Kur’an pek çok ayetinde, indiği asırdan bu zamana kadar, onun Allah kelâmı olduğuna inanmayan insanları benzeri bir kitap getirmeye, hatta bir satırlık kısa bir suresinin benzerini getirmeye davet ettiği halde kâfirlerin buna hemen hiç teşebbüs etmemelerinin sebebi nedir?
Çünkü Allah’a ait mucize dercesindeki bir sözün insanlar tarafından emsalinin söylenebilmesi mümkün değildir. Eğer mümkün olsa idi kesinlikle teşebbüs edeceklerdi. Kur’an, “Onu (Kur’an’ı) o (peygamber) uydurdu" mu diyorlar? De ki; "Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah'dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz (bunu yapın).” (Yunus, 38) gibi ayetlerle inkârcıları tekrarla Kur’an’ın, hatta kısa bir suresinin benzerini getirmeye çağırmaktadır. Kısacık bir suresine bir-iki satırla karşılık verip Kur’an’ın davasını iptal etmek gibi rahat bir çare varken, en tehlikeli, en meşakkatli can ve mallarını tehlikeye atan harp yolunu seçmeleri onların bu noktada aciz kaldıklarını kesinlikle ortaya koymaktadır. Çünkü edebiyatçıları, birkaç ayetine benzer getirebilselerdi, Kur'ân davasından vazgeçerdi. Onlar da maddî ve manevî tehlikelerden kurtulurlardı. Halbuki harp gibi dehşetli, uzun bir yolu seçtiler. Demek ki harflerle mücadele edemeyince kılıçlarla harp etmeyi tercih ettiler. Kur’an on dört asırdan beri insanlığın en dahi ediblerini, en harika hatiblerini ve en parlak âlimlerini şiddetle muarazaya davet ediyor ve onlara meydan okuyor. Onlar ise Kur’an’ın bu meydan okumasına karşı ağızlarını bile açamayıp tam bir zillet içinde boyun eğdiler ve kıyamete kadar da boyun eğmeye mecbur olacaklar. Çünkü Kur’an bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah’ın ezeli bir kelamıdır. (Bkz. Zülfikar, 25. Söz Mucizât-ı Kur’aniye Risalesi)