Yaratma noktasında Cenabı Hak için zorluk yoktur. Âlemi yaratmakla bir atomu yaratmak arasında hiçbir fark yoktur. Allah “ol” der olur. Şimdi yukarıdaki parçayı izah etmeye çalışalım.
Mahlûkattaki Sanat ve gördükleri vazife itibarıyla büyüklük-küçüklük veya azlık-çokluk arasında bir fark yoktur. Hatta bazen sanat cihetinde küçük bir sanat büyüğünden çok daha kıymetli olur. Mesela insandaki göz ve hafıza sanat ve gördükleri vazifeler itibarıyla yıldızlardan daha aşağı bir kıymette değillerdir. Yine bir insan kendisine yerleştirilmiş cihazları itibarıyla bütün hayvanlardan daha mükemmel bir sanattır. Kıymet itibarıyla da onlardan çok daha üstündür. Yine bir çekirdek içinde barındırdığı(yani içine yerleştirilmiş olan) koca ağaçların programları cihetinde o ağacın kendisinden aşağı kalmaz. Hatta bazen o ağaçtan daha kıymetlidir. Denilebilir. Çünkü onun fihristi olması noktasında o ağaçtaki her şey program olarak o çekirdeğe yerleştirilmiştir.
Yine kâinatın bir küçük örneği olarak yaratılmış olan insan kendisine yerleştirilmiş cihazlar ve yaratılışındaki harika sanat cihetiyle kâinattan kıymet ve sanat noktasında aşağı değildir.
Elbette bu harika sanatları bu şekilde eşsiz ve paha biçilmez bir kıymette yaratan zat kim ise büyük sanatları da yaratan O’dur. Yani atomu yaratan yıldızları yaratmaktan aciz değildir. Dil gibi bir uzvu yaratan insanı da kolayca yaratmıştır.
Bir tek insanı böyle mükemmel yaratan bütün hayvanatı da rahatça yaratmıştır. Çekirdekleri bir fihrist suretinde yaratan bütün ağaçları da yaratmıştır. İnsanı kâinatın bir küçük örmeği olarak yaratan ve isimlerine ve sıfatlarına mazhar ve birer ayna yapan ve bütün kâinatla alakadar eden ve yeryüzünün halifesi kılan, elbette kâinatı o insanın yaratılışı kolaylığında yaratacak kudrettedir. Ve yaratmış ve düzenlemiştir. Öyleyse atom ve benzeri küçük parçaların ve çekirdeklerin ve insanın Yaratıcısı, Rabbi kim ise elbette açıkça gözükür ki yıldızların, türlerin, âlemlerin, ağaçların kısaca bütün kâinatın Rabbi O’dur. Başkası olması mümkün değildir.
Mesnevi-i Nuriye'de üstad hazretleri bu konuyu şöye özetler:
Bir semere, bir şecerenin bir misal-i musaggarıdır. Ve o semeredeki çekirdek, o şecerenin defter-i a'malidir. O ağacın tarih-i hayatı o çekirdekte yazılıdır. Bu itibar ile, bir semere şecerenin tamamına, belki o şecerenin nev'ine, belki küre-i arza nâzırdır. Öyle ise, bir semerenin san'atındaki azamet-i maneviyesi, arzın cesameti nisbetindedir. O zerreyi, san'atça havi olduğu o azamet-i maneviye ile bina eden, arzı haml ve bina etmekten âciz olmayacaktır.