"Sırr-ı ehadiyet, nûr-u tevhîd içinde inkişâf etti" cümlesini konuyla bağlantılı olarak açıklar mısınız?
Rabbimiz her insana özel, hususi bir tecellide bulunabilir. Cenab-ı Hakk’ın tüm mahlukatına karşı olan inayeti, şefkati ve merhameti içersinde (vahidiyet, nur-u tevhit) o an sadece Yunus aleyhissselama has inayetini göstermesi(ehadiyet), kainatta cari olan esma-i ilahiyenin has bir tecellisine mazhar olması sırrı ehadiyetin nur-u tevhit içinde inkişaf etmesi olarak ifade edilmiştir.
Dehşetli bir vaziyette bulunan Yunus(a.s) bütün sebeplerden nazarını çekmiş, doğrudan doğruya ‘sebeplerin de sebebi’ (Müsebbibü-l Esbâb) olan Rabb’ine yönelmiş, bütün acz ve fakrini de şefaatçi yapıp o meşhûr yakarışını yapmıştı: “Senden başka İlâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Muhakkak ki ben zâlimlerden oldum!” Tevhid nûru içinde tecelli eden ehadiyet sırrı ile Rabb-ı Rahîm’i Yûnus Aleyhisselâm’a o balığı denizaltıya, o fırtınalı geceyi mehtaplı bir geceye, o denizi de gezilecek bir emniyetli sahraya çevirmiş ve selâmet sâhiline O’nu (a.s) çıkarmıştır.
Ayrıca bakınız.
/soru-cevap/sirr-i-ehadiyet-nur-u-tevhid