Soru

“Bu hizmet-i kudsiyenin kerâmeti üç nev‘dir: Birinci Nev‘: O hizmeti ihzâr etmek ve hâdimlerini o hizmete sevketmek cihetidir. İkinci Nev‘: Mâni‘leri bertaraf etmek ve muzırların şerlerini def‘ edip, onları tokatlamaktır. Bu iki kısmın hâdiseleri çoktur, hem çok uzundur. Başka vakte ta‘lîkan, en hafif olan üçüncü bir kısımdan bahsedeceğiz. Üçüncü Kısım şudur ki: Hizmette hâlisâne çalışanlara fütûr geldiği vakit, şefkatli bir tokat yerler, intibâha gelerek yine o hizmete girerler. Bu kısmın hâdisâtı, yüzden fazladır. Yalnız yirmi hâdiseden on üç, on dördü şefkatli tokat yemişler, altı yedisi zecir tokadını görmüşlerdir.”

10. Lema'nın yukarıda geçen bölümünü izah eder misiniz?

Tarih: 18.02.2025 02:56:04

Cevap

Bu hizmet-i kudsiyenin kerâmeti üç nev‘dir:

Şeyh Geylanî Hazretlerinin tasarrufu hizmetimizde çok cihetlerle devam etmekle beraber her an müşahede ettiğimiz ve fark etmemiz lazım gelen üç çeşidi şunlardır:

Birinci Nev‘: O hizmeti ihzâr etmek ve hâdimlerini o hizmete sevketmek cihetidir. 

Yapılacak Kur'ân hizmetini ve o hizmetin yapılması için gerekli şartları hazırlamaktır. Ayrıca o hizmeti icra edecek talebeleri o hizmete yönlendirmektir. Dolayısıyla yapılan hizmet, hizmeti omuzlayan hizmetkârlar ve icab eden vaziyetin hazırlanması Şeyh Geylanî Hazretlerinin tasarrufu ile olmaktadır.

İkinci Nev‘: Mâni‘leri bertaraf etmek ve muzırların şerlerini def‘ edip, onları tokatlamaktır.

Hizmetin önündeki engelleri kaldırmak, hizmete zarar verenlerin önünü kesmek ve onları uzaklaştırmaktır. Böylelikle yapılan hizmetin manileri Şeyh Geylanî Hazretlerinin tasarrufu ile def’ edilmektedir.

Bu iki kısmın hâdiseleri çoktur, hem çok uzundur. Başka vakte ta‘lîkan, en hafif olan üçüncü bir kısımdan bahsedeceğiz.

Hem hizmet-i Kur’âniye’de bulunanların umulmadık bir şekilde mazhar oldukları inayet ve kerametler hem de hizmet-i Kur’âniye’ye kast edenlerin başlarına gelen hadiseler bir kısım risâlelerde genişçe zikredilmiştir. Hususen İnâyât-ı Seb’a Risâlesi[1] câlib-i dikkattir.

Üçüncü Kısım şudur ki: Hizmette hâlisâne çalışanlara fütûr geldiği vakit, şefkatli bir tokat yerler, intibâha gelerek yine o hizmete girerler.

İnsan olmak hasebiyle zaman zaman vazifemizde rehavet, gevşeklik veya tembellik gösterebiliyoruz. Bediüzzaman Hazretleri; nefsin bizi bir derece aldatabileceğini şöyle hatırlatmaktadır:

“Risâle-i Nûr şâkirdlerinin kalbi, aklı, ruhu; böyle aşağı, zararlı, süflî şeylere tenezzül etmez. Fakat herkeste nefs-i emmâre bulunur. Bazen de hissiyât-ı nefsâniye damarlara ilişir. Bir derece hükmünü; kalbin, aklın ruhun rağmına olarak icrâ eder. Sizlerin kalb ve ruh ve aklınızı ithâm etmem. Risâle-i Nûr’un verdiği te’sîre binâen itimâd ediyorum. Fakat nefis ve hevâ ve his ve vehim, bazen aldatıyorlar. Onun için, bazen şiddetli îkaz olunuyorsunuz. Bu şiddet, nefis ve hevâ ve his ve vehme bakıyor; ihtiyâtlı davranınız!” [2]

Âdeta bizleri adım adım takip eden ve üzerimizde tasarrufları devam eden hem Hz. Ali (ra) hem de Şeyh Geylanî Hz. (ks) vazifemizi aksattığımızda, bizlere gecikmeksizin “sevildiğini bil” ikazı kabilinden ihtarlarda bulunurlar. Bu hususa İhlas Risalesi’nde Hazret-i Üstad şöyle vurgu yapmaktadır:

“Bilirsiniz ki, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh o mu‘cizevârî kerâmetiyle; ve Hazret-i Gavs-ı A‘zam, o hârika kerâmet-i gaybiyesiyle, sizlere bu sırr-ı ihlâsa binâen iltifât ediyorlar ve himâyetkârâne teselli verip, hizmetinizi ma‘nen alkışlıyorlar. Evet, hiç şübhe etmeyiniz ki, onların bu teveccühleri, ihlâsa binâen gelir. Eğer bilerek bu ihlâsı kırsanız, onların tokadını yersiniz. Onuncu Lem‘a’daki şefkat tokatlarını tahattur ediniz.” [3]

Bu kısmın hâdisâtı, yüzden fazladır. Yalnız yirmi hâdiseden on üç, on dördü şefkatli tokat yemişler, altı yedisi zecir tokadını görmüşlerdir.[4]

Bu risalenin haricinde başka risalelerde de[5] bu emsal şefkat tokatlarına dair hadiseler zikredilmiştir. Fakat yaşanan birçok hadise ise zikredilmemiştir. Ayrıca bazı tokatlar zecir tokadı olarak zikredilmiştir. Bu tokadı yiyenler intibaha gelmeyip yani gafletten uyanamayıp hizmetten uzaklaşmışlardır.


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubât, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 248-261.

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 173-174.

[3] Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 169.

[4] Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 42.

[5] Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, c.2 s. 411-412, Kastamonu Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 57-58.


Yorum Yap

Yorumlar