Ahiret

29.05.2008

7297

Cehennemin Yeri

Cehennem nerededir? Ayet veya hadislerde cehennemin yaratılmış olması geçiyor mu?

* *

**** ****

29.05.2008 tarihinde sordu.

Cevap

Kur'an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:

De ki: “O bilgi, yalnız Allah katındadır.1 

De ki: “Göklerde ve yerde Allah’dan başka kimse gaybı bilmez.2 

Bu iki ayet bize şu hakikati öğretir: Cennet, Cehennem, kıyametin vakti ve kaderin ayrıntıları gibi konular gaybî sahaya dâhildir. Bu meselelerin mahiyetini yalnız Allah bilir; insanlar ancak O’nun bildirdiği kadar bilgi sahibi olabilirler. Dolayısıyla, “Cehennem nerededir?” sorusunun kesin cevabı, Allah’ın ilmindedir. Bizim bilgimiz, sadece vahyin bildirdiği kadarıyla sınırlıdır.Bu bakış açısı, insanı aşırı meraktan korur ve imanın teslimiyetine yönlendirir. Çünkü mümin, gayba iman eder; yani görmediğine değil, Allah’ın haber verdiğine inanır. Bu Konuda Bediüzzaman Hazretleri ise şöyle söylemektedir:

Cehennemin yeri, bazı rivayetle "Taht-el Arz" denilmiştir. Başka yerlerde beyan ettiğimiz gibi; Küre-i Arz, hareket-i seneviyesiyle (güneş etrafındaki yıllık seyahatiyle) ileride mecma-ı haşir olacak bir meydanın etrafında bir daire çiziyor. Cehennem ise, Arzın o medar-ı senevîsi (dünyanın yörüngesi) altındadır demektir. Görünmemeleri ve hissedilmemeleri, perdeli ve nursuz ateş olduğu içindir. Küre-i Arzın seyahat ettiği mesafe-i azîmede pek çok mahlukat var ki, nursuz oldukları için görünmezler. Kamer, nuru çekildikçe vücudunu kaybettiği gibi, nursuz çok küreler, mahluklar gözümüzün önünde olup göremiyoruz.3 

Cehennemin yeri hakkında bazı rivayetlerde “yerin altı” yani taht-el arz olarak geçmektedir. Bu ifadeyi, hem naklî rivayetlerle hem de ilmî ve hikmet yönüyle anlamak mümkündür. Yer küresi, güneş etrafındaki yıllık hareketiyle ileride haşir meydanı olacak bir sahayı çevreleyen bir daire çizer. Bu yönüyle dünya, ahiret sahnesine doğru bir seyrin içindedir. Rivayetlerde belirtilen “Cehennem arzın altındadır” ifadesi de, bu seyirde yer küresinin o yörüngesinin altında bulunan bir âleme işaret eder. Yani cehennem, dünyanın bu hareket dairesinin altında, gözlerimizden perdelenmiş bir konumdadır.

Cehennemin görünmemesi ve hissedilmemesi, onun perdeli ve nursuz bir ateş olmasındandır. Nursuz varlıklar, gözle görülmez; tıpkı Ay’ın nurunu kaybettiğinde görünmez hâle gelmesi gibi. Gözümüzün önünde bulunan nice mahlûklar da, nursuz oldukları için bizce görünmezler.

Cehennem iki kısımdır: Biri Küçük cehennem”, diğeri “ Büyük cehennem”dir. Küçük cehennem, büyük cehennemin çekirdeği hükmündedir. Şu anda yerin altında bulunan bu küçük cehennem, ileride büyük cehenneme inkılab edecek; dünya vazifesini tamamladığında, içindeki bu küçük cehennem, büyük cehenneme teslim edecektir. Allah kudretinin tecellisiyle, nasılki dağ gibi büyük bir ağacı, küçük bir çekirdeğin içine yerleştirir ve vakti geldiğinde o çekirdekten koca bir ağacı çıkarır. Aynı şekilde yer küresinin kalbinde saklanan küçük cehennem çekirdeği, büyük cehennemi gizlemiştir. Zamanı geldiğinde, o çekirdekten büyük cehennemi çıkaracaktır.
Coğrafya ilmine göre, yerin derinliklerine inildikçe sıcaklık artar. Her otuz üç metrede bir derece artan bu sıcaklık, dünyanın yarıçapı olan altı bin küsur kilometre boyunca hesaplandığında, merkezde yaklaşık iki yüz bin küsur dereceye ulaşır. Bu ateş, bildiğimiz dünya ateşinden iki yüz kat daha şiddetlidir. Bu durum, yerin merkezinde bir ateşin küçük cehennemin varlığına hem aklî hem de ilmî bir işaret sayılır.

Ahirette ise dünya, içinde barındırdığı bu küçük cehennemi büyük cehenneme teslim edecek; kendisi de yıllık hareketiyle daire çizdiği haşir meydanına dönerek, içindekileri oraya dökecektir. Böylece dünya, hem görevini tamamlayacak hem de cehennemin çekirdeğini ebedî âleme devredecektir.

Ehl-i İtizal'in (Mutezile’nin) bazı imamları "Cehennem sonradan halkedilecektir " demeleri, hâl-i hazırda tamamıyla inbisat etmediğinden ve sekenelerine tam münasib bir tarzda inkişaf etmediğinden, galattır ve gabavettir. Kadîr-i Zülcelal'in mülkü pek çok geniştir. Hikmet-i İlahiye nereyi göstermiş ise Cehennem-i Kübra oraya yerleşir.”4 

Ehl-i İtizal’in, yani Mutezile mezhebinin bazı imamları, “Cehennem sonradan yaratılacaktır” demişlerdir. Ancak bu görüş, hem aklen hem naklen hatalıdır. Çünkü cehennem, şu anda tam mânâsıyla genişlemiş ve sekenelerine, yani sakin olacaklara tamamen uygun bir hâl almamış olsa da, bu onun mevcut olmadığı anlamına gelmez. Bu düşünce, bir bakıma galat ve gafletin sonucudur.

Nasıl ki bir çekirdek, içinde ağacın bütün programını taşır ama henüz dallarını, yapraklarını, meyvelerini açmamış olabilir; aynı şekilde cehennem de şu anda tam inkişaf etmemiş, bütün hakikatiyle açığa çıkmamış olabilir. Ancak bu, onun yaratılmadığı anlamına gelmez. Bilakis, İlâhî kudretin dairesinde bir “çekirdek” halinde mevcuttur.
Kadîr-i Zülcelâl’in mülkü son derece geniştir. O’nun hikmeti, her şeyi yerli yerine koyar. Dolayısıyla, hikmet-i İlahiye cehennemin yerini neresi olarak takdir etmişse, Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşecektir. Çünkü Allah’ın kudreti için yerin altı da, semânın üstü de fark etmez; O, her şeyi dilediği gibi var eder, dilediği yere yerleştirir.
Bu bakımdan, cehennemin henüz tam inkişaf etmemesini “yokluk” sanmak, İlâhî kudretin mertebelerini anlayamamaktan kaynaklanan bir hatadır. Cehennem, kader planında mevcuttur; zamanı geldiğinde, bütün dehşetiyle açılacak ve ebediyet âleminde yerini alacaktır. Rasûlullah Efendimiz(sav) cehennemin varlığını ashabına ise şöyle haber vermişlerdir:

“Cennet ve cehennem gözlerimin önüne serilip bana gösterildi. Hayır ve şer açısından bugün gibisini görmedim. Eğer sizler benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız” buyurdu. Resûlullah’ın ashâbına bundan daha ağır gelen bir gün olmamıştı. Başlarını örterek hıçkıra hıçkıra ağladılar5 

“Miraç gecesi, bir kısım insanlara uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Karınlarının içi yılanlarla doluydu ve bunlar dışarıdan görünüyordu.

Ben:

–Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?» diye sordum.

–Bunlar fâiz yiyenlerdir!» cevabını verdi.”6 

Bu hadis-i şerifler, Cehennemin şu anda var olduğunu ve hatta bazı ruhların orada azap görmekte olduğunu da açıkça göstermektedir. Zira Efendimiz (Sav) Miraç gecesinde bu sahneleri bizzat müşahede etmiştir. O hâlde Cehennem, yalnızca ileride kurulacak bir azap yeri değil; şu anda var olan, fakat perdeli olan bir âlemdir. Hadisler hem de gayb âleminin varlığına açık bir delildir. Hem de Cehennem, bugün bizim gözümüzden saklı olsa da, hakikatte yaratılmış, faal ve hükmünü icra eden bir âlemdir.

  1. Mülk 67/26

  2. Neml 27/65

  3. Mektubat,2015 Hayrat Neşriyat s.4

  4. Mektubat,2015 Hayrat Neşriyat s.4

  5. Müslim, Fezâil 134

  6. İbn-i Mâce, Ticârât, 58


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız