Soru

Margarin

Margarin sağlığa zararlı mıdır? Tüketilmesinde herhangi bir sakınca yoktur diyenlere nasıl cevap verilebilir?

Tarih: 15.05.2009 11:49:07
Okunma: 6602

Cevap

Üzülerek ifade edelim ki, ülkemizde çoklukla tüketilen margarinler, maddi ve manevi sıhhatimiz için oldukça zararlıdır.  Pek çok zararları tespit edildiği için de margarinlerin tüketilmesi, hem bedenen hem de dinen çok sakıncalıdır.

İslâm dini, insanlığa yol göstermeyi, onları zulüm, sapma ve kötülüklerden uzak­laştırıp huzur ve düzene kavuşturmayı amaçlayan bir rahmet dinidir. Bunun için kesin haram olanlarla birlikte şüphelilerden de sakınmayı bize emretmiştir. Bu meyanda bir hadîs-i şerif şu şekildedir:

Nu'man İbn-i Beşir (ra) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmezler. Her kim bu şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, şerefini de korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere yönelirse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa, cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir." (Buhari, İman 39, Büyû' 2; Müslim, Müsâkat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû' 3, (3329, 3330); Tirmizi, Büyü 1, (1205); Nesai, Büyü 2, (7, 241)

Margarin ismini duyan bazı kitleler, içeriğinde direk domuz yağı var diye algılıyorlar. Doğrudur. Fakat margarinlere hayvansal yağların direk olarak kullanımı yaklaşık 60 yıl kadar önce idi. Hidrojenizasyon teknolojisi ülkemizde uygulanmadan önce hayvansal iç yağların eritilerek sıvı yağlarla karıştırmak suretiyle kullanımı yaygınlık gösteriyordu. Hatta o zamanlarda tevâfuklu Kur’an’ın kâtibi Ahmed Hüsrev Altınbaşak (rh): “Margarin yemeyin kardeşim, domuzların yağlarını eritip içerisine karıştırıyorlar” demiş ve müslümanları margarinden uzak tutmaya çalışmıştır.

Yine o yıllarda memleket bu haberlerle çalkanırken bu durumu inkâr eden bir margarin firmasının, üretiminde domuz yağını kullandığını şu anki GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer, o yıllarda deşifre etmiş ve “Gıda Raporu” isimli kitabında yayınlamıştır. İşte bu nedenledir ki margarin ismi ile domuz yağı özdeşleşmiş ve hassasiyet sahibi birçok Müslüman, margarinlerden uzun yıllar uzak durmuş ve hala uzak durmaktadır. Fakat ne yazıktır ki dikkatsiz ve bilinçsiz birçok tüketici ise farkına bile varmadan kilo kilo domuzları margarin yiyorum diye yemiştir.

Daha sonraları ‘hidrojenizasyon teknolojisinin’ keşfedilmesi ve ülkemizde de uygulanmasıyla hayvansal yağların direk olarak karıştırılması yavaş yavaş sona ermiştir. Daha sonraları ise Harvard Üniversitesi’nde yapılan araştırmalarda hidrojenizasyon işleminin kardiyovasküler (dolaşım sistemi hastalıkları) riskler taşıyan trans yağları meydana getirdiği tespit edilmiştir. Fakat yine üzülerek belirtmek gerekirse insanlık 50 yıl boyunca bu tehlikenin farkında olmadan bu yağları tüketmiştir. Sonraları ise ‘interesterifikasyon’ denilen başka bir kimyasal sertleştirme işlemi keşfedilmiş ve bu trans yağlardan mümkün olduğunca kurtulmaya çalışılmıştır. Lâkin başarılı olunamamıştır. Günümüzde daha ziyade interesterifikasyon ve fraksiyonel işlemler kullanılmaktadır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; trans yağlar (sentetik olanlar), sadece hidrojenizasyonda meydana gelmeyip interesterifikasyonda da meydana gelmektedir. Hatta bundan dolayıdır ki %1 in altında trans yağ içeren yağlara Türk Gıda Kodeksi’ne göre maalesef “trans yağ yoktur” yazılabilmektedir. Belki de bu kuralın kodekse girmesini üreticiler sağlamıştır. Ne dersiniz?

Ayrıca kâse margarinlerin haricinde bisküvi, çikolata, kekler, kurabiyeler, pasta ve börekler gibi endüstriyel üretimlerin içerisine katılan katı yağlarda da trans yağlar fazla miktarlarda olabilmektedir.

Harvard Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmaya göre, tereyağı ile karşılaştırıldığında margarin yemek; kadınlarda kalp hastalığına yakalanma olasılığını %53 artırmaktadır. Bunun sebebi sentetik trans yağlardır.

Ayrıca yapılan birçok çalışmada trans yağların; koroner kalp hastalığı riskini 3 kat artırdığı, toplam kolesterolü ve LDL’yi yükselttiği (kötü kolesterol), HDL’yi düşürdüğü (iyi kolesterol), anne sütünün kalitesini düşürdüğü, bağışıklık sistemini zayıflattığı, pankreasın insülin tepkisini azalttığı ve şeker hastalığına yol açtığı ortaya konmuştur. Trans yağ asitlerinin kolesterolü dolaylı olarak artırması ile damar sertliği ve koroner kalp hastalığı geliştirdiği de ayrıca ispatlanmıştır. Tüm bunlar ve daha pek çok zararları, margarin tüketmenin tıbben çok zararlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Kur'an'da, insan yeryüzündeki en değerli varlık olarak nitelendiril­miş ve ona diğer varlıklar arasında ayrı bir kabiliyet ve yetkinlik verildiği belirtilmiştir. İnsanın beden ve ruh sağlığının korunması, onun dünyevî ve uhrevî mutluluğu İslâmın en başta gelen hedefi olmuştur. Bu yüzden dinin, canın, aklın, neslin ve malın korunması İslâmın beş aslî ilkesi sayılmış, bunu sağlamaya yönelik olarak Kur'an ve sünnette bir takım emir ve ya­saklar getirilmiştir.

İslâm âlimleri, insanın kendi vücuduna zarar vermesini ve zarar veren şeyleri yiyip içmesini haram olarak kabul etmişlerdir.

Bir başka önemli husus ise; günümüzde gıda sanayiinde kullanılan pek çok katkı maddeleri Avrupa'dan ve gayr-i müslim ülkelerden gelmektedir. Özellikle margarin üretiminde pek çok katkı maddesi kullanılmaktadır. Mono ve digliseridler, süt tozu, AROMALAR, renklendiriciler (beta-karoten) ve vitaminler gibi hayvansal kaynaklı olarak da üretilen bu katkı maddeleri margarin sanayiinde oldukça yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Yapılan analizlerde ise bu hayvansal katkılar hiç gözükmeyebiliyor. DNA Tür Tayini analizleriyle yapılan araştırmalarda, DNA 160 derecede dağıldığı için DNA’nın saflaştırılması mümkün olamaz. Bundan dolayı da hangi hayvana ait bir katkı olduğu maalesef bilinemiyor. Ki günümüzde tek analiz yöntemi de bu DNA Tür Tayini yöntemidir.

Mesela, tereyağı tadını vermesi için margarinlere GEE AROMASI katılmaktadır. Bu aromaların üretiminde hayvansal (domuz, sığır) amino asitler de kullanılıyor. Pek çok kimyasal reaksiyon, filtrasyon ve saflaştırma işlemlerinden geçtiğinden DNA molekülleri dağılıp hiç kalmayabiliyor. Aromalara alkol ve MSG (Çin Tuzu) gibi zararlı ve haram maddelerin de katıldığını düşündüğümüzde aromalar, çok büyük bir tehlike arz etmektedirler. Avrupa ülkelerinde domuz çok yaygın bir şekilde tüketildiğinden, bu katkı maddelerinin de domuz kökenli olması durumu ciddi bir şüphe ve tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yine margarinlerde sıklıkla kullanılan beta karotenin (renklendirici) içinde jelatinin olduğu yetkililerce tespit edilmiştir. Beta karoten üretilirken alkol ve enzimlerin de kullanıldığı düşünülürse bu katkı maddesinin de tehlikeli olduğu görülecektir.

Mono ve digliseridler, margarinlerdeki su ve yağın homojen olması için emülgatör olarak kullanılmaktadırlar. Bunlar da bitkisel ve hayvansal kaynaklı olarak üretilebilmektedirler.

Margarinlerde kullanılan süt tozlarına baktığımız zaman da farklı zararlı ve şüpheli maddelerin içlerine girdiklerini görmekteyiz.

Bu katkı maddelerinden başka pek çok bedenen ve dinen zararlı ve yasak katkıların margarinlerde olduğunu tespit ettikten sonra şunu kesin bir dille ifade edebiliriz ki, özellikle margarinlerden ve katı yağ kullanılan yiyeceklerden kesinlikle uzak durup tüketmemek gerektir.

Gerek GİMDES yetkilileri gerekse ehl-i imân gıda mühendisleri, margarin ve benzeri katı yağların tüketimini kesinlikle yasaklıyorlar. Bunun yerine fraksiyonel ve helâl sertifika alabilmeyi başarabilmiş olan katı yağların tüketimini alternatif bir çözüm olarak sunmaktadırlar. Bununla beraber asıl tavsiyeleri ise, yüzyıllardır ecdadımızın kullandığı en sağlıklı ve en doğal yağlarımız olan tereyağı ve zeytinyağıdır. Tabi Gimdes helâl sertifikalı olmak şartıyla.

Son olarak şunu ifade etmek isteriz ki; kendimizi ve nesillerimizi gıda teröründen korumak mecburiyetindeyiz. Saadet asrının insanları, haramdan ve şüpheli lokmadan şiddetle uzak duruyorlardı. O zamandan bu asra kadar geçen yıllar, insanların itikatlarını o kadar aşındırdı ki, “haram-helâl ver Allah’ım, senin kulun yer Allah’ım” sözü günümüz insanlarından bir kısmının felsefesi haline geldi. Tek düşüncesi midesi ve kesesi olan insanlar, zenginleşme hevesiyle, İslâm dininin yasakladığı şeylere fasit tevillerle cevaz biçmekte, haram yedirmekte ve içirmektedirler. Şu hakikati hiçbir vakit unutmayalım ki; “helâl dairesi keyfe kâfidir. Harama girmeye lüzum yoktur.’’

 

Ayrıca bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/yiyecek-ve-iceceklere-dikkat-etmek

https://risale.online/soru-cevap/haram-ve-supheliler

https://risale.online/soru-cevap/helal-gida-1 

 


Yorum Yap

Yorumlar