Soru

Îmâ, Remiz, İşaret, Delâlet ve Sarahât Kavramları

Risale-i Nur'da çok geçen ima, remiz, işaret, delalet ve sarahat kelimelerinin anlamlarını ve birbirinden farklarını izah eder misiniz?

Tarih: 22.01.2024 00:31:48
Okunma: 514

Cevap

Risale-i Nur’da özellikle Sikke-i Tasdik-i Gaybî risalesinde bu kavramlar çok sık geçmektedir. Bediüzzaman Hazretleri Sekizinci Lema’da bu karamları bizzat kendisi izah etmektedir. Oradaki metni aşağıya alarak cümle cümle kısaca izahını yapmaya çalışalım. Kırmızı renkli cümleler, orijinal Risale-i Nur metnidir.

Ma‘lûmdur ki, tevâfuk, ilm-i cifrin anahtarlarından mühim bir anahtardır.

Bilindiği üzere tevafuk, cifir ilminin[1] anahtarlarından önemli bir anahtardır. Tevafuk; iki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi demektir. Özellikle tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında İlâhî bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk denir.

Eğer bir tevâfuk ise, delâlet denilmez. Fakat hafî bir îmâ olur.

Eğer bir noktada tevafuk söz konusu ise buna îmâ denir, delâlet denilmez. Îmâ; gizli ve ince bir manaya işaret edip göstermek demektir. Başka bir deyişle, bir şeyi üstü kapalı biçimde anlatan kelime, cümle, işâret vb. demektir.

Eğer iki cihetle aynı mes’eleye tevâfuk gelse, îmâdan remiz derecesine çıkar.

Eğer aynı konudaki tevafuk iki tarzda meydana gelmişse, o zaman îmâdan remiz derecesine çıkmış olur. Remiz; kapalı söyleyiş, gizli bir manayı ince bir işaretle gösterme, bir şeyi akla getiren, o şeye delil olan nesne, işaret, resim, harf, kısaltma ve sembol gibi anlamlara gelir.

Eğer iki-üç cihetle aynı mes’eleye tevâfuk etse, işaret olur.

Eğer aynı konudaki tevafuk iki-üç tarzda olursa, o vakit remizden işaret derecesine çıkmış olur. İşaret; bir şeyin var olduğunu, meydana çıktığını gösteren belirti, alâmet, iz ve nişan gibi anlamlara gelmekle beraber bir şeyi bir vasıta ile (el, göz, kaş veya parmakla) göstererek bildirmek anlamlarına gelir.

Eğer maânî-i elfâz işârât-ı harfiyeye münâsib gelse ve işaretle bahsedilen insanların ahvâli o ma‘nâya mutâbık ve muvâfık olsa, o işaret o vakit delâlet derecesine çıkar.

Eğer lafızların manası, cifir ilmine göre harflerle yapılan işaretlere ve tarihlere uygun düşse ve işaret edilerek bahsedilen insanların hal ve tavırları da lafızların manasına uygun ve denk olsa, o zaman işaret derecesinden delâlet derecesine çıkmış olur. Delâlet; bir lafzın (sözün) bir anlamı ifade etmesi, göstermesi ve delil olması anlamlarına gelir.

Eğer altı-yedi vecihle tevâfukla beraber ma‘nâ-yı kelimât işârât-ı harfiyeye muvâfık gelse ve muktezâ-yı hâle de mutâbık olsa, o delâlet o vakit sarâhat derecesine çıkar.[2]

Eğer aynı konuda altı-yedi tarzda tevafukla beraber kelimelerin manaları, harflerle yapılan işaret ve tarihlere uygun düşüp tam denk gelse ve lafızlarla ifade edilen manalar, içinde bulunulan durumun gerektirdiği şartlara da uygun olsa, o zaman delâlet derecesinden sarâhat derecesine çıkmış olur. Sarâhat; tam ve kesin biçimde belirli olma durumu, ifadede açıklık, şüpheye ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde açık anlatım gibi manalara gelmektedir.


[1] Cifir ilmi; harflere verilen sayı kıymetiyle, ibarelerden geçmişe veya geleceğe ait işaretler ve manalar çıkarıp tarih düşürmeye hizmet eden ilmin adıdır.

[2] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 159.


Yorum Yap

Yorumlar