Soru

Tanzifin Münazzifi Göstermesi

Esma’yı sitte risalesinde(30. Lema), Kuddüs isminde, "tanzif" fiili "münazzifi" (temizleyeni) gösterdiği halde neden "nazife" yani Kudüs’e (temize) gidiyoruz? Ve tanzif eden naziftir diyoruz. Tanzif eden münazziftir dememiz gerekmez mi? Diğer isimler için de de buna benzer bir usul takip ediliyor. Kendinde olmayan bir sıfatı başkasına verememek nasıl oluyor? Bunu nasıl delillendirebiliriz? Temizleyen zat veya nesne temiz olmak zorunda mıdır? Mesela sağlıklı olmayan bir doktorun bir hastayı iyileştirdiğini düşünsek, şifa sahibi olmayan birinin şifa verdiğini söyleyemez miyiz? Ve başka risalede “kör olan görmeyi yaratamaz” tarzındaki hükümleri nasıl ispat edebiliriz?

Tarih: 1.12.2021 14:22:39
Okunma: 543

Cevap

Soruda söz konusu olan mesele arapça dilinde fiillerden ismi failleri türetmektir. Ancak isimler ise fiilden bağımsız olarak manaları olan kelimelerdir. Dolayısıyla bir fiili anlatmak için ism-i fail şart değildir. O manayı karşılayan bir isim varsa (ki genellikle vardır) fiilin icracısı olan o isim kullanılabilir. Dil cihetinde bu daha etkilidir. Yani isim cümlesinde tekit ismedir. Dolayısıyla ismi kullanmak isme vurgu yapmak içindir ve daha uygundur. Fiilden türetilen mesela soruda geçen tanziften türetilecek olan münazzif ismi yaptığı işi bir defa yapmak manasındadır. Bir defa temizledi (veya korudu çünkü bu manası da var) demek olur ki; bu şekilde Allah için kullanmak doğru değildir. Ancak burada sıfat-ı müşebbehe (k-d-s den türetilen Kuddüs) kullanılmışki bu da devamlılığı ifade eder. Yani sürekli temizleyen, temiz olan, kutsal olan manasındadır. Allah’ın yüceliğini ikrar etmek için bu kullanım lazımdır. Üstadda bunu yapmıştır.

İlgili yere dikkat edilirse nazîf (n-z-f filinin ism-i faili budur ) manası ziyadesiyle işlenmiş, dünyadaki hatta kainattaki temizliğe ve temizlemeye verilen misallerin herbirisi Nazîf manasındadır. Çünkü orayı temizleyen var demektedir. Yukarıda değinildiği üzere konuda dikkat çekilmek istenen bir kavle göre İsm-i Azam’dan olan Kuddüsdür. Bu ismin izah ve ispatıdır. Kainatta bulunan bu harika düzen, temizlik gibi şeylerin Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarına nasıl delil oldukları izah edilmektedir. Dolayısıyla verilen mana önem arz etmektedir. Bu mana sıfat-ı müşebbehe ile daha uygun bir şekilde ve doğru olarak ifade edilir.

Kuddüs isminin manası ise; temiz ve müznezzeh olması hasebiyle konuya tam mütabakat sağlamaktadır. Bu isim Cenab-ı Hakk’ın İsm-i A’zam’ından olmasından dolayı, konu bu minval üzere işlenmektedir.

Tanzif eden (zaten Nazîf demektir) aynı zamanda nazîftir. Temiz olmayan, temizleyici olamaz. Bu vb. izahatlara isim-fiil muvacehesinden bakmak gerekir. Yoksa fiil-ism-i fail gibi bakmak basit ve eksik bir sarf nazarıyla bakmak olur ki; bu da hem yetersiz hem de anlamayı zorlaştırır.

Dolayısıyla soruda dikkat çekilen kısımların hepsi bu noktadan değerlendirilmelidir. İsm-i fail ile sıfat-ı müşebbehe arasındaki fark incelenirse konu daha iyi anlaşılmış olur kanaatindeyiz.

İsim-sıfat-şuun vb. münasebetler için aşağıdaki linke bakabilirsiniz:

https://risale.online/soru-cevap/fiil-isim-sifat-suunat-munasebeti

Konunun itikadi kısmı bir tarafa bırakılacak olursa, doktor misalinde esas olan kendisinde bulunması gereken sıfatlardır. Bir doktora bu ismi verebilmemiz ancak bu ilmi bilmesiyle olur. Yani tıp ilmini bilen kişiye doktor denir. Öyleyse doktorun şifaya vesile olması sağlıklı olmasıyla değil o ilmi bilmesiyle ilgili bir konudur. Yani ilmi olmayan bir doktor sağlığa vesile olamaz. Mesela bir göz doktoru, kalp-damar konusunda ilmi yeterli omadığından (bir cihette bu noktada sağlıklı olmadığından) bununla ilgili bir ameliyatı yapamaz. Halbuki doktor vasfına sahip olmasına rağmen bunu yapamaz. Birde bu ilmi olmayan cahil biriyse amaliyatı hiç yapamaz. Hatta tıpta kullanılan aletlerin ve cihazların isimlerini dahi bilemez.

Bazı sıfatların olmaması o noktadaki işin yapılmasına engel teşkil eder. Bir kişi ne kadar doktorda olsa elleri felçli ise bizzat kendisi ameliyat yapamaz, yani hangi noktada eksiği varsa o noktada yardımcı olamayacağı aşikardır. Demekki bir işi yapmak o iş için gerkli olan alanda tam olmaktır.

Hiç görme duyusu olmayan birisinin görmeyi var etmesi bir tarafa, hakiki manada görmenin ne olduğunu dahi anlaması mümkün değildir.   

Bunlarla beraber Üstadın soruda geçen şekliyle bir ifadesini bulamadık. Ancak o manayı çağrıştıran ifadeleri vardır.


Yorum Yap

Yorumlar