Peygamberimiz (asm)’ın insan olması yönü ile peygamberlik yönünü birlikte nasıl değerlendirmek gerekir?
Allah tarih boyunca insanlara, kendi içlerinden peygamberler göndermiştir. Çoğu zaman bu hal, bazı insanların itirazlarına sebep olmuş ve peygamberlerde insanüstü, melek gibi özellikler göremeyince “bu da bizim gibi bir insan” diyerek inkâr etmişlerdir. Kur’an’da onların bu hali şöyle belirtilir.
“Dediler ki: ‘Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda, pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!’ ‘Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya! ‘Zalimler (inananlara): ‘Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz’ dediler.”
Peygamberlerin insanlarla aynı cinsten olmaları gereğine Kuranda şöyle işaret edilir: “De ki: Eğer yeryüzünde (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”
Peygamberler de bizim gibi insandırlar. Onlar da bizim gibi yerler, içerler, uyurlar, üzüldükleri veya sevindikleri zamanlar olur. Bu yönleriyle peygamberler bizden farklı değildir. Fakat peygamberler, Allah tarafından vazifelendirilmiş olmaları yönüyle diğer insanlardan ayrılırlar. Bu özellik şu ayetle ortaya konulmuştur: “De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor.”
Ancak peygamberlerin insan olmaları, Allahın onlara vahiyde bulunmasına ve bizim onlara itaat etmemize engel değildir. Şehrimizin valisi veya kaymakamı da insan olma itibarıyla bizden farklı değildir. Fakat hiç kimse vali ve kaymakama “Bu da bizim gibi bir insan” diyerek, saygısızlık etme veya emirlerini dinlememe yönüne gitmez. Vali de, kaymakam da insandır, fakat bulundukları makam yönüyle bizden ayrılırlar.
Allah dileseydi bize melekleri de peygamber olarak gönderebilirdi. Fakat melekler yemedikleri, içmedikler, yorulmadıkları, üzülmedikleri için, hayatımızda bize örnek olamazlardı. Peygamberimizin insanlar için güzel bir örnek olduğu bir ayette şöyle belirtilir: “Andolsun Allah’ın resûlünde sizin için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab suresi, 21. ayet.)
Peygamberler hayatın her alanında bize örnek olmak için gönderilirler. Yeme içmelerinden ibadetlerine, aile hayatlarından toplum hayatına varıncaya kadar, acı tatlı, kolay veya zor her alanda yaşantı ve sözleriyle bize yol gösterirler. Mesela Eyyüb as hastalıklara sabretmesiyle hastalara, Yusuf as iffetiyle gençlere, İbrahim as cömertliğiyle zenginlere, Davud ve Süleyman as’lar adaletli idareleriyle hükümdarlara örnek olmuşlardır. Hâlbuki melekler bu konularda bizlere örnek olamazlar.
Peygamberimiz hayatı boyunca kendisini insanüstü bir makamda görmemiş, görmek isteyenlere de mani olmuştur. Bir defasında sahabelerden birisi elbisesiyle ona gölgelik yapmak istediğinde “Vaz geç! Ben ancak bir insanım” demiştir.
Oğlu İbrahim vefat ettiğinde gözleri yaşarmıştı. Yanındaki sahabesi Abdurrahman b. Avf onun ağlamasına şaşırmış ve “Sende mi ağlıyorsun Ya Resulallah!” diye sormuştu. Peygamberimiz “Ey Avfın oğlu! Bu şefkattir” dedi. Sonra da “Kalp mahzun olur, göz yaşarır. Fakat biz rabbimizin razı olmadığı sözleri söylemeyiz. Ey İbrahim! Senden ayrılmaktan dolayı mahzunuz” dedi.
Peygamberimiz bir insandır. Lâkin onu sıradan bir insan gibi düşünmek de hata olur. Bir şair şöyle der: "Muhammed bir insandır ama sıradan bir insan gibi değildir, taşlar arasında yakut ne ise o da öyledir." Yakut da bir taştır. Fakat ona sıradan, basit taşlar gibi muamele edilmez. Dolayısıyla Peygamberimiz, insanlar içinden fakat onlara en güzel bir model olacak şekilde yaratılmıştır. Onun bu yüce mertebesine Allahü Teâlâ, Kur’anda şöyle işaret eder: “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem suresi, 4. ayet.)