Soru

Kur'ân'a Göre Varlıkların Hakikati

Sözler eserinde s. 88'de geçen "Belki i‘dâmdan ve hapisten gayet zâhir olarak Kur’ân affettiğinden, o da sarf-ı nazar edip ve mevcûdâtı kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdâm edip..." ifadesindeki "Kur'ân'ın affettiği" tabirini nasıl anlamalıyız?

Tarih: 7.12.2023 10:51:26
Okunma: 710

Cevap

“La Mevcuda İlla Hu” mesleğinin idama mahkûm ettiği ve “La Meşhuda İlla Hu” mesleğinin de nisyan (unutma) hapsine attığı kâinat, Kur'ân-ı Kerîm tarafından böyle değerlendirilmemektedir.

Çünkü Kur’ân- Kerîm mahlûkâtı Cenab-ı Hakk’a ulaştıracak bir vesile kabul eder. Cenab-ı Hakk’ı bize tarif edip tanıtan üç büyük şeyden birisi de kâinattır.

Kâinat; Allah’ın sanat eserleri olması münasebetiyle bizlere Allah’ı hatırlatır. Onları yok hükmünde kabul etmek veya tamamen unutmak yerine, onlarla Allah’a ulaşmak gerekir.

Mahlûkâta mana-yı harfi nazarıyla bakmak, yani Allah namına bakmak gerekir. Mana-yı ismi olarak bakılırsa sadece yaratılanlar kendisinden haber verir Allah’tan haber vermezler.

“Kur’ân affettiğinden” ifadesini şöyle anlıyoruz. Bu iki mesleğin idama mahkum ettiği ve tamamen unutmak isteyip hapse attığı mahlukat ve mevcudatı Kur’ân affediyor ve o idamdan ve hapisten kurtararak, mahlûkâta hak ettikleri değeri yine Kur’ân veriyor. Burada Kur'ân'dan kasıt; Allah böyle buyuruyor manasındadır.

Bir de burada affetme manasında bir teşbih de söz konusudur. Kur'ân'ın bakış açısı bizlere bu şekilde aktarılıyor. 

Hz. Üstad; huzur-u daimiyi kazanmak için bu iki yoldan daha geniş ve daha selametli bir yol bulmuştur.

Ayrıca bakınız:

https://risale.online/soru-cevap/manayi-harfi-manayi-ismi-ile-bakmak


Yorum Yap

Yorumlar