Soru

Hz. Peygamber (sav) Nasıl Konuşurdu? Sünnete Uygun Konuşma Adabı Nasıldır?

Peygamber Efendimizin (sav) konuşması nasıldı? Ayrıca günlük işlerinde aceleci davranır mıydı?

Tarih: 5.03.2025 07:14:32

Cevap

Hz. Peygamber (s.a.v) Veciz Konuşurdu

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) anlaşılır, etkili ve yerinde söz söyleyen fesahat ve belağat sahibi idi. Bir hadîs-i şerîfinde:Ben cevâmiu’l-kelim (özlü sözler) ile gönderildim.”[1] Buyurmuştur. Yani veciz ve öz konuşmakta idi.

Hz. Hatice’nin ilk eşinden olan oğlu Hind b. Ebû Hâle Allah Rasülü'nün (s.a.v) konuşması hakkında şunları söylemiştir: “Resûlullah devamlı hüzünlü ve düşünceliydi. Umursamaz ve rahat değildi. Sessiz biriydi. Gerekmedikçe konuşmazdı. Söze Yüce Allah’ın adıyla başlar ve yine onunla bitirirdi. Az sözle çok şey ifade ederek (cevâmiu’l-kelim ile) konuşurdu. Konuşması açık ve netti. Sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik vardı. Kaba davranan ve hakaret eden biri değildi. Az bile olsa nimete saygı gösterir, onu hafife almazdı. Ne var ki o (sav) hiçbir yemeği yermediği gibi övmezdi de. Ne dünya ne de dünyalık şeyler onu kızdırabilirdi. Ancak bir hak çiğnendiğinde, o alınıncaya kadar öfkesini hiçbir şey dindiremezdi. Kendisi için kimseye sinirlenmez ve intikam almazdı. Bir şeye işaret edeceği zaman (parmağıyla değil de) elini uzatarak gösterirdi. Bir şeye hayret ettiğinde ellerini yukarı çevirirdi. Konuşurken ellerini birleştirir ve sağ elinin avucu ile sol elinin başparmağının içine vururdu. Sinirlendiği zaman (o kişiden) yüz çevirir ve onu terk ederdi. Sevindiği zaman (aşırılığa kaçmaz) gözlerini kısardı. Çoğunlukla tebessüm ederek gülerdi ve güldüğünde dişleri dolu tanesi gibi bembeyaz görünürdü.[2]

Hz. Peygamber (s.a.v)  Tane Tane Konuşur, Gereksiz Mübalağa Yapmazdı

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Arapçayı en iyi bilen ve konuşanlardandı. Âişe validemiz, Rahmet Elçisi’nin son derece etkileyici olan konuşma tarzına işaret ederek şöyle derdi: “Hz. Peygamber’in (sav) herhangi bir konuyu anlatırken (tane tane konuşması sebebiyle) sözcüklerini saymak isteyen kimse, sayabilirdi.”[3] Ayrıca o, Peygamberimizin konuşurken sözü birbiri ardına sıralamadığını, sözü ağzında gevelemediğini, bilakis konuşmasının her dinleyenin anlayabileceği açıklık ve netlikte olduğunu söylemişti.[4]

Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyururdu: “Şüphesiz kıyamet günü bana en sevgili ve makamca en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanlarınızdır. Kıyamet günü bana en sevimsiz ve makam bakımından en uzak olanlarınız ise gevezeler, avurtlarını şişirip (küstahça) konuşanlar ve kibirli davrananlardır.[5] Buyurmuş, fuzuli konuşmaktan ve gereksiz abartıdan uzak durmayı tavsiye etmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v) Ehemmiyetli Yerleri Tekrar Ederdi

Allah Resülü (s.a.v) konuşmasında önemli gördüğü bazı yerleri tekrar ederdi. Bir gün ashâbına, “...Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun! Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir; ona zulmetmez, onu terk etmez ve onu küçümsemez.” dedikten sonra göğsüne işaret ederek üç kez, “Takva işte burada!” demişti.[6]

Başka bir hadîsinde Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Size en büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” dedikten sonra bu sorusunu üç defa tekrarlayıp şöyle buyurdu: Allah’a ortak koşmak, ana-babaya karşı gelmek (bu arada yaslanmış iken doğrulup) Dikkat edin, bir de yalan söz ve yalan şahitlik; dikkat edin bir de yalan söz ve yalan şahitlik etmektir.” Hadisi aktaran sahabe efendimiz, Peygamberim (s.a.v) bu sözleri o kadar tekrar etti ki ben: Susmayacak, dedim," buyurmuştur.[7]

Hz. Peygamber (s.a.v) Benzetme ve Kıyaslamalar Kullanırdı

Sevgili Peygamberimiz (sav), ifadelerinde teşbih ve kıyaslamalar kullanarak daha anlaşılır ve kalıcı konuşurdu. Meselâ, bir hadisinde: Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgâr hangi taraftan eserse öbür tarafa yatırır (fakat yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o da bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik sedir ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.[8] Buyurarak mümin ile kafirin musibetler karşısında tavırlarını kalıcı bir ifade ile ders verir.

Yine başka bir hadîs-i şerîfinde: “Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.”[9] Buyurmuş, müminler arasındaki kardeşliğin nasıl olması gerektiğini ders vermiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v) Beden Dilini Kullanır ve Nezaketle Konuşurdu

Hz. Peygamber (sav) konuşurken beden dilini, özellikle de ellerini, parmaklarını ve elindeki asâsını bir şeylere işaret etmek için kullanırdı. Bir defasında cehennem den bahsediyordu. Söze önce cehennemden Allah’a sığınarak başlamış, sonra başını başka tarafa çevirmişti. Sanki cehennem bütün dehşetiyle karşısına getirilmiş de görüntüsünden ürküp dehşete kapılmış bir hâlde ateşe bakmak istememiş, başını başka yöne döndürmüştü. Allah Resûlü (sav) bu tavrıyla cehennemin dehşete düşüren korkunçluğunu tasvir ediyor, oranın sakınılması gereken bir mekân olduğunu beden diliyle de ifade ediyordu.

Hz. Peygamber (sav) konuşurken nezaketi elden bırakmaz ve muhatabına kırıcı ve incitici bir tarzda hitap etmezdi. Nitekim Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber’in hiçbir zaman söven, kötü sözler söyleyen ve lânet eden biri olmadığını belirtmişti. Peygamber Efendimiz, kullanacağı kelimeleri dikkatle seçerdi.[10]

Hz. Peygamber (s.a.v) İnsanların Anlayabileceği Dilde Konuşurdu, Seviyelerini Gözetirdi

Efendimiz (sav) Atıyye es-Sa’dî’ye “Veren el alan elden hayırlıdır.” anlamında olan hadisi onların kullandığı ifadelerle “Üstteki el veren eldir; alttaki el alan eldir” diye açıklamış, Atıyye de: “Allah’ın Rasülü bu hadisteki mu’tıye kelimesini muntıye diye telaffuz ederek mu’tat kelimesini de muntât diye söyleyerek bize kendi lehçemizde hitâp etti.” Demiştir.

Yine benî Âmir kabilesinde bir zât Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin huzuruna gelip de ondan bir şey sormak istediğinde Allah’ın Elçisi ona kendi kabilelerinin lehçesiyle “istediğini sor” anlamında “sel ‘anke” demiştir.[11]

Bir gün Hz. Peygamber’in (sav) huzuruna bir adam gelmiş ve şöyle demişti: “Yâ Resûlallah, bana birkaç kelime öğret de onları uygulayayım. Ama çok olmasın, sonra unuturum.”[12] Dedi. Nebî (sav) ona, “Öfkelenme!” buyurdu. Adam tekrar tekrar Nebî’den öğüt istedi ancak her defasında aynı kısa cevabı aldı.[13] Nitekim soruyu soran şahıs öfkeli bir karaktere sahip olması sebebiyle Nebî (sav) ona öfkesine hâkim olması tavsiyesinde bulunmuştu.

Hz. Peygamber (s.a.v) Şaka Dahi Olsa Yalan Söz Söylemezdi

Hz. Peygamber (sav) asla yalan söylemez, şaka yaparken dahi bu hassasiyetini sürdürürdü. Resûlullah (sav) seviyeli, ince ve hoş latîfeler yapardı. Bir defasında kendisinden bir binek hayvanı isteyen bir adama, Seni dişi bir devenin yavrusuna bindirelim.” diye karşılık vermiş, adam, “Ben dişi devenin yavrusunu ne yapayım? (O beni taşıyamaz)” şeklinde şaşkınlığını ifade edince, Allah Resûlü, “(Bütün) develeri doğuran dişi develer değil mi?[14] demişti.

Özetle Sevgili Peygamberimiz (sav) sözlerinde veciz anlaşılır bir üslup gözetir, şaka dahi olsa yalan söylemezdi. Tane tane konuşan Allah Resûlü (sav) muhatabının seviyesini göz ardı etmez, ifadelerinin anlaşılması için teşbih ve kıyasa yer verirdi ve her daim nezaket sahibi idi.

Hz. Peygamber (s.a.v) Teenni ile Hareket Ederdi

Sevgili Peygamberimiz (sav) aceleci davranmak yerine iyice düşünerek temkinli hareket ederdi. Bir hadîs-i şerîfinde: “Teennî Allah’tan, acelecilik şeytandandır.”[15] Buyurmuş ve acele hareket etmenin hoş olmadığını ifade etmiştir. Zira anlık ve iyice düşünmeden yapılan davranış ve işler çoğu zaman insanı zora sokmaktadır. Nitekim medeniyetimizde dahi bu husus atasözü olmuş ve "acele işe şeytan karışır" denmiştir.

Bununla birlikte insan hayırlı güzel işler yapma hususunda ise aceleci davranmalıdır. Zira yine Peygamberimiz (sav) başka bir hadisinde şöyle buyumuştur: Yedi şey gelmeden önce (salih) ameller işlemede acele edin! Ne bekliyorsunuz? Her şeyi unutturan yoksulluğu mu, azdırıp saptıran zenginliği mi, sıhhati bozan hastalığı mı, bunaklaştıran ihtiyarlığı mı, ansızın geliveren ölümü mü, beklenenlerin en şerlisi olan Deccâl"i mi? Yoksa kıyameti mi? Ki kıyamet (hepsinden) daha dehşetli ve daha acıdır.”[16]  Dolayısıyla şeytanın engel olup bizi aldatabileceği hayırlı işlerde acele etmek güzeldir, diğer durumlar da ise teenni ile hareket etmek gerekmektedir.

Detaylı bilgi için lütfen bakınız:

https://risale.online/soru-cevap/bir-gun

https://risale.online/soru-cevap/peygamber-efendimizin-sav-guzel-ahlakindan-ornekler


[1] Müslim, Mesâcid 6

[2] Tirmizî, Şemâil, 97.

[3] Buhârî, Menâkıb, 23:

[4] Diyanet İşleri Başkanlığı, Hadislerle İslam, İstanbul 2020, c6 s 313

[5] Tirmizî, Birr, 71

[6] Müslim, Birr, 32

[7] B5976 Buhârî, Edeb

[8] B7466 Buhârî, Tevhîd, 31

[9] M6586 Müslim, Birr, 66

[10] Diyanet İşleri Başkanlığı, Hadislerle İslam, İstanbul 2020, c6 s 315

[11] Kâdî İyâz, Şifâ-i Şerîf, Tahlil Yayınları, İstanbul, 2020 c1 s 189

[12] MU1646 Muvatta’, Hüsnü’l-hulk, 3

[13] B6116 Buhârî, Edeb, 76

[14] D4998 Ebû Dâvûd, Edeb 84

[15] Tirmizî, Birr, 66

[16] T2306 Tirmizî, Zühd, 3.


Yorum Yap

Yorumlar