Soru

"Binâenaleyh, o Zât’ın (asm) risâleti, imtihân ve ubûdiyet için şu dünyanın kurulmasına sebeb olmuştur. Ve onun ubûdiyeti ve yaptığı duâ da, mükâfât ve mücâzât için dâr-ı âhiretin îcâdına sebeb olmuştur."

Mesnevi-i Nuriye 25. Sayfada geçen bu cümleyi izah eder misiniz? 

Tarih: 28.01.2025 02:04:01
Okunma: 103

Cevap

Rabbimiz şu kâinatı âdeta bir kitap gibi yaratmıştır. Kâinatın her sayfasında bir hikmet, her satırında bir sır, her harfinde bir ilim, her noktasında bir mana vardır. Bütün ilimlerin kaynağı bütün bilimlerin anası şu kâinat kitabıdır. En kolay ve en basit bir kitabın bile bir öğretmen olmadan anlaşılamayacağı herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Elbette böyle düzenli ve hikmetli şu kâinat kitabı bir muallime muhtaçtır. Bu dünyada insanlara bir tarif edici lazım ve elzemdir. Bu tarif edici zat Resul-i Ekrem (asm) Efendimizdir. Eğer şu kâinatta Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz olmazsa bu kâinattaki bütün maksatlar, gayeler ve hikmetler anlamsız olur. Her şey onun gelmesiyle yerli yerine oturur. Her şey onun varlığıyla anlamını bulur. Bütün çirkinlikler onun getirdiği nur (İslâm) ile güzelleşir. Bütün güzellikler onun gelmesiyle kemal bulur. Nasıl muallimsiz bir kitap manasız ve anlaşılmaz olur aynen öylede şu kâinat muallimsiz olsa bütün bütün kıymeti düşer.

Bir okul ne kadar her cihetle harika da olsa öğretmensiz bir anlamı yoktur. Şu dünya da insanlar için her cihetle mükemmel bir okuldur. Fakat bütün insanların muallimi olan Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz olmazsa bu dünyanın hiçbir kıymeti olmayacaktır. O halde diyebiliriz ki eğer Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz olmasaydı Allah bu dünyayı yaratmazdı. Resul-i Ekrem Efendimizin (asm) varlığı bu dünyanın yaratılış sebebidir.

Her ağacın bir çekirdeği ve meyvesi bulunur. Koca çam ağacı buğday kadar küçük bir çekirdekten çıkar.  Teşbihte hata olmasın şu kâinat da bir nevi ağaç gibidir. Bu kâinat ağacının da bir çekirdeği vardır. O da Resul-i Ekrem (asm) Efendimizdir. O'nun (asm) nurudur.

Resul-i Ekrem (asm) Efendimizin dünyaya geliş itibarıyla en son teşrif etmesinin hikmeti ise daha latif ve tatlı bir manayı içinde barındır. Nasıl ki çekirdekler meyvede saklıdır. Meyve de en son gelir. Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz de dünyanın çekirdeği olmakla birlikte meyve gibi en sonda teşrif etmiştir.  Fakat Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz mübarek cesedini sonradan (571 yılında)  giymiş nurani bir çekirdektir. Yani kâinatın nurlu bir çekirdeği olan Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz kâinatın sonunda (âhir zamanda) cisim giyerek dünyayı şereflendirmiştir.

Rabbimiz, Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz gibi bir mahsulü (nurani, mübarek, mümtaz bir kulunu) elde etmek için (her cihetle Allah’ın sevgili bir kul olduğunu ortaya çıkarmak gayesiyle) bu kâinat ağacını dikmiştir. Fakat çekirdeğini de Resul-i Ekrem (asm) Efendimizden yani en son çıkan meyveden almıştır. Evet, ilk önce Resul-i Ekrem (asm) Efendimizin çekirdek olan nuru yaratılmalıdır ve yaratılmıştır. Allah ezeli ve ebedi ve bütün zamanları kuşatan nihayetsiz ilmiyle Resul-i Ekrem (asm) Efendimizin ne kadar büyük ve külli ibadetler yapacağını bilmiş ve ondan razı olmuştur. Şu kâinatın çekirdeği olacak bir ubudiyeti/kulluğu onun taşıdığını ilmiyle görmüştür. Resul-i Ekrem (asm) Efendimizin nuruyla kâinatı yaratmıştır. Rabbimizin şaşmaz ve yanılmaz ilmi Habib-i Ekrem Efendimizi görmüş ve layık olduğu şekilde muamele etmiştir.

Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz ubudiyeti ve duasıyla ahiretin yaratılmasına sebep olmuştur. Öyle de risaleti/peygamberlği ve getirdiği şeriatı (kanunları) ahiretin varlığını gerektirir. Allah’ın rahmeti, hikmeti ve adaleti, âem-i ahiretin yaratılmasını ister. Fakat farz-ı muhal bu rahmet, hikmet ve adalet göz ardı edilse bile yalnız Resul-i Ekrem (asm) Efendimizin duası ahiret aleminin açılması için yeterlidir.

Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz ubudiyeti cihetiyle yücelerin en yücesine çıkmış, makam-ı mahbubiyete (Allah'ın sevgilisi makamına) yükselmiştir. Hem öyle ibadet ve dua etmiş ki Rabbimizi, Halıkımızı memnun ve razı etmiştir. Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz duasında Rabbimizden beka (ebedi olmayı) istemiş likâ (Allah’a kavuşmayı) istemiş cenneti istemiştir. Elbette Allah’ın, "Habibim!" diye hitabına mazhar olan bir zatın bu duası hâşa boşu boşuna gitmeyecektir. Hiçbir sebep olmasa bile yalnız O'nun (asm) duası hürmetine cennet elbette yaratılacaktır.


Yorum Yap

Yorumlar