Soru

"İkinci Muhâl: Her şey, Vâhid-i Ehad olan Kadîr-i Zülcelâl’e verilmezse, belki esbâba isnâd edilse lâzım gelir ki: Âlemin pek çok anâsır ve esbâbının, herbir zîhayatın vücûdunda müdâhalesi bulunsun..."

23. Lema Tabiat Risalesi'ndeki 1.Yolun  2. Muhalinin tamamını cümle cümle izah eder misinzi? 

Tarih: 20.03.2025 05:47:55

Cevap

"İkinci Muhâl: Her şey, Vâhid-i Ehad olan Kadîr-i Zülcelâl’e verilmezse, belki esbâba isnâd edilse lâzım gelir ki: Âlemin pek çok anâsır ve esbâbının, herbir zîhayatın vücûdunda müdâhalesi bulunsun.”

Kâinatta gördüğümüz her şeyin yaratılışı, tek ve bir olan, her şeye gücü yeten Allah’a verilmezse, sayısız unsur (hava, su, toprak, güneş vb.) ve sebeplerin canlının yaratılışında bizzat müdahale ettiklerini kabul etmemiz gerekir. Kâinattaki sayısız unsurların ve sebeplerin her birisinin her bir canlının vücudunda bizzat tesiri ve mühahalesi olmalı ki o varlık vücut bulabilsin. Bu, aklen ve ilmen mümkün değildir. Çünkü sebepler kendi başlarına böyle mükemmel bir varlığı oluşturacak bilinç ve kudrete sahip değildir. Mesela, insan hücresi milyonlarca atomdan oluşur. Hücrenin yaratılışı Allah’a verilmezse, atomların şuursuzca bir araya gelip her bir hücreyi bilinçli şekilde inşa etmesi gerekir. Halbuki DNA gibi karmaşık yapılar, harf harf yazılmış bir kitap gibidir. Tesadüfen atomların bilinçsiz hareketiyle böyle bir bilginin ortaya çıkması, böyle kütüphaneler dolu kitapların mükemmel yazılması imkansızdır.

“Halbuki sinek gibi bir küçük mahlûkun vücûdunda, kemâl-i intizâmla gāyet hassâs bir mîzânla ve tamam bir ittifâkla, muhtelif ve birbirine zıd, mübâyin esbâbın ictimâı, o kadar zâhir bir muhâldir ki, sinek kanadı kadar şuûru bulunan, “Bu muhâldir, olamaz!” diyecektir. Evet, bir sineğin küçücük cismi, kâinâtın ekser anâsır ve esbâbıyla alâkadârdır, belki bir hulâsasıdır.”

Sinek gibi küçük bir canlının bedeninde mükemmel bir düzen ve son derece hassas bir ölçü vardır. Sineğin yaratılışı, kör ve şuursuz sebeplere dayandırılırsa, bu sebeplerin (atomlar, moleküller vb.) bilinçli bir şekilde bir araya gelip birlikte çalışması gerekir. Birbiriyle çelişen ve zıt olan bu sebeplerin aynı anda kusursuz bir şekilde bir araya gelip uyum içinde çalışması aklî ve ilmî olarak imkânsızdır. Yani kafası azıcık çalışan biri bile bunun olamayacağını bilir.

Sinek gibi küçük bir canlı kâinattaki temel unsurların (hava, su, toprak, atomlar, enerji yasaları, biyokimyasal süreçler vb.) küçük bir özeti gibidir. Yani sineğin hayatı için, kâinatı meydana getiren pek çok unsur ve fiziksel yasa bir arada işler. Sinek, suya, havadaki oksijene, topraktaki minerallere ve güneş ışığına ve daha pek çok sebeple alakadarlığı vardır. Dünyadaki pek çok elment ve molekölü bünyesinde barındırmasıyla adetâ kâinatın küçük bir özeti gibidir.

“Eğer kudret-i ezeliyeye verilmezse, o esbâb-ı maddiye, onun vücûdu yanında bizzât hazır bulunmak lâzımdır, belki onun küçücük cismine girmek gerektir. Belki cisminin küçük bir numûnesi olan gözündeki bir hüceyresine girmeleri îcâb eder. Çünkü sebeb maddî ise, müsebbebin yanında ve içinde bulunması lâzım gelir.”

Sineğin varlığı Allah’ın sonsuz kudretine verilmezse, bu durumda onu oluşturan bütün fiziksel sebeplerin her an ve bizzat sineğin yanında hatta hücrelerinin içinde hazır bulunması gerekir. Sineğin gözünde bulunan küçücük bir hücrenin bile oluşabilmesi için bu maddî sebeplerin, o hücreye girip orada bilinçli bir şekilde adetâ usta gibi çalışması gerekmektedir. Çünkü maddi sebepler, etkilerini uzaktan gösteremez; sonuçla doğrudan temas etmeleri şarttır. Ancak fiziksel olarak bu, imkânsızdır. Sebeplerin bu kadar küçük bir alanda birleşip bilinçli bir üretim yapabilmeleri akla ve bilime aykırıdır.

Sineğin gözünde, ışığı algılayan ve beyne ileten yüz binlerce protein vardır. Eğer yaratılışı sebeplere dayandırırsak, bu proteinlerin ve her atomun o hücrede akıllı bir mühendis gibi çalışması gerektiğini kabul etmek zorunda kalırız. Bir protein molekülünün doğru şekilde katlanması için milyarlarca olasılıktan yalnızca bir tanesi doğrudur. O proteinin oluşumunda her basamakta kâinattaki maddeler ve kanunlar hazır olmak ve iş yapmak zorunda kalır. Fakat böyle bir şuur ve kudret, atomlar ve moleküllerde olması imkansızdır.

“Şu halde, iki sineğin iğne ucu gibi parmakları yerleşmeyen o hüceyrecikte erkân-ı âlemin ve anâsır ve tabâyiin, maddeten içinde bulunup, usta gibi içinde çalıştıklarını kabûl etmek lâzım gelir. İşte, sofestâînin en eblehleri dahi, böyle bir meslekten utanıyorlar.”[1]

Bir hücrede 100.000 farklı protein türü çalışır. Eğer bu proteini oluşturan maddî sebepler yaratıcı olsa, her atomun ve molekülün o hücrede bulunup bilinçli şekilde hareket etmesi gerekir. Hem iki tane sineğin iğne ucu gibi incecik parmaklarının içine giremeyeceği minik bir hücresine, güneşin, havanın, toprağın ve sayamadığımız büyük unsurların hatta tabiatın o küçücük hücre içinde hazır bulunmaları icab eder.

Hem mesela; sineğin gözleri son derece kompleks bir yapıya sahiptir. Her göz, binlerce küçük mercekten oluşur. Eğer sineği atomlar veya moleküller meydana getirseydi, bu şuursuz atomların bir araya gelip bu hassas yapıyı kurmaları ve her bir merceği doğru yere yerleştirmeleri gerekirdi.

En inatçı ve akıl dışı felsefeciler bile böyle bir düşünceden utanır ve bu kadar akıl dışı bir fikri kabul etmezler. Sebeplerin bilinçsiz olduğu, tesadüflerin mükemmel bir düzen oluşturamayacağı aşikârdır. Yani, sebeplerin bu şekilde bir araya gelerek canlıları yaratabileceğini düşünmek, en akılsız insanlara bile saçma gelir. Tüm bunlar sadece sonsuz kudret sahibi Allah’ın ilmi, iradesi, kudretiyle olabilir.

Ayrıca lütfen bakınız:

https://risale.online/soru-cevap/sebepler-yaratici-olabilir-mi

https://risale.online/soru-cevap/tabiat-yapti-diyorlar


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar Mecmuası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, s. 188


Yorum Yap

Yorumlar