Dokuzuncu lemada gecen "şu ayine güneşin hem zarfı hem mevsufudur" derken oradaki zarf nasıl açıklanabilir
Sualde sadece zarfın manası sorulmuşsa da biz temsili izah etmeye çalışacağız.
“Meselâ, bir aynada güneş görünüyor. Şu ayna, güneşin hem zarfı (onu içine alan), hem mevsûfudur (onunla sıfatlanan). Yani güneş bir cihette onun içinde bulunur, bir cihette aynayı ziynetlendirip aynanın parlak bir boyası ve bir sıfatı olur.”
Paragrafın başındaki “bir aynada güneş görünüyor” cümlesine bakılırsa, burada esas itibariyle gökteki güneşi değil; aynada görünen güneşi dikkate almamız gerekiyor. Bu yüzden misalimizdeki asıl maksad, aynadaki güneşin ayna ile olan ilgisidir.
İşte aynada bir değil, iki güneş bulunur:
Birinci güneş: Güneşin hakiki vücudu ki bunu göremiyoruz. Bu güneş sırf bir nurdan ibarettir.
İkinci güneş: Aynada akseden güneş sureti ki bunu görüyoruz.
Yani 1- Güneşin vücud-u hâricisi. 2- Güneşin vücud-u misalisi. “Göremiyoruz” tabiriyle aynanın camında parlayıp onu ziynetlendirmesinden önceki hâlini kasdediyoruz. Çünkü biz onu ancak parlayınca görürüz.
Hâlbuki parlamasından hemen önce aynanın içinde güneşin hazır olması gerekir. Bu ikisi arasında adeta zamansız bir fark bulunur. Elbette güneşin nuru, suretinden önce orada vardır ve o sureti ortaya çıkaran da odur.
Güneş, birinci cihet itibarıyla aynadan ayrı bir varlıktır. Asıl güneş de budur. İkinci cihet itibarıyla aynanın bir parçası ve onun bir sıfatı olur. Bu haliyle güneşin kendisi değildir. Güneşin varlığına bağlı olarak aynada ortaya çıkan güneşin misalî suretidir. Bu ise yeni, ikinci bir vücuttur.
Bu gayet derin temsilin hakikate tatbikini ise, mevzunun hassasiyetine binaen akılların kuvvetlerine havale etmenin daha münasib olacağını düşünüyoruz.