Soru

Halifelikle Yönetim / Halifeliğin Müslümanlar İçin Önemi / Hilafetin Kaldırılmasının Menfi Sonuçları

Hilafet nedir? Halifelik Müslümanlar için neden çok önemlidir? Hilafetin kalkmasıyla birlikte Müslümanlar ne gibi sıkıntı ve zorluklar yaşamışlardır?

Tarih: 13.03.2025 16:51:35

Cevap

Sözlükte “birinin yerine geçmek, bir kimseden sonra gelip onun yerini almak, birinin ardından gelmek/gitmek, yerini doldurmak, vekâlet veya temsil etmek” gibi anlamlara gelen hilâfet kelimesi, terim olarak İslâm devletlerinde Hz. Peygamber’den (sav) sonraki devlet başkanlığı kurumunu ifade eder. Halîfe, bir kimsenin yerine geçen, onu temsil eden kimse demektir ve devlet başkanı için kullanılır.

Müslüman toplumlarda devlet başkanlığına hilâfet denmesi, halifenin risâlet görevi hariç Hz. Peygamber’in (sav) yerine geçerek onun dünyevî otoritesini temsil etmesi, yeryüzünde dinin hükümlerini uygulamak, dünya işlerini düzene sokmak üzere Allah’ın yeryüzündeki hâkimiyetini veya bütün müminlere ait olan hilâfet ve yetkiyi temsil etmesi gibi sebeplerle açıklanır. Dolayısıyla bu makamdaki kişiye “halîfetü resûlillâh” da denilmiştir.[1]

İslâm tarihinde hilâfet müessesesi, Hz. Peygamber’in (sav) vefatının ardından Hz. Ebû Bekir’e biat edilmesiyle başlamıştır. Hz. Ebû Bekir kendisinden sonra Hz. Ömer’in halife olmasını vasiyet etti ve Hz. Osman’ı çağırarak vasiyetnâmesini yazdırdı. Hz. Ömer kendisinden sonraki halifeyi şahsen belirlemeyip seçimi altı kişilik bir şûra heyetine bırakmıştır. Bu altı kişi yaptıkları görüşmeler sonunda kendi aralarından Hz. Osman’ı seçmiş, ardından da halkın biatı alınmıştır. Hz. Osman’ın şehit edilmesi üzerine boşalan hilâfet makamı için farklı talep ve öneriler gündeme gelmişse de isyan eden gruplar dahil çoğunluğun ısrarı neticesinde Hz. Ali’ye biat edildi. Ardından halifelik vazifesi farklı İslam devletlerinde devam etmiştir.

Bazen aynı dönemde farklı halifeler olmuştur. Mesela Abbasi devletinin hilafeti zamanında Fatımi devleti de hilafet ilan etmiştir. Hilafet bazen layık olmayan ellere geçmesiyle zayi olduğu dönemlerde olmuştur. Bazen halife sadece sözde kalmıştır. En sonunda 3 Mart 1924 de tamamen kaldırılmıştır. Fakat halifesizlik en liyakatsiz halife döneminden daha çok İslam’a zarar vermiş olduğu da aşikardır.

Ömer Nesefî akâid metninde şöyle der: “Müslümanlar için bir imama (siyasi lidere) mutlak surette ihtiyaç vardır. Müslüman halkla ilgili dinî hükümlerin infazı, cezaların tatbiki, düşmanlara karşı vatan hudutlarının muhafazası, Müslümanlardan ordu teşkil edilmesi, zekâtların toplanması, zorbaların, soyguncuların ve eşkiyaların zapt u rapt altına alınarak kahredilmesi, Cuma ve bayram namazlarının ifası, insanlar arasında meydana gelen ihtilafların ortadan kaldırılması, hukuk üzerine kaim olan şahitliklerin kabulü, velileri bulunmayan küçük yaştaki oğlan ve kızların evlendirilmesi ve ganimet mallarının taksim edilmesi gibi mühim hususlar devlet başkanı sayesinde icra edilir.”[2]

Halifeliğin kaldırılması, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen bir kanunla gerçekleşmiştir. Ardından son halife Abdülmecid Efendi ve Osmanlı hanedanı üyeleri sürgüne gönderildi. Halifeliğin kaldırılmasıyla birlikte, İslam dünyasında bir merkezi dini otorite kalmadı. İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci güçler, Müslüman toplumları daha kolay kontrol edebilmek için halifeliğin kaldırılmasını destekledi. Halifeliğin kalkmasıyla Müslüman halkların ortak bir siyasi-dini lider etrafında birleşme ihtimali ortadan kalktı. Bu dönemde birçok İslam ülkesi, Batılı ülkelerin himayesine veya sömürgesine girdi (Filistin, Hindistan, Cezayir, Sudan vb.). Bu süreçte İslam coğrafyasında zulümler, savaşlar ve büyük yıkımlar yaşandı.

Halifeliğin Kaldırılmasından Sonra İslam Devletlerinin Çöküşü ve Zulümler

1. Osmanlı’nın Yıkılması ve Ortadoğu’nun Bölünmesi: Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla Ortadoğu, İngiltere ve Fransa’nın kontrolüne geçti. İngiltere ve Fransa, yapay sınırlar çizerek yeni devletler kurdu (Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan vb.). Bu bölünmeler, mezhep savaşlarına, etnik çatışmalara ve istikrarsızlığa sebep oldu.

2. Filistin ve İsrail Sorunu (1948’den Günümüze): Osmanlı’nın çöküşüyle Filistin toprakları İngiltere’nin kontrolüne geçti. 1948’de İsrail Devleti kuruldu ve yüzbinlerce Filistinli topraklarından sürüldü. Filistin halkı, İsrail işgali, savaşlar ve insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kaldı. Günümüzde de Filistin halkı abluka, saldırılar ve zulümler altında yaşam mücadelesi vermektedir. Gazze de yaşanılan bugünkü dram İslam devletlerinin bir halifesi olmamasından dolayı Yahudi Siyonistlere cesaret vermektedir.

3. Hindistan ve Keşmir Sorunu (1947’den Günümüze): Osmanlı halifeliği, Hint Müslümanları için birleştirici bir güçtü. Halifeliğin kaldırılmasının ardından İngiltere, Hindistan’ı bölerek Müslümanlar ile Hindular arasında büyük bir çatışmaya sebep oldu. 1947’de Hindistan ve Pakistan ayrıldı, ancak Keşmir bölgesi üzerindeki anlaşmazlık savaşlara yol açtı. Bugün Keşmir’de Müslümanlar büyük zulümler görmekte, Hindistan yönetimi baskıcı politikalar uygulamaktadır. Ayrıca Myanmar (Arakan)’daki zulümler de hala devam etmektedir.

4. Arap Dünyasında Darbeler ve Sömürgecilik: Osmanlı’nın yıkılmasıyla Arap dünyası Batı destekli yönetimlerin eline geçti. Mısır, Irak, Libya ve Suriye’de askeri darbeler yaşandı, Batı yanlısı veya baskıcı yönetimler iş başına geldi. Irak (2003), Libya (2011) ve Suriye (2011’den günümüze) savaşlarla harap oldu.

5. Afganistan İşgalleri (1979–2021): 1979’da Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal etti, milyonlarca insan öldü veya mülteci oldu. 2001’de ABD Afganistan’a girdi, Taliban’a karşı savaş açtı. 20 yıl süren savaşın ardından ABD 2021’de çekilmek zorunda kaldı, ancak ülke büyük bir yıkıma uğradı.

6. Bosna Soykırımı (1992–1995): Osmanlı sonrası Balkanlarda Müslümanlar güçsüz kaldı. 1992’de Bosna Savaşı başladı, Sırp güçleri binlerce Müslümanı katletti. 1995’te Srebrenitsa Katliamı’nda 8.000’den fazla Boşnak Müslüman öldürüldü.

Bugün bütün âlem-i İslam’da akan kan ve gözyaşının bir sebebi de İslam birliği kurulamaması ve bir İslam halifesinin olmamasından kaynaklıdır. Doğu Türkistan’da bugün zulme uğrayan Uygur Türkü kardeşlerimizin haklarını savunacak bir halife olmaması Müslümanlar için ihtilafın ne kadar zararlı olduğunu açıkça gösteriyor. Cenâb-ı Hak Müslümanlara ittihadı İslam’ı en kısa zamanda en hayırlı bir şekilde ihsan eylesin. Tespihin taneleri gibi İslam devletlerini İslamiyet ipiyle bir araya getirsin. O tespihin başına da imame gibi sağlam bir İslam halifesi ihsan eylesin. Âmin


[1] İbn Sa‘d, III, 183, 281

[2] Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, s. 326-327


Yorum Yap

Yorumlar