İşyerine gelen kadınlar selamün aleyküm diyorlar. Onların selamını almalı mıyım, almamalı mıyım?
Selamlaşma nasıl yapılır, hükmü nedir?
Müslümanlar arasında selam vermek bir sünnettir, bir dostluk ve hayırseverlik alametidir. Selam almak da bir farzdır. Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur: "Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size bir şey göstereyim mi ki, onu yaptığınız zaman birbirinizi sevmiş olursunuz: Aranızda selamı yayınız."[1]
Selam vermenin bazı edepleri vardır. Bunlardan bir kısmı: Bir topluluğun yanına girilirken konuşulmadan önce "Esselâmu aleyküm" diye selam verilir.
İçinde insan olmayan bir yere girildiği zaman "Esselâmu aleyna ve alâ ibadillahissalihîn" denir.
Gençler yaşlılara, süvariler yayalara, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler önden gidenlere selam verirler.
Bir topluma verilen selama: "Ve aleykümüsselâm" diye içlerinden birisi karşılık verirse, diğerlerinden selam alma görevi düşmüş olur. Fakat o topluluk içinden hiçbiri karşılık vermezse, hepsi de günahkar olur! Bir toplantıdan ayrılırken de selam vermek iyidir.
Kendisine selam verilen kimse, daha güzel bir karşılıkta bulunarak şöyle der: "Ve aleykümüsselâmu ve rahmetullahi ve berekâtüh." Bunu söylemek yerine göre pek güzeldir.
Bir kimsenin selamım getirip tebliği edene "Aleyke ve aleyhisselâm" diye karşılık verilir. Bir mektubla selam yazılmış olursa, ya dil ile veya yazı ile; "Ve aleykesselâm" denilir.
Selama karşılık veremeyecek durumda olanlara selam vermek mekruhtur. Buralar da selam verilmez! Bunlar ise şöyledir: yemek yiyene, Kur'an okuyana, hutbe dinleyene, namaz kılana selam vermemelidir. Verilirse, cevaplanması mutlaka gerekmez. İşlediği günahı açıkça söylemekten çekinmeyen kimselere (fasıklara) selam vermek mekruhtur.
Selam verip almak, bir dostluk belirtisidir, sevgi alametidir. Fakat selam verirken aşağı doğru bükülmek mekruhtur. Öyle ki, bazı alimlere göre, selam verirken rükü haline yakın eğilmek, secde etmek gibidir. Yaratıklara saygı için yapılacak bir secde ise imana aykırıdır.[2]
Buraya kadar aldığımız bilgiler Ömer Nasuhi Bilmen Efendinin görüşleri olup hepsi de istifade edilecek bilgilerdir. Buradan sonraki alacağımız malumatlar da bu konuda bize güzel nasihatler vermektedir.
Hz. Peygamber (s.a.s.): “Amellerin hangisi daha hayırlıdır” diye soran kimseye “Yemek yedirmen ve tanıdığına-tanımadığına selam vermendir” [3] buyurmuştur.
Selamı teşvik eden bir başka hadis-i şerif de şöyledir: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi sevebileceğiniz bir şeyi söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız” [4]
İki Müslüman karşılaştığında söze başlamadan önce selamlaşmalıdır. Rasûlüllah (s.a.s.): “Selam, konuşmadan önce gelir” [5] buyurmuştur.
İslâmî âdâba göre binekte olan yaya olana, yaya olan oturana, az olanlar çok olanlara, küçük büyüğe selam verir. [6]
Bir gruptan ayrılırken ayrılan kişi de geride bıraktıklarına selam verir. Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.” [7]
Kadın mahremi olmayan bir erkeğe selam verebilir mi; halini hatırını sorabilir mi?
Kur’an-ı Kerim’de: “Yabancı erkeklere çekici bir eda ile konuşmayın, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.” [8] buyurulmaktadır. Bu, yabancı bir erkeğe muhatap olma durumunda kalan bir kadının edep, ciddiyet, ağır başlılık ve utanma hasletlerini koruyarak konuşması gerektiğini ihtar etmektedir.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in ve sahabenin uygulamalarından anlaşıldığına göre, herhangi bir fitne korkusu ve yanlış anlaşılmanın söz konusu olmadığı hallerde kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara selâm verip almalarında, ihtiyaç halinde konuşmalarında bir sakınca yoktur. [9]
Ebû Talib kızı Ümm-ü Hanî, kendisinin sadece sesini duyan ve göremediği için de kim olduğunu bilemeyen Peygamberimiz’e (s.a.v.) selam vermiş, Peygamberimiz (s.a.v.) de selama karşılık verip, kim olduğunu sorup öğrenince: “Hoş geldin ey Ümmü Hanî” diyerek kendisine iltifat etmiştir. [10]
Esmâ Binti Yezîd de, kadınlarla birlikte otururken, Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanlarına uğradığını ve kendilerine selam verdiğini anlatmıştır.[11]
Hulasa: İş yerine gelen hanımefendilerin verdikleri selamı, fesada sebep olmayacak şekilde almakta bir sakınca yoktur. Dikkat edilmesi gereken önemli husus, her iki taraf bu selamı Allah için vermeli ve Allah için almalıdırlar. Şeytanın fitnelerine sebep olacak her hâl ve hareketten uzak durmaya ancak böyle safi bir niyet ile vasıl olabiliriz. Cenâb-ı Hak cümlemizi her türlü bela ve musibetten muhafaza buyursun. Amin
[1] Ebû Dâvûd, Edeb, 134
[2] Ömer Nasuhi Bilmen İlmihali - Selam Bahsi
[3] Buhârî, İman, 18
[4] Müslim, İman, 24
[5] Tirmizî, İsti’zân, 11
[6] Tirmizî, İstihsan, 14
[7] Ebû Dâvûd, Edeb 139; Tirmizî, İsti’zân 15
[8] Ahzâb, 33/32
[9] İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 406; Zekeriya elEnsârî, Esne’l-metâlib, I, 176
[10] Buhârî, Gusül 21; Salât 4; Müslim, Hayız, 70-71, Salâtü’l-müsâfirîn 81-82; Tirmizî, İsti’zân 34
[11] Ebû Dâvûd, Edeb 137; Tirmizî, İsti’zân 9