Soru

Bediüzzaman ve Ermeni tehciri

1915'te gerçekleşen ermeni tehciri konusunda üstad Bediüzzaman ne düşünmüştür, konuya nasıl yaklaşmıştır?

Tarih: 24.04.2011 01:38:33
Okunma: 5389

Cevap

Bediüzzaman hazretlerinin ermeni meselesine dolaylı olarak ve Ermenilere bakış açısı farklı risalelerde şöyle açıklanmaktadır:

 

O muharebeler esnasında, Ermeni fedaileri bazı yerlerde çoluk çocuğu kesiyorlardı. Buna karşı Ermenilerin çocukları da bazan öldürülüyordu. Bediüzzaman'ın bulunduğu nahiyeye binlerle Ermeni çocuğu toplanmıştı. Molla Said askerlere: "Bunlara ilişmeyiniz!" diye emretti. Daha sonra bu Ermeni çoluk çocuğunu serbest bıraktı; onlar da, Rusların içerisindeki ailelerinin yanına öndüler. Bu hareket Ermeniler için büyük bir ibret dersi olup, Müslümanların ahlâkına hayran kalmışlardı. Bu hâdise üzerine, Ruslar bizi istilâ ettiklerinde, fedai komitelerin reisleri Müslüman çoluk çocuğunu kesmek âdetini bırakıp, "Madem Molla Said bizim çoluk çocuklarımızı kesmedi, bize teslim etti; biz de bundan sonra Müslümanların çocuklarını kesmeyeceğiz" diye ahdettiler. Molla Said, bu suretle o havalideki binlerle mâsumların felâketten kurtulmasını temin etmiş oldu.

 

S) Pekâlâ, kabul ettik ki hürriyet iyidir, güzeldir. Fakat şu Rum ve Ermenilerin hürriyeti çirkin görünüyor, bizi düşündürür. Re'yin nedir?

 

(C) Evvela Onların hürriyeti; onlara zulmetmemek ve rahat bırakmaktır. Bu ise, şer'îdir. Bundan fazlası; sizin fenalığınıza, divaneliğinize karşı bir tecavüzleridir, cehaletiniz-den bir istifadeleridir. Sâniyen Farzediniz ki, hürriyetleri bildiğiniz gibi size fena olsun. Lâkin, yine biz ehl-i İslâm zararlı değiliz. Çünki içimizdeki Ermeniler üç milyon olmadığı gibi, gayr-ı müslimler dahi on milyon yoktur. Halbuki bizim milletimiz ve ebedî kardeş-lerimiz üçyüz milyondan ziyade iken, bunlar üç müdhiş kayd-ı istibdad ile mukayyed olup, ecnebilerin istibdad-ı maneviyelerinin taht-ı esaretlerinde ezilirler.

Şimdi Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar, nasıl olur?

(C) Saatçı ve makineci ve süpürgeci oldukları gibi... Zira meşrutiyette, hâkim millettir. Hükûmet hizmetkârdır. Meşrutiyet doğru olursa; kaymakam ve vali reis değiller, belki ücretli hizmetkârdırlar. Gayr-ı müslim reis olamaz, fakat hizmetkâr olur. Farzediniz  memuriyet bir nevi riyaset ve bir ağalıktır.

 

Aziz sıddık kardeşlerim.

            Dünkü suale benzer kırk sene evvel olmuş bir sual ve cevabı size hikâye edeceğim. O eski zamanda Eski Said'in talebelerinin üstadlarıyla alâkaları fedailik derecesine geldiğinden Van ve Bitlis tarafından Ermeni komitesi Taşnak fedaileri çok faaliyette bulunuyorlardı. Eski Said onlara karşı duruyordu.onları bir derece susturuyordu. Kendi talebelerine mavzer tüfekleri bulup alıyordu. bir vakit medresesi asker kışlası gibi silâhlar ve kitablarla beraber bulunurken vakit bir asker feriki geldi. Gördü. Dedi. Bu medrese değil kışladır. Bitlis hâdisesi münasebetiyle evhama düştü. Emretti. Onun silâhlarını alınız.dedi. Bizden ellerine geçen onbeş mavzerimizi aldılar. Bir-iki ay sonra harb-i umumî patladı. Ben tüfeklerimizi geri aldım. Her ne ise..

            Bu haller münasebetiyle benden sordular ki: Dehşetli fedaileri bulunan Ermeni komitesi sizden korkuyorlar ki. siz Van'da Erek Dağı'na çıktığınız zaman ermeni fedailer sizden çekinip dağılıyorlar. başka yere gidiyorlar. Acaba sizde ne kuvvet var ki: öyle oluyor.?

            Ben de cevaben diyordum. Madem fâni dünya hayatı küçücük ve menfî milliyetin muvakkat menfaati ve selâmeti için bu hârika fedakârlığı yapan Ermeni fedaileri karşımızda görünüyorla. Elbette hayat-ı bâkiyeye ve pek büyük İslâm millet-i kudsiyesinin müsbet menfaatlerine çalışan ve Ecel birdir. itikad eden talebeler o fedailerden geri kalmazlar. Lüzum olsa o kat'î ve zahirî birkaç sene mevhum ömrünü milyonlar sene bir ömre ve milyarlar dindaşlarının selâmetine ve menfaatine tereddüdsüz müftehirane feda ederler.

Said Nursî

 

 

 


Yorum Yap

Yorumlar