Soru

Mantık İlminin Faydaları / Osmanlıda Okutulan Mantık Eserleri

Ehl-i sünnet medreselerinde Mantık ilmi olarak hangi eserler okutuluyordu? Mantık ilminin faydaları nelerdir?

Tarih: 19.03.2025 11:35:21

Cevap

Ehli sünnet medreselerinde, özellikle klasik Osmanlı ve İslam dünyasında kök salmış geleneksel medrese sisteminde mantık ilmi için çeşitli eserler okutulmaktaydı. Bu eserler genellikle mantığın temel kavramlarını, önerme ve kıyas teorilerini, mantıksal çıkarım yöntemlerini ve mantık ilminin diğer ilimlerle olan ilişkisini ele alırdı.

Yaygın olarak okutulan bazı temel mantık eserleri şunlardır:

  • Îsâgûcî (Eisagoge): "İsaguci" adı, Yunanca "Isagoge" (giriş) kelimesinden gelir. Ebû Nasr el-Ebherî tarafından Yunanca aslından Arapçaya tercüme edilen bu eser, mantığa giriş mahiyetindedir. Ebu Nasr el-Fârâbî ve İbn Sina gibi alimler tarafından da şerh edilmiştir. Ayrıca Sadreddîn Taftâzânî'nin veya Kâtib Çelebi'nin şerhleriyle de okutulurdu. Medreselerde mantık öğrenimine giriş için okutulan en temel ve meşhur metindir. Kısa ve öz bir şekilde temel mantık konularını içerir. Porphyrios'un bu eseri, mantığa giriş niteliğinde olup beş temel kavramı (cins, tür, ayrım, hassa, araz) ele alır.
  • Şerhu’l-İsaguci (Tehzîbu’l-Mantık): Sa'deddin et-Teftâzânî'nin bu eseri, mantık ve kelam ilimlerini birleştiren kapsamlı bir çalışmadır. Medreselerde mantık eğitiminin ileri aşamalarında okutulmuştur. İsaguci üzerine yapılan şerhler arasında en meşhurlarındandır. Daha detaylıdır ve orta seviye öğrenciler için uygundur. Mantık ilmini özetleyen ve sistematik hâle getiren bir eserdir. Özellikle Osmanlı medreselerinde bu eser oldukça kıymetliydi.
  • Er-Risâletü'ş-Şemsiyye fi'l-Kavâidi'l-Mantıkıyye (Şemsiyye): Necmeddin el-Kazvînî'nin bu eseri, mantık ilminin temel konularını özetleyen önemli bir metindir. En meşhur klasik mantık metinlerinden biridir. Zamanla mantık eğitiminin bel kemiği hâline gelmiştir. Özellikle Osmanlı medreselerinde büyük bir şöhrete sahip olmuş ve üzerine çok sayıda şerh ve haşiye yazılmıştır. Bunlardan Teftazânî’nin şerhi (Metali' ve Mevakıf şerhleriyle birlikte) çok meşhurdur. 
  • El-İzzi (el-Īzzi fî’l-Mantık): İzzüddin ez-Zencânî ye ait orta seviyede bir mantık metnidir. Medrese öğrencilerine, Isagoci'den sonra bu eserle devam edilirdi. Özellikle Osmanlı medreselerinde yaygın bir metindi.
  • Metâli'u'l-Envâr fi'l-Mantık (Metâli'): Kadı Sirâceddin el-Urmevî'nin bu eseri, mantık ilminin derinlemesine ele alındığı önemli bir kaynaktır. Osmanlı medreselerinde son seviye mantık kitabı olarak da okutulmuştur.
  • Şerh-i Metâli': Seyyid Şerif el-Cürcânî'nin Metâli' üzerine yazdığı bu şerh, Osmanlı medreselerinde büyük kabul görmüş ve ders kitabı olarak okutulmuştur. Kara Davud'un bu şerh üzerine yazdığı haşiye de önemli bir yere sahiptir.
  • Şerhu’l-Metali (Metali’u’l-Envar): Ebü’l-Kasım Abdullâh el-Kâtibî tarafından telif edilmiştir. Mantık ilminin ileri düzeyinde okutulan bir eserdir. Aynı zamanda kelamcılar ve usulcüler tarafından da sıkça başvurulan bir kaynaktır. Sa’deddin Teftazânî’nin “Şerhu’l-Mutavvel”i gibi eserlerinde atıflar bulunur.
  • El-Kıstasü’l-Müstakîm: İmam Gazâlî’nin mantık ilmine yaklaşımını yansıtan önemli bir eserdir. Felsefî eğilimli değildir, daha çok dinî ilimlerin tahkiki açısından mantığın önemini vurgular.
  • Hüsâm-ı Kâtî: Hüsâmeddin el-Kâtî'nin eseri de medreselerde okutulan mantık metinlerindendir.
  • İlm-i Mîzân: Molla Fenârî'nin bu eseri de mantık alanında önemli bir yere sahiptir.
  • Süllemü'l-Münevrak: Ahterî'nin manzum olarak yazdığı bu eser, mantık konularını şiirsel bir dille ifade eder ve ezberlemeyi kolaylaştırdığı için medreselerde rağbet görmüştür.
  • Burhân fî İlmi'l-Mantık ve Fenni'l-Mîzân: Gelenbevî İsmail Efendi'nin XVIII. yüzyılda telif ettiği bu eser, klasik mantık alanında önemli bir çalışmadır.

Bu eserlerin yanı sıra, bu temel metinler üzerine yazılmış çok sayıda şerh (açıklama) ve haşiye (dipnot, ek açıklama) de medrese müfredatında yer almaktaydı. Bu şerh ve haşiyeler, metinlerdeki konuların daha derinlemesine anlaşılmasına ve farklı görüşlerin değerlendirilmesine yardımcı olurdu.

Ayrıca bilinmelidir ki, bu eserlerin hepsi Arapça olarak okutulur ve mantık ilmi genellikle usûl-i fıkıh ilmine hazırlık veya paralel bir ilim olarak görülür. Bazı tarikat ve medrese çevrelerinde felsefî eğilimli mantık eleştirilse de asli fıkıh-mantık ilişkisi bağlamında bu eserler benimsenmiştir.

Günümüzde klasik medrese geleneğini sürdüren bazı yapılar, hâlen bu eserlerden bazılarını öğretmektedir. Bugün özellikle Türkiye, Irak, İran, Suriye gibi yerlerdeki geleneksel medreselerde ise çoğu zaman Isagoci ve el-İzzi gibi temel metinlerle başlanır. Sonra eş-Şemsiyye'ye geçilir. Yüksek düzeyde eğitim verilen medreselerde el-Mevakıf gibi kelam-mantık karışımı eserlerdeki mantık bölümleri de okutulur.

Bu ilmin faydasına değinecek olursak;

Medreselerdeki mantık eğitimi genellikle öğrencinin seviyesine göre aşamalı bir şekilde ilerlerdi. Başlangıç seviyesinde daha temel metinler okunurken, ilerleyen seviyelerde daha kapsamlı ve derinlemesine eserlere geçilirdi. Amaç, öğrencinin doğru düşünme ve akıl yürütme becerilerini kazanmasını sağlamaktı.

Mantık, düşünmenin kurallarını öğreten bir ilimdir. Öğrenci, bir meseleye yaklaşırken çelişkiye düşmeden, sağlıklı bir muhakeme yapmayı öğrenir. Yanlış akıl yürütmelerden, mantık hatalarından (safsatalardan) korunur.

Özellikle fıkıh, kelâm ve usûl gibi ilimlerde delille hüküm çıkarma (istidlal) çok önemlidir. Mantık eğitimi, bu süreci sistematik hâle getirir ve delilin sağlam olup olmadığını test etmeyi öğretir. Öğrenci sadece kendi fikrini savunmakla kalmaz, karşı görüşleri de doğru analiz edebilir. Bu da ilmi tartışmalarda adaletli ve dengeli olmayı sağlar.

Hem mantıklı bir bakış açısı, karışık bir metni daha rahat çözümlemeyi sağlar. Özellikle klasik metinlerdeki kıyaslar, şartlar, istisnalar gibi yapıları doğru anlamada yardımcı olur. Öğrenci düşüncesini net, açık ve düzenli bir şekilde ifade etmeyi öğrenir. Bu da yazı yazarken, ders anlatırken ya da hitap ederken büyük bir avantaj sağlar. Ehl-i Sünnet âlimleri, mantığı bu amaçla da kullanmıştır. Akıl yürütme ilkeleri bilinirse, bâtıl görüşlerin çelişkili yapısı daha kolay fark edilir.

Hem de mantıkla uğraşmak, zihne düzen ve tertip kazandırır. İlimle meşguliyet bir sistem içinde olur. İmam Gazâlî’ye göre “Mantık ilmini bilmeyen kişinin ilmine güvenilmez.”
Saadeddin Taftazânî ve Seyyid Şerif Cürcânî’de mantığı fıkıh ve kelam ilimlerinin anahtarı olarak görmüşlerdir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri de Muhakemat isimli eserinde mantıkla ilgili şu değerlendirmeyi yapar:

"Mantık ilmi, fikir için bir mizan, bir ölçü, bir terazidir. Nasıl ki nahiv, lisanın mantığıdır; mantık da fikrin nahvîdir." Yani, nasıl ki bir cümleyi doğru kurmak için dil bilgisi kurallarını bilmek gerekiyorsa, bir düşünceyi doğru kurmak için de mantık kurallarına ihtiyaç vardır. Ayrıca Üstad Hazretleri mantığın sınırlarını da çizer:“Mantık ilmi, hakikate götüren bir yoldur; ama her zaman yeterli değildir. Kalp ve vicdanın da bu yolda hissesi olmalıdır.”

Üstad Hazretleri, mantığı katı formüllerle değil, temsillerle ve basit ama derin kıyaslarla anlatır. Örneğin, Haşir Risalesi'nde ahiretin varlığını anlatırken şu temsili kullanır: “Baharda yeryüzünü bir anda ihya edip hayatlandıran bir kudret, elbette ölen insanları da haşirde kolayca diriltebilir.” Bu ifade aslında güçlü bir tümevarım ve benzeşimsel kıyas (kıyas-ı temsilî) yöntemidir.


Yorum Yap

Yorumlar