Keşif; örtünün kalkması, yani gayb âlemine ait hakikatlerin kalp gözüyle açığa çıkması demektir. Ehl-i keşf, bu perdelerin kalkmasıyla bazı manevî hakikatlere kalp yolu ile vâkıf olan kimselerdir. Onların bilgisi “ilham” ve “keşif” yoluyla gelir, aklî delillere veya zahirî gözleme dayanmaz.
Şuhûd; müşahede etmek, yani hakikati doğrudan görmek veya tecrübe etmek anlamındadır. Ehl-i şuhud, kalp gözüyle hakikatleri görür gibi yaşayan, Allah’ın tecellilerini doğrudan müşahede eden kimselerdir.
Meşhudat, şuhûd edilen şeyler, yani gözlemlenen manevî hakikatler anlamına gelir. Ehl-i şuhud’un kalp gözüyle müşahede ettiği tecellîler meşhudat olarak adlandırılır. Bu bazen ilâhî isimlerin tecellîleri, bazen melekût âleminden manzaralar, bazen de nefsin hakikatleri olabilir.
Keşfiyat, keşif yoluyla elde edilen bilgilerin bütünü demektir. Yani ehl-i keşfin kalp gözüyle ulaştığı gaybî bilgiler, sırların açılması, hakikatlerin zuhur etmesi gibi hallerdir.