Riddet de denen irtidadın lügat anlamı "Bir şeyden başka bir şeye dönmek" demektir. Hükmen en ağır ve fahiş derecedeki küfür irtidattır. Hanefilere göre irtidat etme anından itibaren daha önceki ameller boşa gider. İrtidat eden şahsın eğer tevbe etmezse öldürülmesinin vacip olduğunda âlimler ittifak halindedirler.1 Zira mürtedin öldürülmesi hakkında hadis vardır.Şafii mezhebinde ise, terkte de ısrar eder ve tevbe etmezse idama mahkûm olur.2
"Dinini değiştireni öldürün"3
Konuya ilişkin sahâbe uygulamaları, özellikle Hz. Ebû Bekir döneminde baş gösteren ridde olaylarında mürtedlere karşı savaşılması fakihlerin dayanaklarından bir diğerini oluşturmaktadır.4 Bediüzzaman Hazretleri irtida ile ilgili şunları söylemektedir:
"Hem İslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez. Bir müslüman İslâmiyetten çıksa ve dinini terketse, daha hiçbir peygamberi kabul edemez; belki Cenab-ı Hakk'ı dahi ikrar edemez ve belki hiçbir mukaddes şey'i tanımaz; belki kendinde kemalâta medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder. Onun için İslâmiyet nazarında, harbî kâfirin hakk-ı hayatı var. Hariçte olsa musalaha etse, dâhilde olsa cizye verse; İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur. Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Çünki vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir hükmüne geçer. Halbuki Hristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nâfi' bir vaziyette kalabilir. Bazı mukaddesatı kabul eder ve bazı peygamberlere inanabilir ve Cenab-ı Hakk'ı bir cihette tasdik edebilir." 5
Çünki mürtedin vicdanı tamam bozulduğundan, hayat-ı içtimaiyeye zehir olur. Ondandır ki, ilm-i usûlde "Mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Kâfir eğer zimmî olsa veya musalaha etse, hakk-ı hayatı var." diye usûl-i Şeriatın bir düsturudur. Hem mezheb-i Hanefiyede, ehl-i zimmeden olan bir kâfirin şehadeti makbuldür. Fakat fâsık merdud-üş şehadettir, çünki haindir."6
Müslümanın irtidadı (dinden dönmesi); görülmesi, duyulması, itiraf etmesi veya iki âdil Müslüman tarafından şahitlik edilmesi hallerinde sabit olur.
Mürtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir. Ulemanın çoğunluğu kadın için de aynı hükmün uygulanacağı görüşündedirler. Ancak Hanefiler bu konuda farklı görüştedirler. Kadınların öldürülmesini nehyeden hadisin7 hükmünün geneli kapsadığını iddia ederek irtidad eden kadının öldürülmeyeceği görüşünü ileri sürmüşlerdir.8
Mürtede had uygulanmadan önce, tevbe edip İslâm'a dönmesi telkin edilir. Fakat bunun ne şekilde uygulanacağı hakkında ihtilaf vardır. Âlimlerin çoğunluğunun görüşüne göre, üç defa tevbe etmesi istendikten sonra öldürülür. Cumhura göre ise irtidat eden kadın ve erkeğin öldürülmeden önce üç kere tövbeye davet edilmesi vaciptir. 9 Hz. Ömer (r.a), irtidat edenin üç gün hapsedilip tövbe etmeye çağrılması ve bu zaman zarfında yiyecek olarak suçluya ekmek verilmesi gerektiğini bildirmiştir.10
Hz. Ali (r.a), bu müddeti bir ay olarak uygulamıştır. İmam-ı Mâlik, Leys, İshak ve Ebu Hanîfe; zındıkın ve irtidat edip tevbe ettikten sonra tekrar dinden dönenin tövbesinin dikkate alınmayacağını ve haddin uygulanacağını kabul etmişlerdir. Çünkü zındıkın mürted sayılmasını gerektiren önceki görüşlerinden döndüğü hiç bir zaman açık olarak tespit edilemez. Dinden dönmeyi birkaç defa tekrarlayanların tövbelerinin kabul edilmeyeceğine delil olarak da şu âyet-i kerîme gösterilmektedir:
"İman edip sonra inkâr eden, sonra imân edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir"11
Mürtedin irtidat etmesiyle birlikte, bütün salih amelleri silinir ve o ebedî olarak Cehennemde kalır. Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır;
"Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların dünya ve âhirette amelleri boşa gitmiştir. İşte cehennemlikler onlardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır"12
Ayrıca mürted öldüğünde yıkanmaz, kefenlenmez, cenaze namaz kılınmaz ve Müslüman mezarlığına defnedilmez. Mürted için istiğfar câiz olmadığı gibi, onu rahmetle anmak da caiz değildir:
"Ne peygamberin ne de mü'minlerin cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, yakın akrabaları da olsa, müşrikler için af dilemeleri asla doğru olmaz"13
Vehbe Zuhayli, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, c.7, s. 465
Halil Günenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, Yasin Yayınevi, İstanbul, c. 1, s. 153.
Buhârî, Cihâd, 149
Buhârî, “İstitâbetü’l-mürteddîn”, 3
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 323
Bediüzzaman Said Nursi, Lemâlar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 126
Ebu Davud, Cihad, 121
Ibn Kudâme, el-Muğnî, Mısır (t.y.), VIII, 125; Seyyid Sâbık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (t.y.), c.2, s.385.
Vehbe Zuhayli, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Feza Yay., İstanbul 1990, c.7, s. 465
Nasbu'r-Riıye, c.3, s. 460
Nisa, 4/137
Bakara, 2/217
Tevbe, 9/113

