahiyetleri bir vücud-u manevî giyer, daire-i kudretten çıkıp daire-i ilme girer.” ( Mektubat, s. 59)