Biz cennete gitsek ama sevdiğimiz birisi, anne babamız cehenneme gitse biz üzülür müyüz ve bir daha görüşe bilir miyiz?
Küçükken vefat etmiş olan Çocuklar Anne babaları için şefaatçi olurlar.
Ahirette günahlarla sevaplar tartılır. Sevapları ağır gelenler cennete, günahları ağır gelenler Cehenneme giderler. Çocuğu küçükken vefat edip sabreden Anne ve babaların günahları ağır gelirse çocukları Cennete gitmeleri için şefaatçi olurlar. Konuyla ilgili pek çok müjdeleyici hadis-i şerifler vardır. Onlardan birkaçı şöyledir.
“Bir çocuk ölünce, Allahü teâlâ, bildiği halde, meleklerine sorar: -Kulumun çocuğunu aldınız, kalbinin meyvesini kopardınız. Peki kulum buna ne dedi?-Ya Rabbi, hamd edip teslimiyet gösterdi.
- O kuluma Cennette bir ev yapıp, adını da, “Hamd evi” koyun!” [1]
Küçükken ölen çocuklar, ana-babaları ile karşılaşınca, ellerinden tutup, ana-babaları Cennete girinceye kadar, onlardan ayrılmazlar.) [Müslim]
“Ey yavrular, haydi gidin, ana-babanızı da alıp Cennete girin!” [2]
Konuyla ilgili Bediüzzaman hazretleri وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ ayetinin izahı sadedinde şöyle buyurur. “Mü’minlerin kablelbülûğ vefat eden evlâdları, cennette, cennete lâyık bir sûrette ebedî, sevimli, dâimî çocuk kalacaklarını; ve cennete giden peder ve vâlidelerinin kucaklarında ebedî medâr-ı sürûrları olacaklarını; ve çocuk sevmek ve evlâd okşamak gibi en latîf bir zevki, ebeveynlerine te’mîne medâr olacaklardır.”[3]
Aynı yerde de çocukların cennette anne ve babalarına şefaat edecekleri müjdesini verir ve bunu da şu şekilde bir misalle izah eder:
“Bir zaman bir zât, bir zindanda bulunuyor. Sevimli bir çocuğu yanına gönderilmiş. O bîçâre mahbûs, hem kendi elemini çekiyor, hem veledinin istirahatini te’mîn edemediği için, onun zahmetiyle müteellim oluyordu. Sonra merhametkâr hâkim ona bir adam gönderir, der ki, “Şu çocuk çendân senin evlâdındır, fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacağım, güzel bir sarayda beslettireceğim.” O adam ağlar, sızlar; “Benim medâr-ı tesellim olan evlâdımı vermeyeceğim” der. Ona arkadaşları derler ki, “Senin teessürâtın ma‘nâsızdır. Eğer sen çocuğa acıyorsan, çocuk şu mülevves, ufûnetli, sıkıntılı zindana bedel; ferahlı ve saadetli bir saraya gidecek. Eğer sen, nefsin için müteessir oluyorsan ve menfaatini arıyorsan; çocuk burada kalsa, muvakkaten şübheli bir menfaatinle beraber, çocuğun meşakkatlerinden çok sıkıntı ve elem çekmek var. Eğer oraya gitse, sana bin menfaati var. Çünki padişahın merhametini celbe sebeb olur, sana şefâatçi hükmüne geçer. Padişah, onu seninle görüştürmek arzu edecek. Elbette görüşmek için onu zindana göndermeyecek, belki seni zindandan çıkaracak, o saraya celbedecek, çocukla görüştürecek. Şu şart ile ki, padişaha emniyetin ve itâatin varsa.” İşte bu temsîl gibi, azîz kardeşim, senin gibi mü’minlerin evlâdları vefat ettikleri vakit, şöyle düşünmeli ki, şu çocuk ma‘sûmdur, onun Hâlik’ı dahi Rahîm’dir, Kerîm’dir. Benim nâkıs terbiyeme ve şefkatime bedel, gāyet kâmil olan inâyet ve rahmetine aldı. Dünyanın elemli, musibetli, meşakkatli zindanından çıkarıp Cennetü’l-Firdevs’ine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! Şu dünyada kalsa idi, kim bilir ne şekle girerdi. Onun için ben ona acımıyorum, onu bahtiyar biliyorum. Kaldı kendi nefsime âit menfaati için, kendime dahi acımıyorum, müteellim ve müteessir de olmuyorum. Çünki dünyada kalsa idi, on senelik muvakkat elemle karışık bir evlâd muhabbeti te’mîn edecekti. Eğer sâlih olsaydı, dünya işinde muktedir olsa idi, belki bana yardım edecekti. Fakat vefatıyla, ebedî cennette on milyon sene, bana evlâd muhabbetine medâr ve saadet-i ebediyeye vesîle ve bir şefâatçi hükmüne geçer.”[4]
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılıyor ki çocuk anne ve babasına iman ehli olmaları ve Allah’ın müsaade etmesi kaydıyla şefaat edip onları cennete götürebilecektir.
Anne ve babası kafir olan birisi için de ,çocuğun cennetteki mutluluğuna gelince:
Ahiret hayatını dünyadaki hislerimize, duygularımıza, düşüncelerimize göre değerlendirdiğimiz için bu tip endişeleri taşıyoruz. Hâlbuki cennette insanı üzecek herhangi şey yoktur. Ayet-i Kerimede “Kim iman eder ve halini düzeltirse onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler.”[5] buyrularak bu husus ifade edilmiştir.
Cennette herhangi bir üzüntü olmayacağına göre Allah (cc) Annesi babası veya sevdiği cehenneme gitmiş olan birini farklı şekillerde teselli edebilir.
1- Onu üzecek duygu ve hissi ondan alarak cennet ehlini o üzüntüden kurtarabilir. Zira ayette “Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız.”[6] buyrulmuştur. Ayetten de anlaşılacağı üzere cennette bizleri üzecek duyguları ve düşünceleri rabbimiz çıkarıp atacaktır.
2- Allah melek suretinde bir anne ve baba ona verebilir. Ayet-i Kerimede “Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır.”[7] Buyrulmuştur. Cennette canların arzuladığı her şey olacağına göre kişi anne babasıyla görüşmek istese bile Allah Anne babasının suretinde melekleri ona ihsan edebilir.
Netice itibariyle Cennet üzüntü yeri olmadığına göre Allah c.c. Cennette giden bir kişiyi üzecek duygu ve hisleri alarak veya Anne ve babası veya sevdiği suretinde melekler ihsan ederek veya bilemediğimiz daha farklı bir şekilde kişiyi üzüntüden kurtarır.
[1] Tirmizi
[2] Nesai
[3] Çocuk Taziyenamesi, Lemalar 229, Bediüzzaman.
[4] Çocuk Taziyenamesi, Lemalar 229, Bediüzzaman.
[5] En'âm, 6/ 8.
[6] Hicr, 15/47.
[7] Zuhruf, 43/71.