Rabıta hakkında bilgi verirmisiniz? Rabıtanın dinimizde önemi var mı?
Sözlükte, münasebet, alaka, bağlantı ve bir işe devam etmek ve korumak anlamlarına gelir ki, bağlanıp kalmak manasında kullanılmaktadır. Tasavvufi bir tabir olan rabıta, müridin kamil şeyhini hayalinde canlandırırak onun ruhaniyetinden feyzlenmesine ve Kamil mürşidin de ruhani imdat ve nurani tasarruf ile o müride yardım etmesine denir. Nakşibendi tarikatında yaygındır
Rabıta müridin için bir otokontrol görevi görmektedir. Rabıta bir vesile olup bundan gayenin Resulullaha (sav) ve Hazreti Peygamber’in bu vasıtayla da Cenabı Hakk’a bir münasebet kurmak olduğu ifade edilmektedir. İlahi huzura ermektir
Bediüzzaman hazretlerine göre Nakşibendilikte bulunan rabıtanın esası kendi zâtında hiçbir nuru olmayan aynanın güneşin ışığını etrafa yayması gibi ilahi tecelliye yalnızca makes olan evliyaya bakmaktır. Rabıtanın esasında mürşidi kamile müessir itikadıyla bakılmaz. O zatlara bizzat bir tesir verilmez. Ona göre Nakşibendilikte bulunan rabıta Hristiyanların kendi azizlerini feyiz kaynağı sanmasından farklıdır. Onlara benzetilemez. Zira Hristiyanlar azizlerini gerçek müessir bilirler, nurun membaı olarak tanırlar. Halbuki rabıta da her bir mürid bilir ki; Allah’tan başka bir Halık yoktur, vasıtalar ve sebepler müessir değildir. Hazreti Üstada göre şeyhte teşahhus olmadığı müddetce rabıtanın bir zararı yoktur şayet teşahhus olsa o mürid şeyhinin fani olduğunu bilmelidir.
En çok duyduğumuz rabıta çeşidi; Rabıta-i Mevt'tir.
RABITA-YI MEVT
Lezzetleri kesip, tahrip edeni, (yani ölümü) çok zikrediniz. (İbn Mace, Tirmizi)
Vaiz olarak ölüm yeter, zenginlik olarak da yakin (içinde şüphe olmayan, güçlü iman) yeter. (Taberani )
Akıllı, zeki olan kişi nefsini hesaba çekip, ölümden sonrası için çalışan, amel eden kimsedir. Aciz ise, nefsinin hevasına tabi olup, Allahdan bir takım (boş) temennilerde bulunan kimsedir. (İbn Mace, Tirmizi)
Üstad Bediüzzaman şöyle der: İhlâsı kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebi, Rabıta-i Mevttir. Evet ihlâsı zedileyen ve riyaya ve dünyaya sevkeden, tûl-i emel olduğu gibi; riyadan nefret veren ve ihlâsı kazandıran, râbıta-i mevttir. Yâni: Ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip, nefsin desîselerinden kurtulmaktır. Evet ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat, Kur'an-ı Hakîm'in كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ اْلمَوْتِ { اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَ gibi Âyetlerinden aldığı dersle, râbıta-i mevti sülûklarında esas tutmuşlar; tûl-i emelin menşei olan tevehhüm-ü ebediyeti o râbıta ile izale etmişler.