Benzer Sualler:
Bu suallerin cevabı Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında 22 ve 23. sahifelerinde yer alan bir mektupta güzelce izah edilmiştir. Detaylı malumat için oraya bakılmasını tavsiye ederek suallere kısaca cevap vermeye çalışalım.
Cevap:
1. Delil: Risale-i Nur, sadık talebelerine hakiki ve sarsılmaz bir imanı kazandırdığı için, bu imana sahip olanlar ölüm vaktinde (sekerât) imanlarını şeytana kaptırmayıp kabre imanla girmeleridir.
2. Delil: Tüm Risale-i Nur talebeleri dualarında samimi ve ısrarlı bir şekilde bütün Nur Talebelerinin iman-ı kâmil kazanmaları, imanla kabre girmeleri ve cennet ehli olmaları için dualar etmeleridir. Bu duaları daha ziyade duaların kabul olduğu mübarek gün ve gecelerde yapmaları, duaların makbûliyetini de artırmaktadır.
Cevap: Hz. Üstad bu hususu şöyle izah ediyor: ‘’Îmân- ı tahkîkî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selb edilmeyeceğine, ehl-i keşif ve tahkik hükmetmişler. Demişler ki: “Sekerât vaktinde şeytan, vesvesesiyle ancak akla şübheler verip tereddüde düşürebilir. Bu nevi‘ îmân-ı tahkîkî ise, yalnız akılda durmuyor; belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letâife sirâyet ediyor, kökleşiyor ki şeytanın eli o yerlere yetişemiyor. Öylelerin îmânı zevâlden mahfûz kalıyor.”
Bu cümlelerde net bir şekilde ifade edildiği gibi, hakiki imanın en yüksek mertebesi olan hakkalyakin mertebesindeki bir imana, şeytan kesinlikle zarar veremez. Zira bu iman, insanın kalbine, aklına, ruhuna ve bütün latifelerine yani maneviyatına kök salmıştır. Kalp gözü açık İslâm âlimleri, böyle kuvvetli imana sahip olanlara, şeytanın asla zarar veremediğini bizzat görmüşler ve haber vermişlerdir.
Cevap: Çünkü Risale-i Nur’un hakiki ve sadık talebeleri, Risalelerdeki kuvvetli iman dersleriyle tahkiki yani hakiki ve sarsılmaz bir imanı elde ettiklerinden, şeytan onlara ölüm anında zarar verememektedir. Ölüm vaktinde tahkiki iman sahiplerinin şeytanın vesvese ve hilelerine aldanmadıkları ve imanlarını muhafaza ederek ahirete göçtüklerine dair kalp gözü açık İslâm âlimlerinin beyanatları ise çoklukla mevcuttur.
Cevap: Hz. Üstad bu hususta şöyle der: ‘’İmân-ı bilgayb cihetinde, sırr-ı vahyin feyziyle, burhânî ve Kur’ânî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizâcıyla, hakkalyakîn derecesinde bir kuvvet ile, zarûret ve bedâhet derecesine gelen bir ilmelyakîn ile hakāik-i îmâniyeyi tasdîk etmektir. Bu ikinci yol, Risâle-i Nûr’un esası, mayası, temeli, ruhu, hakîkati olduğunu hâs talebeleri görüyorlar.’’
Yani Risale-i Nur’un metodu; hem aklı ikna etmek hem de kalbi tatmin etmek üzeredir. Risale-i Nur; gaybî olan iman esaslarını (Allah’ın zatı, ahiret âlemleri, melekler vb.) Kur’ânî bir metot olan temsil metodunu kullanarak aklî delillerle öyle açık ve net ispat etmekte ki adeta görür derecesinde bir imanı insanlara kazandırmaktadır. Kim insaf ile okusa çok kuvvetli bir imana kolaylıkla sahip olmaktadır. Detaylı izah için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/risalelerin-verdigi-kuvvetli-iman
Cevap: Çünkü Risale-i Nur talebelerinin imanla kabre girip ebedi saadete mazhar olmaları için Bediüzzaman Hazretleri’nden itibaren bugüne kadar gelmiş ve kıyamate kadar gelecek olan yüz binlerce Nur Talebelerinin yaptıkları dualardan birisi dahi kabul edilse yeterlidir. Zira dualar tüm nur talebelerine bakıyor. Özellikle bu duaların, mübarek mekanlarda ve vakitlerde samimane yapılıyor olması da bu duaların Allah katındaki makbuliyetini daha da artırmaktadır.
Bir başka husus da bu asırda Nur Talebeleri her cihetten hücumlara maruz kalarak hapislerde ve şiddetli baskı altında tutulmuşlardır. Yani zulme uğramışlar ve mazlum sıfatıyla bu duaları yapmışlardır. Mazlumların dualarının kabul edileceğine dair pek çok rivayet mevcuttur.
Bu iki cihetten R. Nur talebeleri hakkındaki sayısız samimi duaların, makbul kişilerce makbul vakitlerde yapılması elbette Allah’ın sonsuz rahmet ve hikmeti gereği kabul olunup ret olunmayacaktır.