Soru

Rahip Bahira Hadisinin Sıhhati ve Risale-i Nur'da Geçmesi

Bediüzzaman Hazretleri risalelerde sıhatı az olan hadislere yer vermiş mi? Mesela Rahip Bahira olayının doğru olmadığı söyleniyor, lâkin bu hadise Risale-i Nur'da anlatılıyor. Bu hususu açıklar mısınız?

Tarih: 20.05.2024 08:42:22
Okunma: 266

Cevap

Hemen şunu ifade edelim ki Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde binlerce hadis kullanmakta ve bunların hemen hemen tamamı sahih rivayetlerden oluşmaktadır. Bunlar dışında bir kaç zayıf hadis kullanmış; ancak bir algı ile sanki Bediüzzaman Hazretleri devamlı surette zayıf hadis kullanmış gibi bir hava oluşturulmaktadır. Bu böyle değildir.

Bediüzzaman Hazretleri'nin hadis ilmini çok iyi bilen, hatta Dar'ul Hikmet'ül İslâmiye'ye yani devlete bağlı zamanın en yüksek ilmî heyetine bir hadis alimi olarak giren ve binlerce hadisin hafızı olan bir zât olduğunu unutmamak gerektir. 

Yani Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde kullandığı hadislerin sıhhat derecelerini çok iyi bilmekte, hangi âlimlerin bir rivayeti zayıf görürken hangi diğer âlimlerin aynı hadisi hasen yahut sahih kabul ettiklerini gayet bilmektedir. Hadislerin sıhhat derecelerinin farkında yahut zayıf bir hadis kullanmışsa da arka planda onun zayıflığını kaldıracak başka hadislerin mevcudiyetinden haberdardır.

Ayrıca bir hadisin zayıf olup olmadığını tespit etmek ictihadî bir meseledir. Yani âlimlerin bazıları bir kısım hadisleri zayıf olarak değerlendirken diğer bir kısım âlimler bu hadisi hasen olarak değerlendirebilir. Zira bir hadisin zayıf olup olmadığının en önemli hareket noktası olan hadisi bizlere ulaştıran raviler hakkındaki sahih veya zayıf hükmü, âlimlerin ferdi ictihadlarına dayanmaktadır. Birine göre zayıf olan bir ravi diğerine göre sika, birine göre zayıf olan bir hadis diğerine göre sahih veya hasen olabilir.[1] Bu hadis ilmiyle alakalı bir meseledir. Bediüzzaman Hazretleri de yukarıda da belirildiği gibi başta devlet nezdinde ve toplumda zamanın en büyük hadis âlimlerindendir. 

Şimdi bu bilgileri iyice kavradıktan sonra aşağıdaki linklere bakabiliriz;

https://risale.online/soru-cevap/risale-i-nurdaki-hadisler-sahih-mi

https://risale.online/soru-cevap/zayif-hadisler-konusunda-ne-yapmaliyiz

https://risale.online/soru-cevap/yazi-mektubundaki-zayif-hadis

Rahip Bahira Olayı ve Rivayetin Sıhhati

Siyer ve İslâm tarihi kaynaklarında Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) henüz on iki (bazı rivayetlere göre dokuz) yaşındayken amcası Ebû Tâlib tarafından bir Kureyş ticaret kervanıyla Suriye'ye götürüldüğünden bahsedilmektedir. Kafile, her zamanki gibi Busrâ'da, Bahîrâ adında bir münzevi rahibin manastırı yakınında konaklamıştı. Rivayete göre, Bahîrâ'nın yaşadığı bu küçük manastırda uzun zamandır bir kitap bulunurdu ve bu kitabı okuyan her rahip, Hristiyan topluluğunun en bilgili din adamı olurdu. İbnü'n-Nedîm, Bahîrâ'nın elindeki dini metinlerin eski kâğıtların tercümeleri olabileceğini öne sürer.[1]

Bahîrâ, diğer seyahatlerinde Kureyş kervanları geçtiğinde genellikle ilgisiz davranır, kimseyle konuşmazdı. Ancak bu sefer, manastırdan dışarı bakarken kervanda bulunan Hz. Muhammed'in (s.a.v) bir bulut tarafından gölgelendiğini ve bir ağacın altında oturduğunda dalların onun üzerine eğildiğini gördü. Buna şaşıran Bahîrâ, hemen bir sofra hazırlayıp kafile mensuplarını yemeğe davet etti. Kureyşliler, daha önce ilgilenmediği Bahîrâ'nın bu davetini şaşkınlıkla kabul ettiler ve Hz. Muhammed'in (s.a.v) yaşının küçük olması nedeniyle onu kervanın yanında bırakıp manastıra gittiler.

Ancak Bahîrâ, Hz. Muhammed'in (s.a.v) yemekte olmadığını farkedip O’nu (s.a.v)  da yemeğe davet etti ve onunla birebir ilgilendi. Çeşitli sorular sordu ve sırtına bakarak peygamberlik mührünü (hâtem-i nübüvvet) gördü. Daha sonra Bahîrâ, Hz. Muhammed'in (s.a.v) kimin oğlu olduğunu sorduğunda, yetim kaldığını öğrenince ona iyi bakılmasını ve yahudilerden korunmasını tavsiye etti. Bunun üzerine Ebû Tâlib, Suriye'deki işlerini hemen bitirip onu Mekke'ye götürdü.[2]

Râhip Bahîra olayıyla alakalı en sahih rivâyet İbn Ebî Şeybe ve Tirmîzî rivâyetidir.  Bu rivâyetle ilgili Tirmîzî “Garip, hasen bir hadistir. Onu sadece bu tarikten biliyoruz.” değerlendirmesinde bulunmaktadır. [3]Tirmîzî’ye göre hasen hadis isnadında yalan söylemekle itham edilmiş bir râvî bulunmayan, şaz olmayan ve benzeri başka tariklerden rivâyet edilen hadistir.

Hâkim rivâyetin sahih olduğunu, Buhari ve Müslim’in sıhhat şartlarına uygun olduğu halde onlar tarafından nakledilmediğini söyler.[4] İbn Hacer rivâyetin bütün râvîlerinin sika olduğunu belirtmiştir.[5] Süyûtî hadisin sıhhatini ortaya koyan şahid rivâyetleri olduğunu söyler ve bunlardan birkaçını zikreder.[6]

Hadisin sahih olmadığını ileri süren isimlerden biri Zehebî’dir. O, Bahîra olayıyla ilgili rivâyeti münker rivâyetleri kapsamında değerlendirir ve bu rivâyeti için “Bu gerçekten münker bir hadistir.” ifadesini kullanır.[7] Rivâyetle ilgili “Ben onun uydurma olduğunu, diğer bazı rivâyetlerin ise batıl olduğunu sanıyorum.”[8] demiştir.

Özetle hadisin derecelendirilmesi âlimler arasında farklı kriterlere bağlı olduğu için görüş ayrılıklarıda beraberinde gelmektedir. Ancak âlimlerin çoğuna göre bu hadis muteberdir. İslâm Tarihi ve Siyer kaynaklarının hemen hemen hepsinde anlatılagelmiştir. Birkaç muhaddis dışında rivayeti tenkid eden bulunmamıştır.


[1] Polat, Selahattin, “Zayıf Hadislerle Amel”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1983, sayı: 1, s. 83-110

[1] İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist fî aḫbâri’l-ʿulemâʾi’l-muṣannifîn mine’l-ḳudemâʾ ve’l-muḥdes̱în ve esmâʾi kütübihim, Beyrut 1398/1978.

[2] Muhammed b. İshak, Sîretü İbn İsḥâḳ (nşr. Muhammed Hamîdullah), Rabat 1967, s.53-57; Abdülmelik b. Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviye (nşr. Mustafa es-Sekkā v.dğr.), I-IV, Kahire 1355/1936, c.1, s.180-183; M. Âsım Köksal, İslâm Tarihi: Hz. Muhammed (a.s.) ve İslâmiyet, Mekke Devri, I-VII, İstanbul 1987, c.1, s.87-93

[3] İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekr Abdillâh b. Muhammed (235/849) Musannef (I-XVI), Thk: Hamed b. Abdillah-Muhammed b. İbrâhîm, Mektebetü’r-Rüşd, Riyâd, 1424/2004, XIII/199-200, Hadis No:37538; Tirmîzî, Menâkıb, 3

[4] Hâkim, Ebû Abdullah en-Neysâbûrî (405/1014), el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn (I-V), Thk: Yûsuf Abdurrahmân el-Mar‘aşlî, Dâru’lMa’rife, Beyrut, trs., II/616

[5] İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed elAskalânî (852/1449), el-İsâbe fî Temyîzi’sSâhabe, Dârü’l-Kütüb, Mısır, 1853, I/183.

[6] Es-Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), el-Hasâisü’l-Kübrâ, Thk: Hamza en-Neşrati vd., Mektebetü’l-Ehrâm, bsy., trs., s. 196-201.

[7] Zehebî, Târihu’l-İslâm, II/57

[8] Ez-Zehebî, Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed (748/1347), Telhîsü’l-Habîr, (I-V), Thk: Yûsuf Abdurrahmân el-Mar‘aşlî, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, trs., II/616.


Yorum Yap

Yorumlar