13. Söz'de geçen felsefe, hangi felsefedir? Müspet felsefe midir? 13. Söz'de Kur'ân ve felsefe hangi cihetle kıyaslanmaktadır? Kısaca izah eder misiniz?
Felsefe, nihaî bilgiyi temin eden yani varlığı açıklama konusunda son meselelerle meşgul olan ilme denir. Felsefe, varlıkları ve olayları meydana getiren sebepleri bilmektir. Felsefenin konusu da sebeplerdir.
Bediüzzaman Hazretlerine göre insanlık tarihinin başından itibaren iki büyük cereyan bulunmaktadır. Bunlardan birincisi diyanet ve nübüvvet silsilesi ikincisi de felsefe ve hikmet silsilesidir. Bu iki silsile her tarafta ve bütün insanlığa yayılarak dal budak salmıştır.
Ona göre felsefe silsilesi diyanete dahil olup yardım ettiğinde insanlık saadete ermiş, diyanete zıt bir tavır takındığında dalalet ve şerlere hizmet etmiş, sapkınlığa kapı açmıştır.
Dolayısıyla Hz. Üstad, dine zıt ve insanlığa zararlı olan felsefeye karşıdır. Bu felsefenin her şeyi çirkin ve korkunç gösteren siyah bir gözlük olduğunu ifade eder. Hz. Üstad, dine dost ve insanlığa menfaatli olan felsefeye ise karşı değildir. Bu felsefenin ise din ve kalbe yardım edip yerine geçmemesi gerektiğine dikkat çeker.[1]
13. sözde Üstad Hazretleri Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân ve Felsefe hakkında:
“Kur’ân-ı Hakîm ile felsefe ulûmunun mahsûl-ü hikmetlerini, ders-i ibretlerini, derece-i ilimlerini muvâzene etmek istersen, şu gelecek sözlere dikkat et!
Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân, bütün kâinâttaki âdiyât nâmıyla yâd olunan, hârikulâde ve birer mu‘cize-i kudret olan mevcûdât üstündeki âdet ve ülfet perdesini keskin beyânâtıyla yırtıp, o hakāik-i acîbeyi zîşuûra açıp, nazar-ı ibretlerini celb edip, ukūle tükenmez bir hazîne-i ulûm açar.
Felsefe hikmeti ise, bütün hârikulâde olan mu‘cizât-ı kudreti âdiyât perdesi içinde saklayıp, câhilâne ve lâkaydâne üstünde geçer. Yalnız hârikulâdelikten düşen ve intizâm-ı hilkatten hurûc eden ve kemâl-i fıtrattan sukūt eden nâdir ferdleri nazar-ı dikkate arz eder. Onları birer ibretli hikmet diye zîşuûra takdîm eder.”[2]
Netice olarak; Kur’ân-ı Hakîm ve felsefe; varlıkların meydana gelmesi, nedenleri ve mahiyetleri hakkında insanlık âlemine dersler vererek onlara bir anlam yüklemektedir. Tüm bu derslere en kısa tabiriyle varlıklardaki hikmet de denebilir. Üstad hazretleri burada Kur’ân’ın verdiği ders ile felsefenin ortaya attığı görüşü mukayese etmektedir.
Özetle ifade edersek;
Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân varlıklar üzerindeki sebepler perdesini yırtıp her birinin birer yaratılış mucizesi olduğu hakikati göstermektedir. Alışkanlığın vermiş olduğu nazarlardaki ülfeti dağıtıp her bir mahlukun aslında binler mucize ve hikmetleri barındırdığını akıllara ders vermektedir.
Felsefe ise bütün bu mucizeli ve hikmetli yaratılışı küçümseyerek, sebep-sonuç ikileminde varlıkları kıymetten düşürür. Mahlukatın ortaya çıkışını yalnızca tesadüfî bir basitlikle izah edip binler hikmet ve maslahatı görememektedir.
Detaylı bilgi için lütfen bakınız:
https://risale.online/soru-cevap/kuran-ve-felsefe
https://risale.online/soru-cevap/felsefi-meselelerin-kirleri
https://risale.online/soru-cevap/felsefeye-gore-insaniyetin-gayetul-gayati
[1] Muhlis KÖRPE, Risâle-i Nur Istılahları, Hayrat Neşriyat, Isparta 2019 s. 51
[2] Bedîüzzaman Saîd Nursî, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 31